TEREKEMELER

Terekeme sözcüğü, terek; raf, dolap gözü, Terakime (Arapça ve Farsçada); Türkler, Etrak (Arapça) Türk, siper, siperlik, sütre anlamlarına gelir(Kutalmış, 2003: 251). Osmanlılar döneminde, devlet adamları ve yöneticiler bu kavim için ′′Türük′′ kelimesini kullanmışlardır. Türük kelimesi konar-göçer köylü halk anlamına gelmektedir. Terekeme sözcüğünün kaynağına yönelik farklı rivayetler vardır. XII. -XIII. yüzyıllara geldiğimizde Borçalı ve Kazahlı uruklar Terekeme olarak adlanmıştı. Âşık Emrah, şiirlerinde Terekeme güzellerinden bahsetmektedir. Âşık Garip, Kazah nehri boylarını Terekeme yaylakları diye övüyordu(Yeniaras, 1994: 33). Birincisi, ′′Terekeme′′, ′′Türkmen34′′ sözcüğünden türemiştir(Dündar-Çetinkaya, 2004; Kalafat, Türk Mistik Kültüründe ′′Er′′ veya Halk Kültürümüzde ′′Er Tiplemesi′′ adlı makalesinde, Terekeme, terek/ağaç kültü, ağacın piri bağlantılıdır, der. VII. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi, 2006; Caferoğlu, 1988: 69). Kelimenin ′′Türkmen/Türkman35′′kökenine dayandığı görüşü ise çok güçlü gözükmektedir. Çünkü Türkmen kelimesinin Arapça çokluk biçiminin ′′Terakime′′ olduğunu biliyoruz. Ferit Devellioğlu’nun Osmanlıca Sözlük’ü(Devellioğlu, 1993) ve Ebulgazi Bahadır Han’ın Şecere-i Terakime’si(Ebülgazi Bahadır Han, Tercüman 1001 Temel Eser) bu kelimenin varlığı konusunda bize tanıklık ediyor. Bu ′′Terakime′′ kelimesi ünlü uyumuna girerek kolayca ′′Terekeme′′ biçimini alabilir.Osmanlılar döneminde, devlet adamları ve yöneticiler bu kavim için ′′Türük′′ kelimesini kullanmışlardır. İkincisi, İslamiyetin Anadolu'da ilk yayıldığı yıllarda Mekke'den getirilen muhacir araplara verilen ′′Terk-i Mekke′′ kavramıdır. Terekeme sözcüğünün bundan bozularak oluştuğudur. Terekeme kelimesinin kökeninin ′′Terk-i Mekke′′ izahı ise bir halk benzetmesinden öte bir şey değildir. Terk-i Mekke ′′Mekke’nin Terki, Mekke’nin bırakılması′′ gibi bir anlam ifade eder ki, bu bir kavim adı olamaz; ancak bir olay adı olabilir. Kavim adı olabilmesi için ′′Mekke’yi terk edenler′′ gibi bir kelime olması gerekirdi. Fakat halk arasındaki rivayetlere baktığımızda bu terimin ‘terk etmek’ manasına geldiğini görüyoruz. Yani ′′mekânı terk eden ve göçmüş olan′′ anlamında yorumlanmaktadır. Türkler arap değil ki Terk-i Mekke denilsin. Çıldır Aşık Sempozyumu, Ankara, 2000. Terekeme Tarixən "türkmən" istilahı həm də oğuzların daha çox köçərilik etmiş hissəsinə şamil edilmişdir.V.V.Bartold və V.M Jirmunski də "türkmən" istilahını oğuz tayfalarının göçəri həyat tərzi keçirmiş hissəsinə verilmiş bir ad kimi işlətmişdir."Bir çox mə"xəzlərdə türkmənlərin yalnız Türkmənistanın indiki ərazisində deyil, eləcə də Qafqaz, Cənubi Azərbaycan, Kiçik Asiya və müasir İran ərazisində də yaşadıqlarını və onların oturaq azərbaycanlılardan fərqləndiyini qeyd edirlər. Bundan belə nəticə çıxarmaq olar ki, türkmənlər qədim oğuzların daha çox köçəri həyat keçirən hissəsinə deyilir və bunun izləri müasir Azərbaycan dilində "tərəkəmə" kəlməsində qalır". Maraqlıdır ki, orta əsrlərin Bizans müəllifləri də Kiçik Asiyadakı köçəri oğuzları "türkmən" adı ilə təqdim etmişdir. Türk Boy Adları ve Devletleri İle Oğuz Kelimesinin Tarih İçindeki Söyleniş Biçimleri: Oğuz: Guz, Guzziye, El Guzz.Kara Guz, Sir Tokuz Oğuz, Üç Oğuz, Uğuz, Oyguz, Ögüz, Toğuz, Uz, Gagauz, Uzbek. Avşar: Afşar (İranlılar-Farslar) Horzum: Harzem, Harezm, Horezm, Kharezem, Harizm. Türkmen: Türkoman, Turcoman, Türkmanend, Terek, Terakime, Terekeme Üçüncü olarak, Terekemelerin kendi aralarındaki rivayetlere göre de bu ismi ′′eski vatanlarını terk ettikleri′′ için almışlardır. Eskiden Terekemelerin atalarının Kuzey Kafkasya’da bulunan Terek Irmağı çevresinde yaşadıkları bilinmektedir. Buna bağlı olarak Terekeme terimi ile Terek Irmağı arasında da bir bağ kurabiliriz. Buna göre Terekemelerin ataları Terek Irmağı çevresinde yaşarlarken bazı sebeplerden dolayı buraları terk etmişler ve Gürcistan ile Türkiye’ye yerleşmişlerdir. Gürcistan ve Türkiye’ye geldiklerinde diğer yerli toplumlar onları Terekeme olarak adlandırmışlardır. Yani Terekeme terimini ′′yurtlarını terk edenler′′ anlamında kullanmışlardır. Hammer, Türkistanlı Karakalpakların oluşumu ile ilgili şunları yazıyor: ′′Bu kavim topraklarından kovulmaları dolayısıyla yas tutmak amacıyla siyah şapka giymeye başladı(Bala, 1967: 339). Siyah şapkalılar(Alışık, 2005: 10-25) terimi bu olay yüzünden onlara isim olarak verildi. ′′ Bütün bu örneklere bağlı olarak Türklerde yas tutmak amacıyla siyah şapka giyme geleneği olduğu gibi bugünkü Terekeme teriminin ‘terk etmek’ terimi ile alâkasının olduğunu düşündürmektedir. Terekemelere ayrıca ′′Karapapak′′ta denmektedir. Türkler arasında başa takılan başlıklara izafeten, urug, boy ve oymak isimlerine rastlanmaktadır. Mesela, siyah başlık (papak, kalpak) giyen bir Türk boyunun adı ′′Karakalpak′′ veya ′′Karapapak′′ ır(Karapapaklar, İslam Ansiklopedisi: 470).Buhara Mektebine mensup bir sünni tarikatı da ′′Yeşilbaş′′ olarak adlandırılmaktadır. Türkiye’de ′′Karabörk(Ölmez, 2002) ′′Karabörklü′′, Kızılbörklü′′(Sümer, Aydınoğullarının ′′kızıl renkli börk′′ giydiklerini yazmıştır. ′′Akbaşlı′′ ve ′′Akbaşlar′′ isimleri ile pek çok köy bulunmaktadır (Eröz, 1990: 81-82; Fığlalı,1989: 9-10; Behnan, 1964: 254).Bu da büyük ihtimalle o dönemde kalpak giyen Kafkas Türklerine verilen addır. Karapapaklar, Şah İsmail'in babası Şeyh Haydar'ın müridlerine giydirdiği, on iki imamın adı yazılı on iki dilimli ′′taç′′ adlı kızıl kavukları reddederek Sünniliklerini belirtmek üzere ısrarla ′′kara papak′′ giymişlerdir(Kırzıoğlu, 1998: 467; Caferoğlu-Yücel, 1976: 1118, ). ′′Oğuz kelimesi′′, Derleme sözlüğünde, Oguz: Oğuz: bilgisiz; beceriksiz; kötü; cahil; ahmak; saf; kolay kandırılabilir. Oğuz adam: saf ve babacan adam, Oğuz mezeri: eskiden kalma büyük mezar; hemen hemen hepsi ziyaret yeri hâline getirilmiştir. Oğuz zemani: cahillik devri, esgi zeman oğuzları: geçmişin güçlü kuvvetli fakat bilgisiz insanları kaba, saf, bön, aptal şeklinde anlamlar ifade etmektedir(TTAS)38. ′′Terekeme′′ kelimesinin ise Türkmen kelimesinden geldiğinden hiç şüphe duymamalı. Daha önce söylediğimiz gibi bu kelime kolayca Terekeme biçimini alır. Esasen Terekeme kelimesinin Türkmen (Oğuz) kelimesinden geldiğini bu kelimenin ağızlarda Oğuz/Uğuz kelimesinin sahip olduğu gibi olumsuz bir anlam taşıması da ispat etmektedir. Faruk Sümer, Terekemelerin, Civanşir Avşarıyla bağlantılı 1239’da Türk-Moğol unsuru ile birlikte Doğu Avrupa seferine iştirak eden ve tarihî kaynaklarda ′′külâh-ı siyah′′ olarak belirtilen Türk boyu Karapapaklar’ın ceddi olmalıdır. Karapapaklar, İran ve Rus sınırlarının tespit edildiği 1828 Türkmençay anlaşmasına kadar toplu olarak, Kazak Şemseddin Hanlığı’na bağlı Borçalı’da yaşamışlardır.Z.Velidi Togan, Boroçoğlu Kıpçak boyunun, Hazarlar döneminde Orta Kür ırmağının sağ taraflarında, kendi adlarıyla Borçalı adı ile tesmiye olunan sancakta yaşadıklarını belirtmektedir.Bu kayıt, Borçalı ve dolayısıyla Karapapaklar’ın o topraklardaki tarihinin delilidir.Karapapaklar’ın şive özelliklerine bakıldığında, Azerbaycan diyalektleri içerisinde, Kazak-Borçalı gurubu daima ′′Kıpçak gurubu şiveleri′′ olarak tasnif edilmiştir. 37 Tarama Sözlüğü'nde "börk, börke, börki başa giyilen külah,kalpak gibi şeyler" biçiminde yer alan sözcüğün Osmanlıcası için Radloff, bürk ve bürik sözcüklerini verir. Civanşir Avşarı: Arran hükümdarı Çevanşir’den adını alan Civanşirler, Arran (Karabağ)-Albanya-Avganya bölgesinde hakim bir Türk boyu idi ve Gürcistan’da bunların sınırları içindeydi. Müslüman-Arap orduları Gürcistan’ı fethe geldiklerinde (642) tahtta Hıristiyanlaşmış bir Türk olan Prens Cevanşir bulunuyordu. Yine bu dönemlerde Hazar Devleti’nin Kafkaslara akınlar yaptığını görüyoruz (683-689-693 senelerinde). Hazarların Gürcistan ve Ermenistan’a saldırmaları üzerine Gürcü Kralları Cevanşirler bu saldırılara karşılık vermiş ancak yenilmiş, Prens Cevanşir ise 7 yıl esaret altında kalmıştır. Daha sonra bölgeye Selçuklu fethiyle yoğun Türkmen yerleşmiştir. Buradaki Afşar’lar, Hülagu Han zamanında Anadolu’ya getirilen ancak Timur tarafından Karabağ nakledilen Avşarlarla birleşerek Otuz-İki Cevanşir (32 boydan müteşekkil) adını almışlardır(Cemşidov, 1990: 51.; Sümer, 1992: 199-200). Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları adlı eserinde, ′′Türkçülük ile Turancılığın ayırımlarını anlamak için Türk ve Turan topluluklarının sınırlarını belirlemek gerekir. Türk, bir milletin adıdır. Millet kendine özgü bir kültürü olan bir topluluk demektir. Öyleyse Türk'ün yalnız bir dili, bir, oysa Türk'ün kimi kolları, Anadolu Türklerinden ayrı bir dil, ayrı bir kültür yaratmaya çalışıyorlar. Diğer Türk illeri birer ayrı dil, ayrı edebiyat ve ayrı kültür oluşturmaya çalışırlarsa, Türk Milleti'nin bugün kültürce birleşmesi kolay olan Türkler, özellikle Oğuz Türkleri, yani Türkmenlerdir. Türkiye Türkleri gibi Azerbaycan, İran ve Harizm ülkelerinin Türkmenleri de Oğuz uruğundandır. Bunun için Türkçülükteki yakın ülkümüz Oğuz birliği, yani Türkmen birliği olmalıdır. Bu birlikten amacımız nedir? Siyasal bir birlik mi? Şimdilik hayır! Gelecekle ilgili bugünden bir yargıya varamayız. Fakat bugünkü ülkümüz, Oğuzlar'ın yalnız kültürce birleşmesidir. Oğuz Türkleri bugün dört ülkede yayılmış olmakla birlikte tümü birbirine yakındırlar. Dört ülkedeki Türkmen illerinin adlarını karşılaştırırsak, görürüz ki birinde bulunan bir ilin ya da boyun öbürlerinde de kolları vardır. Örneğin Harizm'de Tekeler ile Sarılar'ı ve Karakalpaklar'ı görüyoruz. Yurdumuzda Tekeler, bir sancak oluşturacak kadar çoktur, dahası bir bölümü bir zamanlar Rumeli'ye yerleştirilmiştir. Türkiye'de, Sarılar, özellikle Rumkale'de otururlar. Karakalpaklar ise Karapapak ve Terekeme adını alarak Sivas, Kars ve Azerbaycan yörelerine yerleşmişlerdir. Borçalı-Kazak boyundan gelen Karapapak Türkleri, Kıpçak Kuman, Bulgar ve Hazar Türklerinin Ön-Asya'daki koludur. Borçalı ve Kazak diye iki kola ayrılırlar. Kafkasya'da ve yakın bölgelerde dağınık bir vaziyette yaşarlar(Gökalp, 2003: 20-24)′′,der. At sürüleri (Yılkı) ve koyun besiciliği yapan bu boylar, Kıpçak Kafkasya’da ve yakın bölgelerde dağınık bir vaziyette yaşayan Karapapak Türklerine, siyah astragan kalpak giydikleri için komşuları bu adı vermişlerdir. Günümüzde, Türkiye ve Kafkasya başta olmak üzere Azerbaycan, İran, Gürcistan, Ermenistan gibi ülkelerde yaşayan, sayıları yaklaşık altı yüz bin civarında olan ve Karapapak yahut Terekeme olarak adlandıran bu Türk topluluğunun, Peçeneklerin, Hazarların, Kıpçakların, Oğuzların birleşmesiyle oluşan bir kavim olduğu yönündedir(Togan, 1933: 102; Özkan, 2003: 86; Yılmaz, 2007: 1, 12; Seyidov, 1989: 326-327; Alyılmaz, 2003: 4; Sevinç, 2009: 46).Togan, Karapapakları, Arap kaynaklarında Karabörklü; Rus kaynaklarında Çyornıe Klobuki ve Moğol kaynaklarında Siyah Külahan adıyla tanınan bir Kıpçak kabilesi olarak izah etmektedir(Hacılar, Fahri, Bahar: 2009; Turan, 1965: 214-216; Togan,Sayı: 150, 1933: 101-107, Azerbaycan Yurt Bilgisi, 18: 247-253). Kıpçakların, XII. yüzyılda Güney Gürcistan ve Çıldır Gölü çevresine yerleştirildiği biliniyor. Bugünkü Terekeme-Karapapakların aynı coğrafyada yaşayarak iyice karışan bu iki zümrenin kalıntısı olduğu söylenebilir. ′′Dede Korkut’un dili ile Terekeme ağzı arasında da büyük yakınlık görülür. ′′Latif Şah ve Telli Mehriban Hikâyesi’ni okurken, Dede Korkut’un üslubunu hissederiz: ′′Şevketlim, keremet beni insandadı. Heş kimse bilmez ki kimdedi. Tekkeler aç ajları doyurur, çılpahları geyindir, vergilerini ef eyle, inşallah cenabı Allah bol hazınasınan bir evlet verir. (Caferoğlu, 1995: 20)′′ Dil özelliklerinden hareketle, Terekemelerin, Türkmen ve Kıpçak karışımı bir boydur(Ercilasun, 1983: 41; Caferoğlu, 1988: 70; İslam Ansiklopedisi, Karapapaklar: 470; Dündar-Çetinkaya, 2004: 411).Şöyleki Terekeme ağızlarını incelediğimiz zaman iki hatta bazen üç şekilli biçimlere rastlarız. Örneğin, ′′bana′′ kelimesi Terekeme ağızlarında, Azerilerde olduğu gibi ′′mene′′, Türkmenlerde olduğu gibi ′′manga′′ (buradaki ng sesleri aslında damak ′′n′′si şeklindedir) ve Kıpçak lehçelerinde olduğu gibi ′′maa′′ ′′maga′′ şeklinde oluşudur. Terekemelerin ağızları, Azerbaycan'ın Gence ağzına pek yakındır. Bunlar, tek heceli kelime sonundaki ′′b′′leri ′′v′′ye ve ′′b′′leri ′′f′′ye, gerundium eki olan ′′b′′leri yine ′′f′′ye ve kelime ortasındaki ′′c′′leri ′′j′′ye çevirmektedirler. Terekeme ağızlarında ′′geleceğim′′ manasına ′′gelecem′′ ve ′′gelejjem′′ kelimeleri kullanılır. Bunların da ikincisi, Oğuz/Türkmen lehçesinin aksine ′′j′′ sesini tanıyan (Kazakçada ′′yıl′′ yerine ′′jıl′′ denir) Kıpçak lehçelerinin özelliğini göstermektedir(Kurat, 1992: 84; Karaman, 2007: 98, 99; Şiraliyev, 1962: 16, 18, 19, 20, 224)39. Terekemeler dil, lehçe, mutfak ve müzik kültürü gibi konularda Azerbaycan Türklerine çok yakındır(Karapapaklar, XXIV: 470).Sadece ağız farklılıkları vardır. Buna rağmen Türkiye’deki her iki kesim de birbirlerini genellikle farklı nitelendirmektedirler. Azerbaycan’da Azerilik adı, Borçalı’da Karapapak’lık adı öne çıkmaktadır. Gerçek şu ki, Türk toplulukları arasında yaşam biçiminden ve coğrafi şartlardan kaynaklanan bazı farklılıklar vardır. İran’da da çok sayıda Karapapak Türkü’nün olduğu bilinmektedir. Karapapaklar İran’da Sulduz bölgesinde yaşamaktadır. Türkiye’ye göçmeden önceden önce, Borçalı ve Kazak Karapapakları olarak adlandırılımıştır. Terekeme Türkçesi Türk dilinin batı grubuna girmektedir.Batı grubu ağızları fonetik yönden birbirlerineçok benzemektedir. Bu grupta yeralan ağızlar kullanılan kelimeler yönüyledir.Bunların yanında diğer ağızlarla Batı grubu ağızları karşılaştırılırsa Batı grubu ağızlarının özellikleri Oğuz gru bundaki Türk lehçelerinin özelliklerini taşıdıklarıgörülmektedir: 1. Sağır ň sesi Batı grubu ağızlarında oldukçayaygındır: dəmərsəň, öyüň, çıxardıň, üzüňü, oňa, yeyiň gibi. 2. Yuvarlaşma hadisesi Batı grubu ağızlarındakarekteristik bir özellik olarakgörülmektedir. Edebi dilden farklı olarakBatı grubu ağızlarında ikinci ve üçüncü hecelerde de yuvarlak ünlülerin (o, ö) gelmesi söz konusudur: suloyjoyux, döylör, üydörüx:, tutor gibi. 3. Batı grubu ağızlarında Azerbaycan’ındiğer ağızlarından ve edebi dilden farklıolarak bazı kelimelerin başlarında ′′ı′′ sesieklenir: ılxı, ıldırım, ılıx, ışıx gibi. 4. Batı grubu ağızlarında kalınlaşma hadisesiönemli ses hadisesidir: vatan, yanı, xavar, zeynaf, hasan, xarc, halak, vafat, sabr, heydar, tasdıx, ciyar, surat vb. 5. Bu gruptaki ağızlarında kelime ortasındab-v ve c-j değişikliği oldukça yaygınşekilde görülmektedir: bava, çovan, xavar, livas, divi, çivin, savax, şavalıt, baja, geje, bajı, ajıx vb. 6. Batı gruptaki ağızlarda kelime başındab-p ve d-t değişikliği sık karşılaşılan seshadiselerindendir: piter, putax, pirġadir, pıçax, pişmiş, tux:, tustax, tukan, tıfar/tufargibi. 7. Batı grubu ağızlarında birkaç kelimebaşında ′′g′′ sesi yerine ′′q′′ sesinin geldiğigörülür: qıp, qış, qıpıl/qıfıl, qanun vb. 8. Bu grupta yer alan ağızlarda bazı kelimelerinbaşındaki ′′d′′ sesinin yerine ′′ç′′sesi gelir: çiş, çişi, çüş vb. 9. Bu gruptaki ağızlarda dikkat çeken seshadiselerinden birisi de kelime sonundave kelime ortasında ′′v′′ sesinin yerine ′′y′′ sesinin gelmesidir: doyşan, yoyşan, oy, öy, puxoy gibi. 10.Batı grubu ağızlarında kelime başındabazı kelimlerde ′′y′′ ve ′′h′′ sesinin düştüğügörülür: umax, uxu, umurux/umrux, uxarı/oxarı, umuru, umşax; örüllər, örümcex:, ülkür, ışgırıx vb. 11. Yine bu grupta yer alan ağızlarda ′′d′′sesinin tesiriyle ′′x′′ sesinin ′′t′′ sesine döndüğügörülür: artdan-arxdan, qaltdı-qalxdı, qortdı-qorxdı. 12. Batı ağızlarında kelime ortasında sestüremesine rastlanmaktadır: qorxumax, qırıx-qırx, umuru, umurux gibi. Karapapak (Terekeme) Türklerinin saflığı, dürüstlüğü, vatan sevgisi ve Türk kültürüne olan bağlılıkları beni derinden etkilemiştir. Birçok kez beni evinde misafir eden değerli Karapapak (Terekeme) aileleri sayesinde Türk kültürünün inceliklerini ve gereklerini öğrenmem de onlara olan hayranlığımı artırmıştır. Rusça sözlüğüne göre kalpak yahut papak, şapka demektir. Papak kelimesi, Azeri Türkçesinde kuzu veya koyun derisinden yapılan serpuş manasına da gelmektedir. Azeri Türkçesinde börkün de kalpak ve papak gibi serpuş manasına geldiği bilinmektedir. Günümüzde Türkiye ve Kafkasya’da yoğun olarak yaşayan bu kavim Karapapak ismini ataları durumundaki Kıpçaklardan ve Peçeneklerden almışlardır.Karapapakların giydikleri kalpaklar, siyah kuzu derisinden yapılmıştır. Türkiye’nin Kars ilindeki Karapapaklar 1925 yılında çıkarılan şapka kanununun çıkarılmasına kadar kıvırcık tüylü kuzu derisinden yapılmış kara papak giymişlerdir. Bu topluluk başına giyeceği papağın tüylerinin kıvırcık olması için yapımında bazı noktalara dikkat etmiştir. Bunlardan en önemlisi ise koyunun doğurmasından hemen önce bez yahut keten bezi hazırlanmaktadır. Kuzunun doğmasıyla anasının onu emmesini önlemek için hiç vakit kaybetmeden önceden hazırlanan bez yeni doğan kuzunun üzerine örtülür. Bunun en büyük nedeni ise koyunun yavrusunu yalamasıyla tüylerindeki kıvırcığın bozulması ve ‘çere’ adı verilen doğum suyunun yalanmasının da etkisiyle tüylerin düzleşmesidir. Böylece belli bir süre anasını emen kuzu kesilerek derisinden papak ve yaka yapılırdı. Günümüzde teknolojinin de gelişmesiyle papak giyimi azalmıştır. Fakat Türkiye’nin doğusu ve Kafkasya’daki soğuk iklim şartları sebebiyle bazı yerlerde kıvırcık papaklar hala giyilmeye devam etmektedir. Terekemelerin atalarının Kuzey Kafkasya’da bulunan Terek Irmağı çevresinde yaşadıkları bilinmektedir. Buna bağlı olarak Terekeme terimi ile Terek Irmağı arasında da bir bağ kurabiliriz. Buna göre Terekemelerin ataları Terek Irmağı çevresinde yaşarlarken bazı sebeplerden dolayı buraları terk etmişler ve Gürcistan40 ile Türkiye’ye yerleşmişlerdir. Gürcistan ve Türkiye’ye geldiklerinde diğer yerli toplumlar onları Terekeme olarak adlandırmışlardır. Yani Terekeme terimini “yurtlarını terk edenler” anlamında kullanmışlardır. Osmanlılar döneminde, devlet adamları ve yöneticiler bu kavim için ‘Türük’ kelimesini kullanmışlardır. Türük kelimesi konar-göçer köylü halk anlamına gelmektedir. Yine halk arasındaki rivayetlere göre güya bu kavim bir zamanlar Mekke yakınlarında yaşarken dinsel konularda Araplarla anlaşmazlığa düştüğü için Mekke’yi terk etmiştir. Bu nedenle bu kavmin ismi ‘Terk-i Mekke’ ifadesinin değişime uğramış şekli olan Terekeme olarak kalmıştır. Günümüzde Gürcistan sınırları içerisinde yer alan Borçalı vilayeti Karapapak (Terekeme) Türklerinin ana vatanıdır. Kırım’a sığınan Kıpçaklar ise tehlikenin devam etmesi sebebiyle Suğdak üzerinden deniz yoluyla Güney ve Kuzey Karadeniz kıyılarına gelmişler ve buralarda günümüze kadar yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Örneğin Ahılkelek, Ardahan, Ardanuç, Oltu, Tortum, Şavşat ve Artvin bölgesinde oturan yerli halkların konuştukları Türkçe Kıpçak ağzıdır. Ayrıca sarı saçlı, renkli gözlü, uzun boylu olan bu bölge insanlarının Kıpçak tipine benzemesi ve Kıpçakların güzelliğini günümüze kadar taşıdıkları inkâr edilemez. Karapapak (Terekeme) Türklerinin atalarından birinin Kıpçaklar olduğu gerçektir. Kaldı ki Karapapak Türklerinin konuştukları dilde günümüzde birçok Kıpçakça kelime bulunmaktadır. Ayrıca Karapapaklar Kıpçak-Oğuz karışık ağzıyla konuşmaktadırlar. Karakalpakların asıl oluşum sürecini Altın Orda Devleti içerisinde aramamız doğru olacaktır. Altın Orda Devleti yıkıldıktan sonra birçok Türk kabilesi bazı beylerin etrafında toplanarak bu beylerin adı ile yeni devletler kurmuşlardır. Bu devletlerden en önemlileri Nogay Hanlığı ve Özbek Hanlığı’dır. Karakalpaklar bu dönemde Nogaylarla hareket ederek diğer devletlere karşı seferler düzenlemişlerdir. Nogay Hanlığı yıkıldıktan sonra Karakalpak adı altında yeni bir topluluk olarak ortaya çıkmışlardır. Karakalpakların Nogaylarla birlikte hareket etmeleri ve Nogay Hanlığı yıkıldıktan sonra ortaya çıkmaları bazı âlimleri onların Nogaylar olduğu sonucuna vardırsa da Karakalpaklar aslında Altın Orda Devleti içinde oluşmuş bağımsız bir kabiledir. Bununla birlikte Kıpçak, Başkırt, Nogay, Özbek, kazak ve Türkmen kabileleriyle de akrabadır. Rusya’da meydana gelen 1917 yılı Ekim ihtilalinden sonra, yönetim Bolşeviklerin eline geçmiştir. 1917 yılının Aralık ayından itibaren Bolşevik yönetim Türkistan’da oluşmaya başlamış ve Karakalpakların yaşadığı Amuderya bölümünde yeni bir Sovyet yönetimi oluşmuştur. 1918 yılının Nisan ayından itibaren Türkistan, Sovyetler tarafından oluşturulan Türkistan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlanmıştır. Yeni oluşturulan bu özerk cumhuriyetin ahalisinin %90’ını Özbekler, Karakalpaklar ve Türkmenler oluşturmuştur. Sovyet hükümetinin Türkistan’da oluşmasıyla birlikte buraların yönetimine de Ruslar getirilmiştir. 1920 yılında Amuderya bölümü, bölgeye (vilayete) dönüştürülmüştür. Karakalpakistan, 1990 yılında Özerk Cumhuriyet statüsü kazanmıştır. 6 Haziran 1990’da Özbek SSC Yüksek Sovyet’i tarafından ‘Egemenlik Kararnamesi’ kabul edildi. 31 Ağustos 1991’de Özbek Sovyet’i bağımsızlık kararı aldı ve Kasım 1991’de Karakalpakistan, Özbekistan’a bağlı olmak kaydıyla egemenliğini ilan etti. Özbekistan kendini bağımsız cumhuriyet olarak ilan ettiği deklarasyonda ve 1992 yılında kabul ettiği anayasasında Karakalpakistan’ın özerk cumhuriyet statüsü aldığını tasdik etmiştir. 9 Nisan 1993 yılında özerk Karakalpakistan Cumhuriyeti kendi anayasası, bayrağı ve istiklal marşını kabul etti. 1 Eylül tarihi Özbekistan ile birlikte Karakalpakistan’da da müstakillik (bağımsızlık) bayramı olarak kutlanmaktadır. Bugün Karakalpakistan, Özbekistan’a bağlı özerk bir cumhuriyettir. Karakalpakların % 92’si günümüzde Özbekistan Cumhuriyetine bağlı Karakalpakistan Özerk Cumhuriyeti’nde yaşamlarını sürdürmektedirler. Bunun dışında, Özbekistan’ın Harezm ve Fergana bölgeleri, Türkmenistan’ın Taşauz bölgesi ve Kazakistan’ın bölgeleri ile Rusya Federasyonu’nun Astrahan bölgelerinde de Karakalpak topluluğu bulunmaktadır. 2004 yılı tahminlerine göre bugün dünyada yaklaşık 850. 000 Karakalpak’ın yaşadığı varsayılmaktadır. Sonuç olarak baktığımızda Türkistan’da yaşayan Karakalpaklar ile Türkiye ve Kafkaslarda yaşayan Karapapak (Terekeme) Türkleri arasında birçok benzerlik vardır. Fakat Türkistan’da yaşayan Karakalpaklar arasında Kıpçak unsuru oldukça fazladır. Ayrıca onlar genelde Kıpçak Türklerinin yoğun olarak yaşadığı İtil-Ural bölgesiyle belli bir zaman sonra bağlantılarını kesmişler ve Özbek ve Kazak Türkleri arasında oluşumlarını tamamlamışlardır. Bununla birlikte Türkiye ve Kafkasya’da yaşayan Karapapak (Terekeme) Türkleri oluşum süreci içerisinde birçok karışımın olduğunu görüyoruz. Bunlardan başlıcaları Hazarlar, Peçenekler, Oğuzlar, Kıpçaklar, Gürcüler, Moğollar ve Araplardır. Bu kadar çok karışımolması onların köken olarak Türkistanlı Karakalpaklardan uzaklaşmasına ve birçok yönden ayrılmasına neden olmuştur. Karapapak (Terekeme) Türklerinin günümüzde konuştuğu dil Azeri lehçesinin bir parçasıdır. Türkistan’da yaşayan Karakalpaklar ile Türkiye’de ve Kafkasya’da yaşayan Karapapak (Terekeme) Türklerinin dillerini karşılaştırdığımızda birçok ayrılığın olduğunu görmekteyiz. Birbirine benzeyen Kıpçak unsurlar olsa da iki toplumun dilleri çok farklıdır. Belki de Türkiye ve Kafkasya’da yaşayan Karapapak (Terekeme) Türkleri isimlerini Kıpçaklardan ve Peçeneklerden aldılar. Kafkasya ve Doğu Anadolu’ya geldiklerinde diğer topluluklara benzemediklerinden bunlar başka milletler tarafından Karapapak olarak adlandırıldı. Fakat zamanla Oğuz kütleleriyle çok fazlaca karıştıkları için Kıpçaklardan kalma unsurlarını yitirdiler. Ancak ataları olan Kıpçaklardan gelme isimlerini muhafaza etmeyi başardılar. Karapapak (Terekeme) Türkleri, Türkiye başta olmak üzere Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ve İran’da yaşamaktadırlar. 2004 yılı istatistiklerine göre günümüzde dünyada yaklaşık 600.000 Karapapak (Terekeme) Türkünün yaşadığı düşünülmektedir. Terekemeler, atılgan, hırslı, olaylar karşısında son derece duygusal ve saf bir karaktere sahip insanlardır. Dürüst ve mert insanlardır. Sosyal ilişkileri güçlü bir toplumdur. Mirza Bala da ′′Karapapaklar, fıtraten zeki, çalışkan ve iyi binicidirler; kadınları hür, aile teşkilâtları mazbut ve sağlamdır′′ demektedir (Alışık, 2005): 10-25, ). Terekemeler, başlarına buyruk yaşamışlardır. Ahde vefaya önem verirler. Kararlı ve dirayetlidirler (Kaçak Nebi), devletine milletine sadakatle bağlıdırlar, gelenek ve adetlerine sıkıca bağlıdırlar, Karapapakların dilleri yaşadıkları, coğrafyadaki dil baskısı olmasına rağmen yüz yıllarca Türkçe dilinin ana yapısını bozmadan günümüze taşımışlardır, zulme, direnir, haksızlığa başkaldırırlar. Onların karakterlerini yansıtan sözler, ′′Düz ol, Allah düziylendir′′-sen dürüst ol, Allah dürüstün yanındadır) ′′Sen yahşı ol, balıh da bilmese halık bilir′′ çok yaygındır. Karapapaklar genellikle Hanefi mezhebine mensuptur. Azerbaycan ve Gürcistan'ın bir kısmında ve İran'da Sulduz'daki Karapapaklar Şii Caferî'dir(Andrews, 1992: 99). Kıpçakların Bоrçalı bölgesinde meskunlaşması ve оnların terkibinde «garabörklerin», «garapapag» tayfalarının оlması hakkında tarihi araştırmalar çоk fazladır. E. V. Tоğan, M. F. Kırzıоğlu, E. Caferоğlu, Z. Bünyadоv kıpçakların bir kоlu olduğunu söylediği «garapapagları», rus kaynakları ise «garagalpag» olarak adlandırır.

KAYNAK:Akademik bakış dergisi
..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder