MİRAN AŞİRETİ

Cizre bölgesinin meşhur aşiretlerindendir. Uzun süre göçebe olarak yaşamaya devam etmişlerdir. Yaylak sahaları tarihte Derik ve civarı olarak bilinir. Tarihte Miranlar bölgede gayet zengin bir aşiret olarak tanınırdı. Osmanlı döneminde hayvancılıkta bölgenin en ileri gelen aşiretlerinden sayılırdı. Hatta peynir ve tereyağları çok meşhur olarak kabul edilirdi. Öz Miranlar 1000 aile kadar iken bölgedeki birçok aşiret reisleri Mustafa Paşa (Mustafaye Miri) döneminde kendilerine katılmışlar ve abr (Beylik) düzeyine yükselmişlerdir. Hamidiye Alayları döneminde aşiret reisi Hamidiye kaymakamı olarak atanmış ve kendisine üç alay kurma yetkisi verilmiştir. Miranlılar, Sultan Abdulhamit'in Doğu sınırlarının güvenliğini sağlamak amacı ile kurmuş olduğu Hamidiye Alaylarında tıpkı diğer aşiretler gibi görev yapmışlardır. Bu alaylar içinde ,Cezire bölgesinde iki ayrı Mirlivada katkı vermişlerdir. Birinci Livada 310 Süvari ve 230 Piyade olmak üzere toplam 540 ve 2.Livada ise 308 süvari ve 232 Piayde ile 540 olmak üzere genel toplamda 1080 kişi ile Hamidiye alayları içinde fiilen görev yapmışlardır. Mustafa Paşa unvanını alan miran reisi âlimleri seven, şeyhlerle oturup kalkan mütevazı bir insandı. Hamidiye Alaylarının kuruluşu aşamasında Mustafa Paşa, Sultan Abdülhamit tarafından İstanbul’a çağrılmıştır. Büyük ve uzun boylu olan Mustafa Paşa kendisi gibi uzun boylu beş yüz adamıyla Abdulhamid’i ziyaret etmiş Sultan, Miran askerlerine özel bir yemek tertiplemiştir. Bu yemekte sofrada bir şey bırakmayan Miran gençleri sultanın sevgisini kazanır ve bizzat sultan tarafından Mustafa Bey’e paşalık rütbesi takılır. Mustafa Paşa 1902 yılında yayladan Cizre’ye dönerken yolda aşiret arasında çıkan kavgada öldürüldü. Miranlar tarihte koyun ve keçi ile deve ticaretinde tanınmış bir aşirettir. Mustafa Paşa’dan sonra aşiretin reisliğini oğlu Naif Abdülkerim Bey yüklenmiştir. Naif Bey Deyş’ti Hasan (Hasan Ovası) bölgesinde birçok köyü zapt ederek tarımla uğraşmış biridir. Miranlara ilk katılan aşiret Hüverikan aşiretidir. Hüverkan aşiret Reisi Haco Ağa, Miran aşiretine katılarak Miranların bölgede büyük bir güç olmasını sağlamıştır. Diğer katılan aşiretleri söyle sıralayabiliriz. Berkali, Varasi, Alikan Berzari, Tayy, Sinikan, Dukeliyan. Miranlar uzun süre Şamar aşireti ile savaşmış ve Şamar’ı kendi bölgesinden uzaklaştırmıştır. Şamar aşireti bölgenin en savaşçı aşireti idi. Miran Aşiret Reisi Mustafa Paşa
On dokuzuncu yüzyılın son çeyreğinde Miran Aşireti'nin başında bulunmuştur. Hamidiye Alayları'nın teşkil edilmesinden sonra İstanbul'a gitmiş, kendisine ihsanda bulunularak paşalık rütbesi verilmiş ve Kırk Sekizinci Hamidiye Alayı Kaymakamlığı rütbesi tevdi edilmiştir. Devlet düzeninin ve otoritesinin, huzurun sağlanması, Doğu Anadolu'nun güvenliğinin sağlanması amacıyla teşkil edilen Hamidiye Alayı'nı, kendi zulmüne basamak yaparak bölge halkına büyük eziyetler çektirmiştir. Risâle-i Nur'da yaptığı zulümden söz edilmiş; genç Said'in Mustafa Paşa'yı zulümden vazgeçmeye, namaz kılmaya davet etmesi ayrıntılı bir şekilde anlatılmıştır. Mustafa Paşa'nın doğum tarihi ve çocukluğu hakkında elimizde şimdilik herhangi bir bilgi yoktur. İbrahim Ağa'nın torunudur. Babası ise Temer Ağadır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde, kendisi ile ilgili önemli vesika olmakla birlikte bu vesikalarda öz geçmişi hakkında bir bilgiye rastlanılmamıştır. Miran Aşiret Reisi olarak bilinen Mustafa Paşa'nın bu makama ne zaman getirildiği de kesin olarak bilinmemektedir. Aşirete bağlı on bir oymak olup, bunların ileri gelenlerinin oy birliği ile tüm Miranlıların başına getirilmiştir. Mustafa Paşa'nın diğer önemli bir görevi ise Sultan II. Abdülhamid tarafından teşkil ettirilen Hamidiye Alayları'nın paşalarından birisi olmasıdır. Sultan Abdülhamid; merkezi otoriteyi kurmak, Doğu Anadolu'da devleti daha etkin hale getirmek, aşiretlerden askerî güç olarak istifade etmek, Doğu Anadolu'yu özellikle Rusya ve İngiltere'nin saldırgan siyasetlerine karşı korumak ve dönemi boyunca uygulamaya çalıştığı siyasetinde dinin etkisinden istifade etme amacını burada da gerçekleştirmek amacıyla "Hamidiye Alayları"nı teşkil etmiştir. (Bayram Kodaman; Şark Meselesi Işığı Altında Sultan II. Abdülhamid'in Doğu Anadolu Politikası, Orkun Y., İstanbul, 1983, s. 29-36). Dördüncü Ordu Müşiri ve komutanı Zeki Paşa'nın girişimi ile Padişah'ın da onayıyla 1890 yılından itibaren çalışmalara başlanmış ve bir süre sonra Hamidiye Alayları olarak bilinen, aşiretlerden müteşekkil askerî birlikler vücuda getirilmiştir. Aşiret çocuklarının İstanbul'a getirtilip eğitilmeleri ve rütbeli bir şekilde geri gönderilerek bu birliklerde görevlendirilmeleri çalışması da bu çerçevede gerçekleştirilmiştir. Teşkil ettirilen alayların 4 ile 6 bölükten oluşması, mevcutlarının da 512-1152 (Kodaman, aynı eser, s. 39) arası bir mevcuttan oluşturulması öngörülmüştür. Bu alaylara alınacakların 17-40 yaşları arasında olması kararlaştırılmıştır. Bu arada, aşiret ileri gelenlerine de kaymakam, binbaşı ve teğmen rütbeleriyle bu alaylarda istihdam edilmeleri, devlete sadık olan aşiret reislerinin albay rütbesine terfi ettirilmeleri de karar altına alınmıştır. (Kodaman, aynı eser, s. 41) Hamidiye Alayları ile ilgili çalışmalar yürütülürken, aşiret ileri gelenlerinin önemli bir kısmı İstanbul'a gelerek Padişah'ı ziyaret etmiş ve bağlılıklarını bildirmişlerdir. Bu arada İstanbul'a, kalabalık aşiret mensuplarıyla gelen Miran Aşiret Reisi Mustafa Paşa da Padişah ile görüşme imkânı bulmuş ve kendisine bazı ihsanlarda bulunulmuştur. Bilâhare kendisine yapılacak ihsanlardan en önemlisi, Kırk sekizinci Hamidiye Alayı Kaymakamlığı görevi olacaktır. Mustafa Paşa, daha sonra, kendisine verilen rütbe ve yetkilere dayanarak 1893 yılında kendisine bağlı, 48. Hamidiye Alayı'nı Cizre'de kurmuştur. Mustafa Paşa ile ilgili, Bediüzzaman Said Nursî'nin hayatının konu edildiği eserde, önemli bilgiler yer almaktadır; Bediüzzaman, Tillo'da bulunduğu sırada bir gece rüyasında Şeyh Abdülkadir-i Geylani'yi (ks) görür (1894). Şeyh, Molla Said'e, Miran Aşireti reisi Mustafa Paşa'ya gidip, hidayete dâvet etmesini, yaptığı zulümden vazgeçmesini, namaz kılmasını söylemesini tavsiye eder. Aksi takdirde onu öldür, der (Tarihçe-i Hayat, 1996, s. 36). O zamanki adıyla Molla Said, Cizre'ye ve Mustafa Paşa'nın çadırına gider. (Çünkü, o sıralarda Miran Aşireti mensupları göçebe hayat yaşamaktadırlar.) Geliş sebebini soran Paşa'ya, kendisini hidayete davet için geldiğini, yaptığı zulümden vazgeçmesini, namaza başlamasını, aksi takdirde kendisini öldüreceğini herkesin içinde söyler. Molla Said'in söz ve tavrından çok rahatsız olan Mustafa Paşa'yı etrafındakiler sakinleştirir. Paşa, kendisinden kurtulmak için, Cezire âlimleri ile aralarında bir ilmi münâzara tertipleyerek, âlimleri ilzam etmesini söyler, aksi takdirde Molla Said'i Fırat Nehri'ne atmakla da tehdit eder. Mustafa Paşa tarafından tertiplenen münâzarada, Molla Said, alimlere hiç soru sormadan bütün sorulara cevap verir. Bu arada ikram edilen çayını içtiği gibi, dalıp gitmiş bulunan yanındaki âlimin çayını da içer. Bu durum Mustafa Paşa'nın dikkatinden kaçmaz ve ilmi tartışma ile Molla Said'in mağlup edilemeyeceğini anlar. Kısa bir süre zulüm yapmaktan vazgeçen Mustafa Paşa yeniden eski kötülüklerine başlar. (Tarihçe-i Hayat, s. 37) Aşiretler arasında devam ede gelen geçimsizlik, mahalli idarecilerin girişimlerine rağmen sürüp devam ederken, Molla Said, Mustafa Paşa ile aralarında düşmanlık devam eden Şeker Ağa'yı barıştırmaya muvaffak olur. Bu vesile ile Mustafa Paşa ile karşılaşır ve "hâlâ tövbe etmedin mi?" diye çıkışır (Tarihçe-i Hayat, s. 43). Mustafa Paşa ise, ne söylerse sözünden çıkmayacağını ifade ettikten sonra, Molla Said'e para vermek ister ama, reddedilir. Molla Said, Mustafa Paşa'ya tövbesini bozduğunu ve bu gidişatıyla Cizre'ye ulaşamayacağını söyler. Nitekim, Mustafa Paşa Cizre'ye varmadan yolda ölür. Mustafa Paşa'nın bu görüşmeden sonra çok zaman geçmeden öldüğüne göre, bu son görüşmeleri büyük ihtimalle 1902 yılında gerçekleşmiştir. Molla Said'in, Mustafa Paşa'yı hidayete dâvet etmesi ve öldürmekle tehdit etmesi, gördüğü basit bir rüya ile amel etme ve sıradan basit bir olay değildir. Çünkü, Mustafa Paşa'nın yaptığı zulüm defalarca Osmanlı merkezi İstanbul'a şikâyet edilmiş ve çok sayıda vesikaya konu olmuştur. Ancak, Paşa'nın Sultan Abdülhamid tarafından himaye görmesi, hakkında yapılacak tahkikat ve etkisiz hâle getirilmesi işine menfi tesir yapmıştır. Mustafa Paşa'nın yaptıkları ve hakkındaki şikâyetlerden bazı örnekler: 23 Nisan 1892 tarihli vesika; Musul Emlak-ı Hümayun Komisyonu Riyaseti'nin 11 Nisan 1308 tarihini taşıyan telgrafında, Diyarbekir Vilayeti'ne tabi Miran Aşiret Reisi Mustafa Paşa'nın bir hayli atlı ile bir köye hücum ettikleri, bir çok hayvanı gasp ettikleri, birkaç insanı katlettikleri, on-onbeş evi yıktıkları ifade edilmiştir (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Y. PRK. HH., nr.25/32, 25 Ramazan 1309). 21 Eylül 1901 tarihli vesika; Diyarbekir Serkomiserliği'nden Zabtiye Nezareti'ne gönderilen şifreli telgrafta; Cizre Kazası'nın Miran Aşireti Reisi Mustafa Paşa ile damadı Tahir Ağa'nın tahrikiyle Miran ve Geçan(?) aşiretlerinden iki yüz atlı ve üç yüz yayan yani beş yüz aşiret mensubu, Cizreye yarım saat mesafede bulunan dört köye hücum etmişler, mallarını, koyun, öküz ve diğer hayvanlarını gasp ettikleri gibi, evlerini de yıkmışlardır. Bu arada açtıkları ateşin isabet etmesi sonucu, çocuğunu emzirmekte olan bir kadın hayatını kaybetmiştir (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Y. MTV. nr.221/43, 7 Cemaziyelahir 1319). kaynak:Mustafa Paşanın hayatı ile algili bilgilerin tamamı euronur.avrupa nur Sitesinden alınmıştır. Araştırmalarımız sürüyor.. İlave ve düzeltmeler yapılacaktır.

11 yorum:

  1. Çok güzel bir araştırma olmuş emeğinize teşekkür ederim, devamını bekliyoruz.

    YanıtlaSil
  2. Bende miran aşiretindenin vanin gurpinar nordız xeserk köyünde 10 ayle variź

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bende miran aşiretindenim babamın dedesinin adı hayran. Bizde 15 20 aileyiz. Bitlisten adanay göç ettik. Bitlis hizan sarıtaş köyü

      Sil
    2. Musa uzer Miran aşireti başkanıdır saygılar👏🏼✋🏼

      Sil
  3. Musa Miran aşireti başkanıdır saygılar 👏🏻✋🏼

    YanıtlaSil
  4. Sizin gibi Malkara kimse cevap vermez

    YanıtlaSil
  5. Bende mirandaninm Mersin'in Tarsus ilçesinde yaşıyorum bu yazıda rahatsız olduğum birşey var mustafa paşayi zalim biri olarak göstermişler komple yalan çunku zalim olsaydi Abdülhamit han Hz asla onu gorevlendirmezdi yaptiklarinida ionaylamazdi ayrıca Abdülhamit han tahtan indirilmesi için en az bir alimin onayı gerekliymiş sonradan bu yaptığına pişman olsada o mührü imzalayan said nursidir şuan Mustafa paşa ile ilgili yazılan şey tamamen yanliş tarih

    YanıtlaSil
  6. Bende alikan asiretindenim mira mirin alıka vezirin duderan seye pirin ata sozu

    YanıtlaSil
  7. Adana'da oturuyorum ben de Miran aşiretinden Musa

    YanıtlaSil