MERVANİLER

 

MERVANİ AŞİRETİ

           

             Mervani aşireti Aslen Buxti’dir. Esas ismi Hekkari aşiretidir. Hasan Bin Mervan’dan sonra bu isimle anılmıştır. Botan-Boxtan; Dicle ile Fırat arasındaki bölgeye verilen isimdir. Aşiret şairleri bu bölgeyi üçe ayırırlar. Yani Botan üç bölümden oluşur.

1-Berriya Azzo: Turabidin’den ( Midyat ) Musul’a, Bağdad’a uzanan bölgedir.

2- Berriya Mıllani: Harran Turabidin ve Diyarbakır arasındaki bölgedir.

3- Serhed: Elazığ, Bingöl, Silvan, Diyarbakır, Malatya arasıdır. Botan (boxtan) Süryanice de Botnahrin, Boxtarin kelimesinden bozmadır. Zira Süryaniler bu iki nehir arasına Botnahrin derlerdi.

       Mervan Devleti’nin kurucusu Humeydiye aşiretinin Harbuxti kabilesinden Baz bin Dostik’tir. Mervani ismi daha sonradan Baz’in yerine geçen Hakkari aşiretinden Bazın Bacısının oğlu Hasan Bin Mervan’a istinaden verilmiştir. Al Azraki eserinde Mervanilerin Harbuxti aşireti olarak bilindiğini söylemektedir. Şeref Han kitabında bu aşiretten bahsederken asılları ile ilgilenmemektedir. Fakat Markizi, Mervaniye aşiretinden bahsetmektedir. Dr Fritz Şerefname’ye dayanarak Mervani ailesi tabirini kullanıp ilk reislerinin ismini Ahmet Bin Mervan olarak vermekte dir.  İbni Azraki bu aşiretin ilk bilinen reisi Ebu Abdullah El Hüseyin Bin Dostık’tır. Lakabı ise Baz’dır demektedir. Baz veya Bad; yırtıcı doğan kuşunun ilk yumurtasından çıkan yavrusuna verilen addır. Aşiret ariflerine göre doğan kuşu üç yumurta yapar. Birinci yumurtadan çıkan yavruya baz denilir. İkinci yumurtadan çıkan yavruya bazaroğ denilir. Üçüncü yumurtadan çıkan yavruya ise çelleğan ismi verilir. Devamlı birinci yumurta en yırtıcı yavrunun çıktığı yumurtadır. Bu nedenle bölgede “Baz” ismi şanı yücelmiş, kahraman, cesaretli veya dini hizmette velilik mertebesine eriştiği kabul edilen şahıslara bu lakap verilir. Mesela Abdulkadir El Geylani hazretlerinin de bölgedeki meşhur lakabı Baz’dır. El Azraki kitabında Bad olarak kaydediyor. Fakat İbni Esir kitabında Baz olarak kaydetmektedir. Nitekim günümüzde bu isim yaygın bir şekilde hem kadın hem de erkek için kullanılmaktadır. Erkek için Bazo, kadın için ise Bazey olarak kullanılmaktadır.

             İbnul Azrakiye göre Bad Bahsemi dağlarından, (Hizan ve Maden ilçeleri yakınlarında) Silvan’a gelmiştir. Bağlı olduğu aşiret ise Hümeydi’dir. Hümeydiye aşireti tarihte Hamidiye veya Hümeydiye olarak bilinir. Makdisi El Suluk isimli eserinde, Markizi ve El Ömeri eserlerinde Humeydiye, Hamidiye aşiretinden bahserler. Ve bu aşiretin Hakkâri / Colemerg civarında yaşadığını söylerler.  İbni Esir, El Kamil adlı eserinde 373–374 Hicri yılı  (Miladi 984-985)  yılları arasında meydana gelen olaylarda Mervanileri konu almaktadır. İbni Esir’e göre Baz bin Dostik Beni Mervan’ın yani Mervanoğlullarının dayısıdır. İbni Esir, Baz Bin Dostuki’yi şöyle anlatır. Baz bin dostık Diyarbakır ve havalisine sürekli seferler düzenlerdi. Yiğit ve kahraman bir insandı. Fakat halkı taciz ediyordu. (İbni Ezraki’ye göre kervan yollarını kesiyordu yani eşkıyalık yapıyordu) Humeydiye aşiretine mensuptu. Musul Buveyhilerinden Melik Adudu Devle onu sıkıştırınca korkmaya başlamıştı. Ve Silvan’a çekildi. Adudu Devle’nin ölümünden sonra birçok Diyarbakır aşireti Silvan’a göç etti. Baz tamamen kuvvetlenince Nusaybin’i istila etmek istedi. Büveyhi Meliki Samsamu Devle Baz’ın üzerine ordu gönderdi. Behram Bin Erdeşir’in komutanlığında bulunan orduyu Baz yendi ve dağıttı. Böylece bölgede daha da kuvvetlendi. Bu sefer Samsamu Devle Ebul Kasım Said Bin Muhammed El Hacib’i büyük bir ordu ile tekrar Baz’ın üzerine gönderdi.

          Baz Bin Dostuk’in aşireti genelde tüm tarihi eserlerde Hümeydiye olarak geçmektedir. Ancak asıl ismi Huvedi’dir. Arap yazarlar Kürtçe isimlere aşina olmadıkları için isim kayıtlarında birçok hatalar yapmışlardır. Mesela Mesudi yazdığı eserlerinde aşiret listelerini verirken bu tür hatalara çokça düşmüştür. Ondan alıntı yapan yazarlar da aynı hatayı tekrarlamışlardır. Nitekim ben de bu makaleyi hazırlarken Birçok Arap asıllı dostlarıma bu isimleri okuttum çoğunu yanlış telaffuz ettiler. Hüveydi aşireti Süleymaniye Beyliği içinde Hizan ve Kulp arasında Xox deresi veya çayı kenarında Banoki, Berazi gibi aşiretlerle yaşayan bir kabile idi. O dönem hayvancılık yapardı.

            İbni Esir diyor ki;  “ Beşnavi aşireti reisi bana anlattı ve dedi ki: Baz Hümeydi,  Hüveydi aşireti mensubu ve koyunculuk yapan, kendi koyunlarını yayan biri idi. Kendi koyunlarını kendisi güder, çobanlık yapardı. Fakat yoldan geçen kervan ve yolcuları ağırlar, onlara koyunlarını keser yedirirdi. O kadar cömertliği etrafa yayıldı ki ünü ve şanı tüm bölgeyi sardı. Evinde de insanları bu şekilde ağırlıyordu. Ekmeği ile ve cömertliği ile etrafına yüzlerce insan ve aile toplandı. Herkes onu seviyordu. Sonunda yol kesiciliğine ve kervan soygununa başladı. Sonra Ermenilerin elinde bulunan Erciş’i zapt etti. Daha sonra Diyarbakır’a ve Silvan’a yöneldi. Oraları da zapt etti.  Urfa, Harran, Nusaybin, Midyat, Mardin ve Musul yakınlarına kadar seferler düzenledi. Kardeşini Silvan’da vekil bırakıp sürekli bu şehirlere seferler düzenliyordu.   

      İbnul Azraki tarihi Mayyafakin’de diyor ki : “Baz’ın yanında bulunan Hakkari aşireti ve diğer bazı aşiretler birleşerek Musul üzerine yürüdüler. O dönem Baz Bin Dostık ile Adudu Devle’nin arası bir sulh sonucu iyi idi. Baz bu aşiretlerin Musul’u istila edeceğini duyunca çevresinde kendisine bağlı aşiretlerle Hekkari aşiretinin üzerine yürüdü. Onları darmadağın ederek birçok bağlılarını öldürdü. Yakuti Mu’cemul Buldan isimli eserinde Hakkari’de aynı isimle bir aşiretin yaşadığını söylemektedir.  El Ömeri, Mesalikul Ebsar isimli eserinde bu aşiretin 4000 askerinin bulunduğunu söylemektedir.Baz bu aşiretlerin tüm mallarına el koyup yağmalattı. Koyunlarının tümünü ellerinden aldı. Böylece Musul emiri İbni Sa’dan’ı bunların elinden kurtarmış oldu. İbni Sa’dan, Baz’ın bu hareketinden çok memnun oldu ve kalbi ona karşı saygı ve hürmetle doldu. İbni Sa’dan h. 377’de (Miladi 988) vefat etti. Yerine Said Baha’u Devle Musul reisliğine geçti.  Baha’u Devle Turabidin’i (Midyat) Baz Bin Dostık’a Ikta yolu ile verdi. Bir süre sonra bu fikrinden vazgeçerek geri almak istedi. Fakat Baz kabul etmedi. Bunun üzerine Bahau Devle durumu Abbasi halifeliğine şikayet etti. Abbasi komutanı ile Baz arasında çıkan çatışmada Baz Bin Dostık’ın kardeşi Ebul Fevaris Bin Dostık öldürüldü. Baz kardeşini alarak Meyyafarikine getirip (Silvan) şehrin dışında defnetti. Mezarının üzerine kubbeli bir yapı yaptırdı. Çok geçmeden Baha’u Devle, Hamdanilere sığındı. Böylece iktidar Hamdanilere geçti. Ebu Muhammed Hüseyin Bin Hamdun ordusuyla Baz Bin Dostık’ın üzerine yürüdü. Baz bir süre ondan kaçmaya çalıştı. Sonunda Cizre yakınlarındaki Turabidin (Midyat)’de karşılaştılar. Baz Bin Dostik’in ordusu bozuldu.  Baz savaş meydanında atından düştü. Geri binmek isterken atı ürkerek kaçtı ve Baz binemedi. Hısan aşiretinden bir adam üzerine hücum etti. Kılıcıyla Baz’ı yaraladı. Asker onun Baz olduğunu bilmiyordu. Sonra Baz olduğunu anlayınca öldürerek ellerini ve ayaklarını koparıp cesedini Musul’a oradan da Bağdat’a götürdü. Ve her tarafa teşhir etti. Daha sonra kefenlenip defnedildi. Musul halkı günlerce arkasından yas tutup ağladılar. İbni Azraki diyor ki “ O gün hicri 380 (Miladi 990) muharrem ayının 14 pazartesi günü idi.

   İbni Esir, Baz’ın öldürülmesi olayını İbni Azraki’nin aktardığı şekilde anlatmamaktadır. İbni Esir diyor ki: “Baz bir hile sonucu öldürüldü. Sa’du Devle Bin Yusuf Baz Bin Dostık’ı yenemeyeceğini anlayınca onu hile ile öldürmek üzere bir adam görevlendirdi. Bu adam gece yarısı bir hile ile Baz Bin Dostık’ın çadırına girerek kılıç ile kendisini vurdu. Fakat adam başına vurduğunu zannediyordu. Lakin yatakta bacaklarına vurarak onu yaraladı. Baz acıdan bağırınca adam kaçtı. Fakat Baz bacaklarından aldığı bu darbeden kurtulamayarak öldü.

            Kendisinden sonra yerine bacısının oğlu Mervan Bin Likek (Kek) geçti. Bazı tarihçiler Mervan’ın Kisra isminde birinin oğlu olduğunu ve Baz’a bacısı tarafından akraba olduğunu söyler. Eniştesi ( yani damadı olduğunu söylerler. Genele de tarihçiler Mervan’ın Baz Bin Dostık’ın bacısının kocası olduğunu kabul etmektedirler.

           İbni Azraki Diyor ki Mervan Bin Lekek (Kek) o da Harbuxti aşiretinden ve Baz’a bacısı tarafından akraba idi (Yani bacısının kocası idi). Bunlar Asard yakınlarında (278) Maden kasabası civarında Kermas denilen bir köyde otururlardı. Mervan’ın dört çocuğu vardı. Bunlar Ebu Ali Hasan, Said, Ahmet ve Kek (kardeş) isminde idiler.  Başından beri Baz ile berber idiler.

         Mervan değirmencilik yapan bir şahıstı.  Baz Bin Dostuk’in öldürüldüğü savaşta yeğenleri de beraberdi. O gün Kürtler yenilgiye uğradılar. Ve savaş meydanında kaçışmaya başladılar. Fakat Baz’ın büyük yeğeni Ebu Ali Hasan yüksek bir sesle savaş meydanında haykırarak milleti etrafına topladı. Büveyhilerin üzerine şiddetle hücum edip kılıçlarla nicesini kırıp geçtiler. Sonunda Büveyhi ve Hamdani askerleri geri çekildiler. Böylece Ebu Ali Hasan da geri çekilerek Hasahkeyf Kalesi’ne gelip kaleye girdi. Dayısı Baz Bin Dostık’ın hanımı Hasankeyf’te oturuyordu. Dayısının hanımı Deylemilerden idi. Ebu Ali Hasan savaşın durumunu ve dayısının ölümünü kendisine iletti. Kadın; “Bundan sonra tedbirin nedir?” dedi. Hasan; “Silvan’ı istiyorum.” dedi. Böylece Silvan’a doğru yola çıktılar.  Silvan ve civarını yeniden hükümleri altına aldılar. Ebu Ali Hasan dayısı Baz Bin Dostık’ın hanımı ile evlendi.  Ebu Ali Hasan o da dayısı gibi Hamdaniler ile mücadeleye devam ederek onları iki defa yenmeyi başardı. Hasen Bin Mervan, 997 senesinde Diyarbakır´da öldürüldü, Yerine kardeşi Said bin Mervan reisliğe geçti. Fakat ne yazık ki Said ile diğer kardeşi birbirleri ile mücadeleye başladılar.  Ebu Nasr, 1011 senesinde Saidi zehirleterek öldürmeyi başardı. Mervani reisliğine de kendisi geçti.1011´de hükümdar olan Ebu Nasr, elli seneden fazla hüküm sürdü. Mervanilerin bölgedeki hâkimiyetini kuvvetlendirip halkının ferah seviyesini oldukça yükseltti.

              Abbasi Halifesi Ebu Nasır’ı ödüllendirerek hükümetini tanıdı. Abbasi halifesi Ebu Nasırı tanımakla ona karşı istiklalini korumayı hedefliyordu. Ebu Nasr Bin Mervan devrinde Diyarbakır, Silvan ve çevresindeki kaleler ve aşiretler refah içinde yaşadılar. Her şey güllük gülistanlık oldu.  Hayat seviyesi yükseldi. Himaye gördüler. Ebu Nasr Bin Mervan´ın ölümünden sonra Mervani Devleti taht kavgalarına sahne oldu. Ebu Nasır’ın oğulları Nasır ve Said Mervani topraklarını ve kaleleri kendi aralarında bölüştüler. Bu şekilde Mervanilerin bölgedeki gücü zayıflamaya başladı.

Diyarbakır´ı elinde bulunduran Nasır, 1071 senesinde Selçuklu sultanına bağlılığını ve ona tabi olduğunu bu zayıflık yüzünden ilan etti. Nasır´ın ölümünden sonra yerine oğlu Mansur geçti. Selçuklu devletinin baş veziri Mervanilerin geri kalan topraklarını zapt etmek için sultandan izin talebinde bulundu. 1085 senesinde Selçuklu ordusu şiddetli bir çarpışmadan sonra bölgeyi ele geçirdi. Son Mervani hükümdarı Mensur, 1096 senesinde ölünceye kadar bu görevde kaldı.

Mervani Devletinin Kuruluşunda Bulunan Aşiretler  

 

1- Huveydiler: Mervanilerin bağlı olduğu Huveydi aşireti bölgede ağırlığı bulunan aşiretlerin başında gelmektedir. Bu aşiret Süleymani olarak bilinen beyliğin de kurucu aşiretleri arasında yer almıştır. Günümüzde bu isimle Adıyaman Bensi’de bir kabile yaşamaktadır. Hümeydi, Arapça bir kelimedir. Hâlbuki Hüveydi, Arapça değildir. Bu kelime yörede çokça kullanılan ve savaş aletlerinden bir tür topuza verilen isimdir. (Hüveydi, çaw kil dai ) Çok meşhur bir deyimdir. Gözleri sürmeli topuz anlamına gelir. Nitekim Kulp bölgesinde kurulan Süleymanî Beyliği’nde Banukî,  Dılhiran, Bociyan, Zilan, Besyan, Zıkdıyan ve Berazanlarla beraber Hüveydiyanlar da yaşıyordu.

2- Hekkariler: Bu aşiret köklü ve birçok devletin kuruluşunda rol oynamış aşiretlerden biridir. Baz Bin Dostik’ten sonra Mervani Devleti yönetimi bu aşirete geçmiştir.

3- Dümbülliler: Günümüzde Zaza olarak bilinen bu aşiret Mervani Devleti’nin idaresinde büyük rol oynamış bir aşirettir. Bu dönemde Dümbülli aşiretinin reisi Abdurrahman Bin Ebul Verdi El Dumbulli’dir.(279)

4-Beşnevi Aşireti:   Bu aşiretle ilgili bilgi kitabımız da mevcuttur. 

 

Mervanilerde İlim ve Sanat

            

             Mervani Devleti kendi döneminde başkenti olan Silvan’ı bir ilim ve sanat merkezine dönüştürmüştür. Özellikle tıp alanında büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. Ebu Nasr Nasruddevle Ahmed Bin Mervan’ın 50 yıllık saltanat dönemi refah huzur saadet dönemi olarak bilinmektedir. Yüzlerce âlim bu dönemde Mervani Devleti’nin başkentini mesken tutmuş, adeta bu küçük başkent dünyanın sayılı ilim merkezlerinden biri haline gelmiştir. Şimdi bu dönemde yetişen bazı bilginleri yakından tanımaya başlayalım.

3- İbn Butlân: Bağdat yakınlarında yaşayan Hıristiyan bir ailedendir. Meşhur bir tıb doktorudur. Sadece tıb öğrenmek için birçok sefer yapmış adeta bir seyyah gibi dolaşmıştır. Mısır’a oradan İstanbul’a daha sonra Antakya’ya gitmiş bir ara Silvan’a gelmiş. Buradaki meşhur bir tabipten ilim almıştır. Çok sayıda tıbbi eser kaleme almıştır. Bu eserlerinden en meşhuru Mervani Hükümdarı Nasruddevle hatırına kaleme aldığı eserdir.

Kitapları: Da’vetu’l- Etıbbâ

2- Cebrail Bin Ubeydullah Bin Bahiştoyi: Cebrail Hicri 311 Miladi 924 yılında doğdu. Bu zat bir tıp doktoru idi Mervanî hükümdarı Mümehhidu Devle zamanında onu tedavi için Silvan’a geldi ve buraya yerleşti. Hükümet baştabibi olarak H. 396 Miladi / 985 senesine kadar görevine devam etti. 985’ te vefat etti. Cenazesi Silvan  dışındaki Musalla’ya defnedildi.

Kitapları : 1-El-Künnaşu’s-Sağir:

 

 

2-Makaletun Fi Enne Efdali İstiksâti’l-Beden Huve’d-Dem

3-Risaletun Fi Asâbi’l-ayn: Göz sinirlerini ele alan bir eserdir.

4-Kitabu’l-Mutabaka Beyne Kavli’l-Enbiya Ve’l-Felasife.

5- Makaletun Fi’r-Red Ala’l-Yehud:.

6- Makaletun Fi Ennehu Lime Cuile Mine’l-Hamr Kurbanu ve Asluhu Muharrem.

7- Makaletun Fi Elemi’d-Dimağ Bi Muşareketi Femi’l-Mi’deti Ve’l-Hicabi’l-Fasıl Beyne

Alati’l- Ğiza ve Alati’t-Teneffüs El-Müsemma Diyafrağma.

3- Ebu Saîd Ubeydullah Bin Cebrâil Bin Bahtişu: Tıbbi sahada yüksek bilgi ve tecrübeye sahip olan bu bilgin metot ve ayrıntı hususunda da sağlam bilgilere sahipti. Tabipler arasında öne çıkanlardan biri olan bu bilgin aynı zamanda Hıristiyanlığa ve mezheplerine dair de bilgi sahibiydi. Öncelikli olarak tıp alanıyla ilgilenen İbn Bahtişu’nun çok sayıda eseri vardı. Silvan’da ikamet edip İbn Butlan ile çağdaştı. Çoğu zaman onunla bir araya gelip sohbet ederdi. Aralarında iyi bir dostluk vardı. İbn Bahtişu yaklaşık olarak Hicri 450 Miladi / 1059da vefat etti.

            Kitapları :

            1-Makaletun Fi’l-İhtilaf Beyne’l-Elbân

            2-Kitabu Menâkıbu’l-Etıbbâ

            3-Kitabu’r-Ravzatu’t-Tıbbiyye: 1927 yılında Kahire’de Paul Sbath tarafından yayınlandı.

            4-Kitabu’t-Tevâsul İla Hıfzı’t-Tenâsul

4-Fadl bin Cerir et-Tikritî:  Nasruddevle Bin Mervan’ın özel doktoru idi .

            Kitapları:

            1- Tashihu’l-Kehnut:

            2- Makaletun Fi Esmâi’l-Emrâd ve İştikâkâtuha

5- Ebu’l-Hasan Ali Bin Muhammed et-Tihâmî: Remlelidir. 1025 yılında Fatımîler tarafından Kahire zindanına hükümlü olarak atıldı ve orada öldü. Nasruddevle Ahmed Bin Mervan için birçok şiir yazmıştır. Bu zatın Divanı meşhurdur. 1986’da Beyrut’ta Ali Necip Atavi tarafından yayınlandı

6- Ebu Abdullah Hüseyin Bin Davud el-Beşnevî: Mervani Devleti bünyesinde  kurucu aşiret olarak bulunan  Beşnevî Kürtlerinden meşhur bir şairdir. Fınık Kalesi’nde hakim olan Beşnevi hükümdarının amcasının oğludur. 1073 yılında vefat etti. Mervani hükümdarları için birçok kasideler yazmıştır. Bad Bin Dostık için yazdığı şiirler meşhurdur.

Kitapları:

            1- Resâilu’l-Beşneviyye

            2- Kitabu’d-Delâil

            3- Divanu’ş-Şi’ir

7-Ebu’l-Kasım Hüseyin el-Mağribî: Miladi 980 senesinde Mısır’da doğdu. Önce Bağdat’da Büveyhîlere sonra da Silvan’da Nasruddevle’ye hizmet etti. 1025 yılından 1027 yılına kadar onun yanında çalışmalarını sürdürdü. 1028 senesinde Silvan’da öldü. Büyük bir kütüphanesi vardı.

Kitapları:

            1- Kitabu’l-Înâs:

            2- Kitabu Edebi’l-Havâs

            3- Kitabu Muhtasari Islahi’l-Mantık.

            4- Divanu’ş- Şi’ir Ve’n-Nesr

            5- Kitabu Tefsiri’l-Kur’an

            6- Kitabu’l-İmad Fi’n-Nucum

            7- Kitabu’l-Me’sur Fi Milahi’l-Hudur

            8- Kitabu’l-Mensur

            9- Şerhu Sireti İbn Hişam

            10- Kitabun Fi’s-Siyase

8- Ebu Nasr Ahmed Bin Yusuf El-Menâzî: Malazgirt aşiretlerinden olup Mervanîlerin veziriydi. Çocukluğundan itibaren Nasruddevle’nin hizmetine girdi. Onun hoşnutluğunu kazandı ve veziri oldu. Bir dönem inşâ kâtipliği yaptı. Bu esnada Bizans İmparatoru’na yazılan mektupları kaleme aldı. Nasruddevle Ahmed Bin Mervan onu Mısır’a elçi olarak gönderdi. Halep’e uğradığı esnada oğlu vefat etti. Savr, Bağdat, Şam, Maarratu’n-Nu’man ve Halep’i gezdi. Dönemin büyük ilim adam larıyla görüştü. Haccını eda etti. Yine Nasruddevle’nin Ukaylî hükümdarı Karvaş Bin Mukalled’e gönderdiği heyette de yer aldı. H. 437 senesinde vefat etti. Yumuşak huylu biri olup Fıkıh, lügat, hitabet ve şiirden de iyi anlardı. Çok güzel şiirler söyler, kolay anlaşılacak sözcükler kullanırdı. Şiirlerinden bazı parçalar İbni Adîm’in ve Yâkut’un eserlerinde mevcuttur. Çok sayıda kitap topladı. Bu kitaplarını daha sonra Meyyafarikîn ve Âmid camîilerine vakfetti. Eserleri ise şöyle:

Kitapları:  Divanu’ş-Şiir

 

 ruhavi....

1 yorum: