Kaskanlı Aşiretinin tarihi geçmişi hakkında çeşitli rivayetler mevcuttur. Ayrıca Kasıki ve Qaski aşiretleri ile bağlantılarının olup olmadığı net olarak tespit edilmemiştir. Kasıka Aşireti Erzurum ve Doğubeyazıt yöresinden Mardin kerboran bölgesine gitmiş bir aşiretidir. Qaski aşireti ise Van , Siirt, Batman,Ağrı ve İranda mukim Şemski Aşiretinin bir kolu olduğu bilinmektedir. Ancak kaskanlıların farklı bir aşiret olduğu, gerek tarihi serüvenleri ve gerekse yaşadıkları bölgeler itibari ile Qaski ve Kasıka aşiretleri ile bağlantılarının olmadığı tezi daha ağır basmaktadır. Kürt araştırmacı Muhammed Zeki Emin Beg, 1931 yılında yazdığı Kürt Tarihi kitabında Mu’camul Buldan isimli esere dayanarak verdiği bilgilere göre, bu aşiretin Cibranlıların bir kolu olan Torıni aşiretinden ayrıldığını ifade eder. Kürdolog Mark Sykesde Torınileri Zilan aşiret gurubundan olan Cibranlılara bağlamaktadır. Zilanlılar Merwani devletinin kurucu unsurlarındandır. 1521 yılında Şahsuvar Beyin çabaları ile Berazan, Dılxeran,Bociyan,Zıkziyan, Besiyan ve Huveydi (Hevédi) aşiretleri ile beraber Doğubeyazıt, Kars, Erzurum ve Vanın kuzey kesimlerine yerleşmişlerdir. Merwani Devleti yıkıldıktan sonra kendi aralarında Süleymani Aşiretleri gurubunu kurmuşlardır.Zilanlılar bu guruptan sayılmaktadır.Ayrıca bu eserlerden Mucamul Buldan Zilanlıların Hasankeyf’in hakimlerinden olup Melikanlılar hanedanlığına bağlı olabileceğini yazar .Bu anlatılanlara bakılırsa Kaskanlılar Kürtlerin bağlı olduğu Zilan gurubunda yer alan aşiretler içinde gösterilebilir. Mala köseler olarak adlandırılan Redikanlı aşiretinin içinde anlatılan Kaskanlıların.Önemli şahsiyetlerinin başında arasında General Cafer (Guli Cafer Ağa) ve oğlu İbrahim paşa gelir. Bazı kaynaklar, Kaskanlıları Türk soyundan olan Bayat boyunun bir kolu olarak Kabul etse de bunu sağlam blgeler ile destekleyecek bir kaynak bulunmamaktadır.. Eğer Kaskanlıların Bayat aşiretinin bir boyu olması ihtimali doğru ise, bu aşiretin kürt olma ihtimali yoktur. Zira Bayat boyu Oğuz Türklerinin 22. Aşiretidir ve Gün İbni Oğuz’un torunlarıdır.Fakat bu tezi destekleyecek bir belge bulunamamıştır. Sadece rivayetlere dayanmaktadır. Kaskanlıların Bir kısmı Erzurum-Horasan bölgesinde Bastemler ailesi olarak tanınmaktadırlar. Hızırilyas köyü ve mezralarına, Bir kısmı Kars ,Erzurum, Ağrı, Muş çevresine kürt aşiretlerinin yanlarına iskan edilmiştir. Resmi olmayan veya kaynağı doğrulanmayan bazı sözlü anlatımlara göre, Bayatların bir boyu Kabul edilen Kaskanlı aşiretinden bir kol Urfa/Birecik Altınova(hobap) köyünü kurmuşlardır.. Ancak tarihi kaynaklar Kaskanlıların kürt oldukları yönündedir. .Zira Mu’camul Buldan, Makdisi El Ömeri, Zehebi’in eserleri Zilan kolundan gelen Cıbranlıları ve onlara bağlı olan Torıni, Alıki,Şaderli, ve Mamegan aşiretlerini kürt olarak yazar. Genelde kurmanci Lehçesi konuşurlar. Kaskanlılar Urfadaki Hobap köyü Türkçe konuşurken Paluya bağlı köylerde yaşayanlar Kürtçe konuşmaktadır. Erzurum bölgesinde yaşayan Kaskanlılardan Bastemler ailesi kürt olmalarına rağmen hem Türkçe ve Kürtçe lisanını kullanılmaktadır. Kaskanlı aşireti tıpkı Karakeçili ve Badıllı aşiretleri gibi kürt aşiretlerinin içlerine iskan edilerek kırsalda köylerde yaşayan ksımlarının çoğu Kürtçe konuşmaktadır.
RUS ORDUSUNDA GENERALLİĞE YÜKSEŞEN GULİ CAFER AĞA Çok asil ve namlı şahsiyetler yetiştiren torıni aşiretinin bir kolu olan Kaskanlı aşiretinin saygın kişilerinden bir Rus ordusunun Generallerinden Guli Cafer Ağa kürt tarihinin önemli şahsiyetlerindendir. 1806 ile 1877 yılları arasında yaşamış olup, mezarı Iğdır ilinin Ramazankend beldesindedir. Diğer önemli bir şahsiyet se General Cafer (Guli Cafer Ağanın) oğlu İbrahim Paşadır. Hamidiye Alaylarının en önemli Paşalarından olan Eüp Paşa komutasında Kasıkanlılar Söylemez mirlivasında Hamidiye Alaylarına 250 süvari, 300 yaya olmak üzere 550 kişi ile destek vermişlerdir.Eyüp Paşanın küpkırandaki kalesinin kalıntıları bu gün harabe şeklindedir. Mezarının Küpkıranda olduğu ifade edilmektedir. Rohat Alakom’un Kürt Aristokratları isimli eserinde kendisinden övgü ile bahsedilmektedir. Ayrıca “SOME NOTES ON THE HISTORICAL CHARACTERISTICS OF EYUP PASHA”Yani ZİLANLI EYÜP PAŞA’NIN TARiHİ KİŞİLİĞİ ÜZERİNE BAZI NOTLAR , isimli araştırmada Yakup KARATAŞ Eyüp Paşa’dan Şöyle bahsetmektedir.
Eyüp Paşa (1890)
Eyüp Paşa (1843-1923), 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda bölgede önemli rol oynayan tarihi şahsiyetlerden birisidir. Rus ordusunda bir general olan Cafer Bey (18061877)’in oğlu ve aynı zamanda kendisi de bir Rus subayı iken maiyetindeki Zilan aşireti ile birlikte Osmanlı Devleti’nin hizmetine giren Eyüp Paşa’ya Yukarı Küpkıran Köyü verilmiştir. Rusya’daki makamını, gayri menkullerini ve itibarını bırakarak Osmanlı hizmetine girmek isteyen Eyüp Paşa Osmanlı hizmetine girdikten sonra Hamidiye Alaylarında görev almış, Rus ordusu ve Ermeni çetelere karşı bölgede büyük mücadele vermiştir. Büyük bir aşiret olan Zilan Aşireti uzun bir muhaceret döneminde kısım kısım Osmanlı ülkesine iltica ederken, Osmanlı Devleti de bu aşiret ve benzerlerine kucak açarak bunların sosyo-kültürel varlıklarına uygun istihdam alanları oluşturmuştur. Eyüp Paşa’nın Tarihî Kişiliği Bu çalışmaya konu olan Eyüp (Sabri) Paşa (1843-1923)’nın Osmanlı hariciye bürokrasisi ile ilk teması da tam 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı hengamesinin hemen öncesine, 1876 tarihine rastlamaktadır. Eyüp Paşa, dış işleri bakanlığına gönderdiği Farsça arîzasında, kısaca; Revan bölgesinde sahip olduğu emlak, akar ve Rusların verdiği rütbe ve maaşı terk ederek Osmanlı’ya iltica ve dehalet ettiğini ifade etmiştir. Paşa, Osmanlı idaresinde, din ve devlet uğruna cansiperane edeceği hizmetlerinde yalnız olmadığını, kendisiyle birlikte gelen aşireti halkından 600 kadar kişinin de Devlet-i Aliye’ye hizmet etmek istediklerini belirtmiştir. İlticalarının kabulü ve Erzurum Vilayeti dâhilinde uygun bir bölgeye yerleştirmeleri istirhamı ile birlikte arizasına son veren paşa, özellikle askeriye silkine “me’lûf” olduğunu da ilave ederek bu alanda hizmet edebileceğini belirtmiştir. Dâhiliye nezaretinin 18 Ekim 1877 tarihli kararıyla Eyüp Paşa ve maiyetindeki 600 hane kadar Zilan aşireti mensubunun, Bayezid Sancağı’nın uygun mahallerine yerleştirilmesi için muvafakat gösterilmiştir. Eyüp Paşa’nın ailesi ve aşiretinin daha sonra Van Vilayeti taraflarına yerleştirildiği anlaşılmaktadır. Nitekim Paşa’nın 6 Ocak 1880 tarihli bir tezkiresinde, ailesi ve aşireti halkının perişanlığından bahisle Van taraflarında hizmet etmek istediği anlaşılmaktadır10. Bu isteğin nasıl cevaplandığına dair bir kayda rastlanmamıştır. Yine Zilan Aşiretinin iskân durumları ile ilgili olarak, 3 Aralık 1894 tarihli bir dâhiliye evrakında, Eleşkirt kazasında iskân edilmiş olan Zilan Aşiretinden hanede 1193 nüfusun bulundukları köylerde, 79 hanede 546 nüfusun da yeni açılan 5 köyde iskân edildiği ifade edilmiştir. Aşiretin tüm mensuplarının hemen iskân edildiklerini söylemek zordur. Tüm iskân faaliyetlerine rağmen uzun bir dönem iskân işlemleri gerçekleştirilememiş olan ve sınırdaki Sinek Yaylası’nda göçebe olarak yaşayan Zilan mensupları, eski yurtlarına dönme kararı almışlar, bunun üzerine devlet de bunların acilen yerleştirilmesi için ilgili makamlara uyarılarda bulunmuştur. Eyüp Paşa’nın yukarıda ifade edilen dilekçesinden yaklaşık dokuz ay sonra, Ajans Havas tarafından 16 Temmuz 1877 tarihinde Erzurum’dan gönderilen bir telgrafnameden; Rusya’da yerleşik Kürt beyi General Cafer Ağa’nın oğlu Eyüp Ağa’nın, muteber Kürt ailelerinden 21 kişi ile birlikte Rusya’nın divan-ı harb kararı üzerine –General Melikof tarafından-“selb edildiği” anlaşılmıştır13. Belgede geçen “selb” kelimesi, çarmıha germek anlamında14 kullanıldığı gibi, inkâr etmek, menfileştirmek, sürgün etmek, yok etmek gibi anlamlarda da kullanılmaktadır15. Burada ise sürgün veya inkâr anlamlarında kullanılmış olması gerekmektedir. Rus ordusunda görevli bir Kürt Beyi’nin aşiretiyle birlikte Osmanlıya iltica etmiş olması Rusya’nın siyasi itibar kaybı anlamında yorumlanabileceği için adı geçen kişilerin kendileri tarafından dışlandıklarışeklinde bir diplomatik tablo çizilmiştir. Eyüp Paşa’nın Osmanlı idaresince hüsn-i kabulle karşılandığı anlaşılmaktadır. Nitekim Erzurum Valisi ve aynı zamanda 4. Ordu kumandanı Ahmed Muhtar Paşa tarafından İstanbul’a gönderilen 5 Eylül 1877 tarihli telgrafta; Rusya miralaylarından Eyüp Paşa’nın 600 hane halkı ile birlikte Osmanlı’ya iltica ettiği ve ortaya koyduğu hamiyet ve gayretinin bir ödülü olmak üzere kendisine mir’ül-ümeralık makamı ile 1.500 kuruş maaş verilmesinin uygun olacağı ifade edilmiştir. Bu durumun, benzerlerine iyi örnek olarak başkalarını teşvik edeceği de belirtilmiştir. Bu konu ile ilgili olarak Sadaretten padişaha giden tezkerede, 1.500 kuruşluk taallukât-ı çakerânemi bi’l-ikna maağ-ı mezkûr ile on yük deİerli emlak ve akar-ı bendegânem terk ve heba olunarak 600 kadar hane ile zir-cenah-ı müstelzem-felâh-ı saltanat-ı seniyyeye dehalet ve iltica maksadıyla mezkur orduya iltihak etmiş ve ordunun orada bulunduİu ve Erzurum’a ric’ati sırada hidemat-ı fevkalade-i askeriyede bulunarak acizane ve fahirane hidemat-ı memdûhe ibrazına da muvaffak olmuş isem de maaşın masarıf-ı fevkaladeden karşılanabileceğinin uygun görüldüğü ifade edilmiş ve bu doğrultuda 11 Eylül 1877 tarihinde gerekli padişah iradesi çıkmıştır. Erzurum vilayeti ve bu vilayetin doğusunda bulunan Bayezid Sancağı, Osmanlı Devleti’nin Rusya ve İran ile ilk muhatap olan bölgeleri olması hasebiyle bu bölgelerin dış politikada önemli yerleri bulunmaktadır. Zira Kafkas muhacirlerinin ilk ayak bastıkları vilayet burasıdır. Rusya’dan gelen muhacirler ayrıca anavatanlarına geri dönebilme ihtimallerini göz önünde bulundurarak bu sınır vilayetinde iskân edilmeyi kendileri için daha uygun telakki etmişlerdir. Eyüp Paşa ve O’na bağlı bulunan ahalisi de Bayezid Sancağı’nın münasip mahallerinde iskân edilmek istemişlerdir. Bu istek hakkında Dâhiliye Nezareti’nin mütalaasını isteyen Erzurum Vali vekili, adı geçenlerin Bayezid Sancağı’nın uygun mahallerine yerleştirilebileceği konusunda onay almıştır. Osmanlı Devleti’ne 93 Harbi sırasında sığınan Eyüp Paşa hakkında Paşa’nın kendisi tarafından verilen bilgilere göre, Revan yerli süvari alayının Mirlivası olan babası Cafer Ağa (1806-1877)’nın ölümü üzerine kendi rütbesi Binbaşı iken Miralaylığa terfi ettirilerek babasının idaresindeki alayın kumandanlığına getirilmiştir. Kendisiyle birlikte Osmanlı’ya sığınan diğer akrabaları ise adı geçen Rus alayının çeşitli kademelerinde zabitliklere getirilmişlerdir. Taallukatından başka mensup olduğu Zilan Aşireti’nden 1000 kadar hane Osmanlı’ya sığınarak kendi ailesiyle beraber Van dâhilindeki Malazgirt’te misafir olarak ikamet etmektedirler. Zilan Aşireti’ne mensup 600-700 hane de Kırım Harbi esnasında (30 yıl önce) Kars’ın Ruslar tarafından istila edilmesi üzerine Eleşkirt’e gelerek buraya yerleşmişler ve halen de burada bulunmaktadırlar. Bu ifadeleri bizzat veren Eyüp Paşa, iklimi ve toprak yapısı Revan’a benzediği için Bitlis ile Diyarbekir arasında bulunan boş arazide iskân edilmeleri durumunda, bu bölgeyişenlendireceklerini de belirtmiştir. Ayrıca bunların buradaki durumunu gören diğer akrabaları da Osmanlı ülkesine gelerek yerleştirilecekler ve devlete fayda sağlayacaklardır. 15 Kasım 1879 tarihinde Eyüp Paşa, kendisine tahsis edilen -yukarıda ifade edilen-1.500 kuruş maaşın kalabalık ailesinin geçimine yetmediğini ifade ederek Rusya tarafından kendisine ve zabit arkadaşlarına verilen maaşlar nispetinde ücret ödenmesi istirhamında bulunmuştur. Paşa esasen savaştan yeni çıkmış olan devlet hazinesinin zor durumda olduğunu bilmekte ve kendi ailesinin de perişanlığından bahsederek yardım istemek zorunda kaldığını dile getirmektedir.. Yukarıda belirtildiği üzere Eyüp Paşa ile birlikte Osmanlı Devleti’ne sığınan akrabaları, Rusya’da iken askeriyede istihdam edilmekte ve aşağıda belirtilen unvan ve maaşlarla çalışmakta idiler. Paşa, kendisinin, uygun bir görevde istihdamının sağlanmasını istemekle birlikte, aşağıda isimleri bulunan akrabalarına da Rusya’da aldıkları maaşlara oranla tahsisat bağlanmasını talep etmektedir. Eyüp Paşa’nın taallukatının isimleri ve mevkileri şöyledir: 1) Mehmed Bey Kaymakam Maaşı: 170 Manat 2) Mehmed Serhenk Bey Binbaşı Maaşı: 130 Manat 3) Hüseyin Bey Kolağası Maaşı: 110 Manat 4) Abdullah Bey Kolağası Maaşı: 110 Manat 5) Kalper Bey Kolağası Maaşı: 110 Manat 6) Rıdvan Bey Kolağası Maaşı: 110 Manat 7) Resul Bey Yüzbaşı Maaşı: 75 Manat 8) Halid Bey Yüzbaşı Maaşı: 75 Manat 9) Tahir Bey Yüzbaşı Maaşı: 75 Manat 10) Ömer Ağa Yüzbaşı Maaşı: 75 Manat 11) Nebi Ağa Yüzbaşı Maaşı: 75 Manat 12) Tahir Ağa Mülazım Maaşı: 45 Manat 13) Resul Ağa Mülazım Maaşı: 45 Manat 14) Abdi Ağa Mülazım Maaşı: 45 Manat 15) Mehmed Ağa Mülazım Maaşı: 45 Manat 16) Bekir Ağa Mülazım Maaşı: 45 Manat 17)Şeyh Bekir Efendi Alay İmamı Maaşı: 150 Manat 18) Mirza Abdülhamid Katib Maaşı: 52 Manat Dâhiliye Nezareti tarafından verilen cevapta da isimleri buşekilde ifade edilen zatların şimdilik ihtiyaçlarının görülmesi için Manat olarak ifade edilen maaşlarının dörtte biri ile ödüllendirilmelerinin ve ileride Erzurum Vilayeti jandarmasında istihdamlarının da uygun olacağı bildirilmiştir. 93 Harbi’nin hemen arifesinde Osmanlı’ya sığınan Eyüp Paşa, savaştan üç yıl sonra, Erzurum Valisi İsmail Paşa’nın teklifiyle, savaşta gösterdiği hüsn-i hizmet ve kahramanlıkların mükâfatı olarak Üçüncü rütbe-i Osmanî nişanı ile ödüllendirilmiştir21. Zira yukarıda da ifade edildiği üzere Eyüp Paşa, İsmail Hakkı Paşa’nın aracılığı ile Osmanlı hizmetine girmişti. 1890 tarihinde Doğu Anadolu Bölgesi’nden geçmiş olan İngiliz seyyah Lynch, eserinin ikinci cildinde neşretmiş olduğu bir resimde Eyüp Paşa ile oğlu Resul Ağa ve yeğenini Hamidiye Hafif Süvari Alaylarının mensubu olarak ve Gürcü kıyafetleri içerisinde göstermiştir Seyyahın verdiği bilgilere göre Karakilise bölgesindeki üç Hamidiye alayından ikisi Zilan Aşiretine mensup olup üçüncüsü de Karapapaklardan oluşmaktadır. Hamidiye alaylarının Rus Kazak Alaylarından mülhem birşekilde organize edildiği gerçeğinden hareketle23 Eyüp Paşa ve avanesinin Rusya’dan gelmiş muharip güçler olarak bu alaylarda yer bulmalarının kolay olduğu sonucuna ulaşılabilir. Hamidiye silkine dâhil olan Eyüp Paşa’nın, Hamidiye Alayları kanunnamesine uygun olarak kendi çocuklarının da Aşiret Mektebi’ne alınması konusunda bir müracaatı söz konusu olmuştur. Bu müracaat sonrasında, Bayezid bölgesindeki 14 Hamidiye Alayı’ndan her alaya iki çocuk hesabıyla her sene Aşiret Mektebi’ne öğrenci alınması konusunda padişah iradesi tahakkuk etmişti4. Sonuç Eyüp Paşa (1843-1923), 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda ve I. Dünya Savaşı’nda bölgede önemli rol oynayan ve yöre insanının hafızasında önemli bir yer edinen tarihi şahsiyetlerden birisidir. Osmanlı hizmetine girdikten sonra maiyetindeki aşireti ile birlikte hem Ruslara hem de Ermenilere karşı mücadele veren Eyüp Paşa gösterdiği hüsn-i hizmet ve kahramanlıkların mükâfatı olarak Üçüncü rütbe-i Osmanî nişanı ile ödüllendirilmiştir. Eyüp Paşa’nın Osmanlı askeri bürokrasisi içerisine kabul edilmesi, devletin güvenlik politikası ile yakından ilgili görülmüştür. Ayrıca Rusya tarafından baskı altında tutulan Müslüman unsurların Osmanlı Devleti tarafından kabul edilmeleri, II. Abdülhamid dönemine özgü Panİslamizm eksenli dış siyasetin de bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Osmanlı Devleti’nin( 20 BOA. Y. A. RES. 4/74, 30 Kasım 1879 (1296.Z.16), s. 4. Hatta bu belgede, Eyüp Paşa’nın, arîzasını iletmek üzere İstanbul’a bizzat gittiğinden bahsedilmektedir. Bu hususu teyid eden bir başka arşiv belgesinde de Eyüp Paşa’nın İstanbul’a giderek yardım için bizzat müracaat ettiği, adamlarına Ruslar tarafından verilen ve Manat cinsinden olan maaşın Osmanlı parasına göre hesaplanarak dörtte biri oranında ödenmesi ve ileride Erzurum Vilayeti Jandarma teşkilatına katılmalarının uygun görüldüğü vurgulanmıştır.Tavrının, Rusya veya İran’da benzer durumda bulunan Müslümanlar için özendirici olacağı şüphesizdir. Osmanlı hizmetine giren Eyüp Paşa ve arkadaşları, kısa bir süre sonra oluşturulan Hamidiye Hafif Süvari Alayları bünyesine dâhil edilerek bölge güvenliğinde doğrudan etkili bir konuma yükseltilmişlerdir. Devletten bu derece ayrıcalık gören Eyüp Paşa, kendi çocuklarının İstanbul’daki Aşiret Mektebi’ne kabulleri için de müracaat ederek ilerleyen dönemde bu imtiyazdan da faydalanmıştır. Zilan Aşireti’nin Osmanlı bünyesine katılarak kendilerine, yaşam tarzlarına ve kültürel öğelerine uygun görevler verilmesi, son dönem Osmanlı iskân politikasının da önemli bir yönünü ortaya koymakla birlikte bundan sonra bu konuda yapılacak çalışmalara da ciddi öngörüler sunmaktadır. :Kaynak:Eyup Karataş KAYNAKÇA Arşiv Belgeleri BEO, HR.. TO. (Hariciye Nezareti Tercüme Odası) 387/96, 1879.9.29. BOA. A. MKT. MHM.(Bağbakanlık Osmanlı Arğivi Sadaret Mektubi, Mühimme Evrakı) 525/27. BOA. BEO. (Babıâli Evrak Odası), 32/2366, 13 Temmuz 1892 (1309.Z.18). BOA. BEO, (Babıâli Evrak Odası), 109/8110, 19 Kasım 1892 (1310.R.29) . BOA. DH. MKT. (Dâhiliye Mektubi Kalemi)1322/59, 18 Ekim 1877 (1294.L.10). BOA. DH. MKT.(Dâhiliye Mektubi Kalemi)1322/59, 18 Ekim 1877 (1294.L.10). BOA. DH. MKT. 1970/60. 11 Temmuz 1892 (1309.Z.16. BOA. DH. MKT. 314/30, 3 Aralık 1894 (1312.C.5). BOA. DH. TMIK. M. (Dâhiliye Tesri-i Muamelat ve Islahat Komisyonu Muamelat Evrakı). 74/77 4 Eylül 1899 (1317.R.28). BOA.ş. DH. (şrade Dâhiliye) 755/61624, 11 Eylül 1877 (1294.N.2). BOA.ş. DH. 840/67536. 18 Kasım 1881 (1298.Z.26). BOA. Y. A. HUS.(Yıldız Sadaret Hususi Maruzat) 163/83, 3 ubat 1880 (1297.S.21). BOA. Y. A. RES. (Yıldız Sadaret Resmi Maruzat) 4/74, 30 Kasım 1879 (1296.Z.16), s. 5. BOA. Y. A. RES. 4/74, 30 Kasım 1879 (1296.Z.16), s. 2. BOA. Y. A. RES. 4/74, 30 Kasım 1879 (1296.Z.16), s. 3. BOA. Y. A. RES. 4/74, 30 Kasım 1879 (1296.Z.16), s. 4. BOA. Y. EE. (Yıldız Esas Evrakı), 5/120, 6 Ocak 1880 (1297.M.23). BOA. Y. PRK. HR. (Yıldız Perakende Hariciye Evrakı) 1/44 16.07.1877 (1294.B.5). Diğer Kaynaklar AKSOY, Mustafa (2009).“Avşarların Torun Oymağı Bağlamında Türkiye’deki Kimlik Bunalımının Sosyolojik Analizi2”, Türk Dünyası Türk Kültür Dergisi, İstanbul: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları. DEMİREL, Muammer (2006). “Ağrı ve Doğubayazıt’ta Ermeni Olayları”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C.7, S.1, Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yayınları,. DEVELLİOLU, Ferit (2008). Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ankara: Aydın Kitabevi. FİRUZOLU, S. Rafik( 1999) “Kırım ve Kafkasya’dan Osmanlı İmparatorluğu’na Göçler”, Osmanlı Ansiklopedisi, C. 4, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları. GÜNAY, Selçuk (1988). “Hamidiye Hafif Süvari Alayları ve Erzurum”, Türk Dünyası Arağtırmaları Dergisi, Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yayınları. İPEK, Nedim (1999). “93 Muhacereti”, Osmanlı Ansiklopedisi, C. 4, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları. İPEK, Nedim (2006).şmparatorluktan Ulus Devlete Göçler, Trabzon: Serander Yayınları. KODAMAN, Bayram (1987), Sultan II. Abdülhamid Devri Doİu Anadolu Politikası, Ankara: TKAE Yayınları. LYNCH, H. F. B (1965). Armenia Travels and Stıdies, Beyrut 1965, vol. II. şemseddin Sami, (1318). Kâmûs-i Türkî, İstanbul: İkdam Matbaası. WHITMAN, Sydney (1914). Turkish Memories, London. Alıntı:Kısmen 1-Şerefname 2-Roger Lescot 3-Yakup Karataş 4-Merhad İzzady UYARI: SİTEMİZİN TÜM HAKLARI SAKLI OLUP, İNTERNET ÜZERİNDEN YAYIN YAPMAKTADIR. İZİNSİZ VE KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KULLANILAMAZ.

4 yorum:

  1. Qaski aşireti tek başına bir aşirettir ve Ağrının en büyük aşiretlerinden biridir en kalabalık oldukları yer ise Diyadin'dir. Şemski aşireti ile uzaktan yakından bir alakası yoktur Qaski aşiretinin.

    YanıtlaSil
  2. Bahsettiğiniz Torun Aşireti Seyid Muhsmmed kutub Zilanin soyundan yani oski ya da zilan değiş seyyiddir sadece zilan oymaklarının beyleri ve alimleri oldukları için bu şekil algılanırlar

    YanıtlaSil