KARAKEÇİLİ AŞİRETİ

karakeçili aşireti üzerine tez yazan  Anadolu Üniversitesi, Tarih Bölümü, Yrd. Doc.Dr. Yağmur SAY'ın araştırmasını aynen aktarıyoruz.

Anadolu’nun Türklesmesi ve islamlasmasında büyük rol oynayan Karakeçililer, XI. Yüzyıldan itibarenvarlıklarını yoğun biçimde hissettirirler. Öncelikle Sarıkeçili, Teke Türkmenleri, Keçilü Cemaatleri vb.adlandırmalarla Anadolu’nun çesitli bölgelerine akarlar.Anadolu’daki yayılma bölgeleri hemen hemen tüm Türkiye coğrafyasını kapsar. Bu yayılmada asiret yeni köyler kurar. Bugün Kürt Asireti olarak bilinen Milli Asireti tapu tahrir kayıtlarında Karakeçililerin olusturduğu bir Türk asireti olarak karsımıza çıkmaktadır. Karakeçililerin bazı ser’iyye sicillerinde “Yörükan-ı Karakeçili” ve “Uluyörük” adlarıyla anıldıklarını görüyoruz.
XIX. yüzyılda çesitli sosyal nedenler ve buhranlar sonucunda asiretler üzerindeki baskı artmıs, Kafkaslardan ve Balkanlardan gelen yoğun göçmen
nüfusun iskan çalısmaları Karakeçililerin elinde bulundurdukları ovaların onların elinden çıkması sonucunu doğurmustur. Bu ve benzeri nedenlerle göç hareketleri görülmekte, bazı konar- göçer Yörük Asiretleri de ellerinde kalan yaylak ve kıslaklarına yerlesmek zorunda kalmıslardır. Bunun yanında Orta Asya’dan gelen yeni Türk göçlerinin yoğunluğuyla bazı bölgeler bosalmıs, köy halkının bir bölümü iç bölgelerde yeni köyler olusturdukları gibi, bir bölümü de sehirlere akmıstır. Eskisehir merkez olmak üzere en yoğun konargöçer asireti barındıran Seyitgazi yöresi ve çevresinde Karakeçili Asireti’ne bağlı Özbekli Cemaati, bu bölgede en önemli ve yoğun nüfuslu bir cemaat olmustur. Özellikle
Abdülhamid döneminde Özbekli Cemaati’nin yoğun olarak yasadığı Kuyucak Köyü’nün saltanata verdiği ekonomik ve askeri destek son derece dikkat çekicidir.


Coğrafi Dağılım - Demografi ve Đskanın Olusturduğu Sosyal Çözümlemeler Karakeçili asireti, Osmanlı Devleti’ni kuran “Kayı“ boyuna mensuptur. ”Kayı”, sağlam, metin, güçlü ve kuvvetli anlamlarına gelmektedir. Kayı boyu Oğuzların en büyük boyu olup, Bozoklara tabidir. Doğu’dan Anadolu’ya gelisen göçlerin önemli nedenlerinden bir tanesi de Moğol istilasıdır. Moğolların baskı ve saldırıları nedeniyle Karakeçililer, bağlı bulundukları Kayı boyu ile birlikte,Türkistan - Horasan ve Anadolu çizgisinde göçe mecbur kalmıslardır.
Bu göç esnasında reisleri Ertuğrul Bey idaresinde Anadolu’ya gelen Kayı boyu ve Karakeçililer göçebe yasayıslarını, yarı göçer biçimde sürdürürler.
Anadolu’nun Türklesmesi ve Đslamlasmasında büyük rol oynayan Karakeçililer, XI.yüzyıldan beri varlıklarını hissettirmislerdir. Öncelikle Keçilü cemaatleri, basta Karakeçililer olmak üzere , Sarıkeçili, Teke Türkmenleri vb. gibi değisik adlarla
Anadolu’nun birçok bölgesine akmıslardır. Doğudan Batıya bu sekilde yayılan asiretin çesitli kolları sunlardır: Urfa, Siverek ve Suruç Karakeçililerinin varlıkları XV.ve XVI. yüzyıllardan beri bilinmektedir. Urfa Karakeçilileri ile Bingöl’ ün Simsor Karakeçilileri Doğu Anadolu Zaza Türk asiret grupları içinde yer alır. (Çay, 1988, s.7)

Siverek Karakeçilileri kendilerini Türkmen olarak kabul etmektedirler. Bunların yasamakta oldukları köylerinin adları datamamen Türkçedir.Yüzyıllardan beri bu isimler değismeden günümüze kadar gelmistir. Sözkonusu bu köyler arasında, Ağaören, Deliktas, Karahöyük, Karadibek, Kurtini, Basıbüyük, Göllü, Mezra,
Karacaviran, Mizar, Çabakçur, Karafinik, Bozkaya, Kabasırt, Kabahaydar, Sadıklı, Salur, Çepni vb. (Çay, 1988, s.7).

Bingöl’ün Simsor köyü Karakeçililer tarafından kurulmustur. Güneyde Karakeçililer Rakka’ya kadar uzanmıslardır.
XVI.yüzyıl Diyarbakır Tapu Tahrir Defteri’ne göre, Milli Asireti gruplarının Karakeçililerden olustuğu anlasılmaktadır.Yine Gaziantep’e bağlı Körkün, Barak ve Hacıbayram köyleri de Karakeçililer tarafından kurulmustur.
Orta Anadolu’da kuskusuz büyük bir yoğunlukta Kırıkkale’de meskun olmuslardır. Karakeçililer günümüzde yasadıkları ve adlarını verdikleri Kırıkkale ili sınırları içindeki ilçeye 1583 yılında yerlesmeye baslamıslardır. Bu durum 1583 tarihli ser’iye sicillerinden anlasılmaktadır.

koyunlar bad-ı hava’yı yürükan-ı Karakeçili mukataalarına” kaydı ile 9 Cemaziyelevvel 998 tarihli ser’iye sicilinde Subası Mustafa’nın Karakeçili mukataasına ait isleri görüp gözetmek için Hamaloğlu Veli’yi tayin ettiği de kayıtlıdır. H.1201 (1786) tarihli ser’iye sicili kayıtlarında Karakeçili cemaati’nin Valide Sultan hassına tabi olduğu anlasılmaktadır. (Deral, 1998, s.9,10)

1583 yılında Karakeçili göçerlerinin Ankara-Kırıkkale bölgesinde yerlesik düzene geçmesiyle kurulan Karakeçili, 1962 yılından itibaren Bala’ya bağlı bir bucaktır. 9 Mayıs 1990 tarih ve 3644 sayılı yasayla Akkosan, Keklicek ve Sulubük köylerini de sınırları içine alarak aynı yasayla kurulmus Kırıkkale Đlinin 3.büyük
ilçesi meydana getirilmistir. Kuzeyinde Kırıkkale’ nin Bahsılı, doğusunda Keskin ve Çelebi,güneyinde ve batısında Ankara’nın Bala ilçesi ile çevrili olan Karakeçili ilçesi Kırıkkale iline 35 km.uzaklıktadır. (Deral, 1998, s. 10,11)

Kırıkkale ilinin Karakeçili ilçesinde yasayan Karakeçililer, Anadolu’nun diğer yörelerinde yasayan Karakeçililerle akrabadırlar.
Karakeçililer, Osmanlı kayıtlarında “Ulu Yörük”seklinde anılan ve diğer bazı boyları da ihtiva eden birliğin bir koludurlar. Ankara ser’iye sicillerinde Karakeçililerle ilgili kayıtlara geçen,”Yörükanı Karakeçili” deyimi buradaki Karakeçililerin yörüklüğüne isaret eder.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arsivi’ndeki 982 tarihli Tapu Tahrir Defteri’nde Ankara Karakeçilileri “Ulu Yörük” adıyla anılmaktadırlar. En eski yörük ve en köklü boy anlamına gelen bu kayıt, Karakeçililerin tarihi hakkında bize önemli bilgiler vermektedir.
Karakeçililer, Süleyman Sah ile Ertuğrul Gazi idaresinde, Fırat nehrini takip ederek, Rakka üzerinden Anadolu’ya gelmislerdir.
Bu göç esnasında yaklasık 8000 civarında Karakeçili Urfa yöresine gelmis ve burada yerlesmislerdir. Sonra bunların bir kısmı Konya, Bursa, Eskisehir, Bilecik ve Gaziantep’e yerlesirler. Bunun yanında yine Urfa’ya mücavir olan Halep ve Arappınar (Mürsitpınar) ile Elazığ çevresine yerlesenler de olmustur. Elazığ Karakeçililerine ”Çarsancaklı” denilmektedir. Gaziantep havalisine yerlesen
Karakeçililer ise,”Albayramlar”adıyla anılmaktadırlar.
Anadolu’daki Karakeçililerin önemli bir bölümü Urfa havalisinde yasamaktadır. Burada yasayan Karakeçililer Türk oldukları halde, Türkçeden farklı bir lehçe konus-maktadırlar. Ancak konusulan bu dilin”Gürmanç”ağzı olduğunu ve”Doğu Anadolu Osmanlıcası”olarak adlandırmak gerektiğini söylemek mümkündür(Gülensoy, 1994, s.2 )

Karakeçililer üzerinde sosyolojik arastırmalar yapan Ziya Gökalp ve Mehmet Eröz’ün görüsleri de bu düsüncelerle beraber değerlendirildiğinde, bazı güncel paradigmaların da aydınlanması olanaklı gürünmektedir. Ziya Gökalp, Viransehir’deki Millilere komsu olarak nitelendirdiği Karakeçililerin (Aslında bu boyun içinde addedilmektedirler) Bursa’daki Karakeçililerin bir bölümünü olusturduklarını ve zamanla Türkçeyi unuttuklarını ifade ederek,
bunların köy isimlerinden hareketle Türk olduklarının anlasıldığını söylemektedir. Nitekim, Salur ve Kangılı köylerinin Karacadağ’da yer aldığını, bunların da eski Türk boy adları olduğunu belirtmektedir.
Ziya Gökalp, buradaki Türkan asiretinin de aynı akibete uğradığına isaret eder.
Oğuzların iki kolundan biri olan Bozokların Kayı Boyu’na mensup olan Karakeçili asireti Malazgirt Savası (1071)’ndan önce, Ertuğrul Gazi’nin önderliğinde Orta Asya’nın Merv ve Mahan bölgelerinden Anadolu’ya girmisler, bir süre Iğdır ve çevresinde konakladıktan sonra güneye doğru akarak Ahlat, Sanlıurfa ve Suriye
bölgesine geçmislerdir. Asiretin bir bölümü Urfa, Suruç, Siverek bölgesinde, bir kısmı da Ankara, Karacadağ ve Söğüt bölgesinde yerlesmislerdir.
Köprülü, Kayı boyuna mensup oymaklar tarafından olusturulmus yerlesim birimlerini bir harita esliğinde ortaya koymustur. Bu denemede Anadolu’nun pek çok yerinde Kayı adını tasıyan yerlesimler görülmekte, bu gibi yerlere Osmanlı Devletinin temellerinin atıldığı Eskisehir ve Bilecik çevresinde de rastlanmaktadır. Buna bakarak Kayı boyu Anadolu’nun pek çok yerinde dağınık bir yerlesim hareketi ve dağılımı göstermektedir.
Ancak, Söğüt ve çevresinde yasayan ve kendilerini Osmanlıların akrabaları sayan Karakeçili oymağından hiç söz edilmemektedir. Oysa kendilerini Osmanlı Devletinin kurucusu sayan ve görüsleri Osmanlı sultanı II. Abdülhamid tarafından da desteklenen Karakeçili asiretinin yerlesim yerleri Kayı boyunun yerlesim yerleri ile örtüsmektedir. (Karasu, 2002, s. 95, 96)
Eğer soykütükleri doğruysa (ki doğru değildir) eldeki soykütüklerine bakarak Osmanlıları kesin olarak Kayı boyuna mensup saymak zordur. (Karasu, 2002, s.95, 96) Bu da bize soykütüklerinin güvenilirliğinin azlığını ve soykütüklerine dayalı çalısmaların çok güvenilemeyecek çalısmalar olduğunu göstermesi açısından önemlidir.

Yüzyılda Anadoluya yönelen göçmenleri iskan ederken büyük ve kuvvetli asiretleri bölerek birbirinden uzak bölgelerde yerlestirmistir. Bugün Anadolu’nun değisik yerlerinde Kınık, Avsar, Bayındır, Salur, Bayat, Çepni, Karakeçili gibi büyük Oğuz asiretlerinin isimlerini tasıyan köylere, ailelere rastlanması Selçukluların bu “Parçalayarak Đskan” politikalarının bir sonucudur. (Köprülü, 2002, s.658)

Osmanlı Devleti’nde birçok asirette olduğu gibi, Karakeçili asiretinin de belli dönemlerde zorunlu iskana tabi tutulduğu anlasılmaktadır. Birçok köyün zorunlu iskan nedeni ile Karakeçililer tarafından olusturulduğunu biliyoruz. Örneğin; Gördes’te 1860’lı yıllarda birçok köyden 32 tanesi bu asiret mensupları tarafından kurulmustur. Gördes’te dikkate değer nitelikte göçebe bir yasam tarzına rastlanmamasına rağmen, 1949’larda on aileden olusan 60
nüfuslu Karakeçili Asireti üyelerinin yaz aylarında Gördes’in Gökseki Yaylası’nda, kısın ise Soğuksu mevkiinde çadırda yasadıklarını tespit edebiliyoruz. Bunlar Salihli ilçesi Emin Bey Çiftliği’nde nüfusa kayıtlı oldukları halde, daimi surette Gördes sınırları içinde barınmıslardır.

Karakeçililerin, Kızık asireti ile de bir kan bağı kurduğu anlasılmaktadır. Tokat ve çevresinde yasamakta olan Oğuz boylarından Kızıklar, Karakeçili Asireti’nin bulunduğu bölgelere göç ederek Ertuğrul Gazi’ den yerlesmek için yurt istemisler, ancak Karakeçili asireti, Kızıkların bu istemine karsı çıkmıstır. Bunun
üzerine Ertuğrul Gazi, düsmanlıkların olusmaması için Kızıklar’a, Uludağ (Kesis Dağı)’ın kuzey eteklerinde yer gösterir. Đki Oğuz boyu arasında sürekli dostluk sağlamak için de, soy bağı ile akrabalıklar olusturarak bu sorunu çözmüstür. Ertuğrul Gazi’nin Kızık boyu beyinin 7 oğlunu Karakeçili Asireti’nden 7 kızla evlendirdiğini de biliyoruz.
Karakeçili asireti o denli büyük ve dağınık durumdadır ki bugün birçok bölgede baska etnik kimliklerle adlandırılan birçok soy Karakeçili Asireti’nin mensuplarıdır. Bunun yanında belirgin bir Türk kimliği ve kültürü tasımadığı iddia edilen bölgelerde yasayan insanların biyografik arastırmalarında bu gerçek kendini bir kez daha gösterir. XVI. Yüzyıldaki Sanlıurfa Sancağı’nın vergi kayıtlarında, Karakeçililerin vergiye tabi reayası arasında Bayram, Gündoğmus,
Budak, Yağmur, Kaya, Sarı, Tanrıverdi, Durmus, Dündar ve Satılmıs gibi Türkçe adlar tasıyan kisilerin çokluğu dikkat çekici olmakla birlikte çok da manidardır.
Çorum ve yöresi, Osmanlı Đmparatorluğu'na Yıldırım Bayezid döneminde geçer. Ankara Savası (1402)’nda Yıldırım Bayezid’in ordularıyla Timur'a yenilmesi, Anadolu'da sağlanan Türk Karakeçili Asireti siyasi birliğini bozmus, Timur tarafından eski Türk Beylikleri yenidenkurularak devlet yönetimi Bayezid’ in oğulları arasında pay edilmistir.
Büyük bunalımlar yasayan Osmanlı siyasal yapısı içerisinde Çelebi Mehmed, 11 yıl devam edecek olan bu çözülme döneminin galibi olarak kardeslerine üstünlük sağlayarak devletin basına geçer. Türk siyasi birliğinin Anadolu'da yeniden kurulmasından sonra, oğlu Murad'ı Amasya Sancağı’na yollayacaktır.
1423 yılında Çorum önce Amasya'ya bağlı bir sancak iken, 1519 yılında Ankara'ya, daha sonra da 1595 yılında tekrar Amasya'ya bağlanacaktır. 1841 yılında, Ankara'ya bağlanarak, birçok Türkmen asireti getirilip bu bölgeye yerlestirilir. 1864 yılında ise Çorum Sancağı lağvedilerek, Yozgat'a bağlı bir kaza haline dönüstürülür. Bu arada Sungurlu'da Yozgat sancağına bağlanmıstır.Yozgat bu yıllarda Ankara'ya bağlı bir sancak merkezidir.
Osmanlı Devleti de kurulus tarihinden itibaren, göçebe Türk boylarını, Anadolu'nun çesitli yörelerinde yerlesik hayata geçirmek için değisik uygulamalara girismistir. XVI. Yüzyılın ilk çeyreğinde Anadolu'daki iskan hareketi hızlanmıstır. Anadolu'ya yerlestirilmis oymaklardan bugün Sungurlu'da mevcut olanlar arasında Karaevli, Yazır, Karakeçili, ve Hilalli oymaklarını tespit edebiliyoruz. Eskisehir’de konar-göçerlerin en yoğun olduğu yer Seyitgazi yöresidir. Kaynaklarda çok daha net olarak izleyebildiğimiz cemaatlerin XVI. Yüzyıldaki konumları dikkate değer sönuçlar vermektedir. Buna göre Anadolu’da hemen hemen diğer bütün yörelerden çok daha fazla konar göçer asiret, cemaat ve oymağı Eskisehir-Seyitgazi yöresi barındırmıstır.
1530 tarihli tahrirde bu cemaatlerin toplam 480 haneden olustuğu ve 25.000 hasılı olduğu görülmektedir. 1571 tarihinde cemaatlerin hane sayısının 1008’e ve hasılının da 35.000 akçeye ulastığı anlasılmaktadır.

Bu Cemaatlerin içinde en büyük nüfusa sahip olan Kara Koyunlu oymağı, Anadolu’da dağınık halde yasamıs, baska asiretler içinde bulunmuslardır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde tutulan kayıtlarda Halepli Türkmenlerin içinde vergi mükellefi 59 Kara 1- Cemaat-i Temürciler an Yörükan 95 hane
2- Cemaat-ı Devlethan 15 hane
3- Cemaat-ı Samlı 12 hane
4- Cemaat-ı Okçular 14 hane
5- Cemaat-ı Kara Đlyas 17 hane
6- Cemaat-ı Hasanlı 38 hane
7- Cemaat-ı Keller 16 hane
8- Cemaat-ı Büğdüz 160 hane
9- Cemaat-ı Halepli 25 hane
10- Cemaat-ı Batık 25 hane
11- Cemaat-ı Otarlı 13 hane
12- Cemaat-ı Günsir 14 hane
13- Cemaat-ı Yörükan-ı Eyme Hoca 35 hane
Muhassıl 1 hane
Toplam 480 hane
Hasılat 25000 akça
Eyne Hoca’nın hasılı 3500 akça
1- Cemaat-ı Otarlu 52 hane
2- Cemaat-ı Seyhlü 43 hane
3- Cemaat-ı Hassanlu 89 hane
4- Cemaat-ı Köçeklü 56 hane
5- Cemaat-ı Çekürek 54 hane
6- Cemaat-ı Kara Đlyaslu 53 hane
7- Cemaat-ı Balçuk 48 hane
8- Cemaat-ı Beçülü 56 hane
9- Cemaat-ı Çalaplar 38 hane
10- Cemaat-ı Kara Koyunlu 259 hane
11- Cemaat-ı Mamalu 48 hane
12- Cemaat-ı Kızılöz 29 hane
13- Cemaat-ı Akviran 78 hane
14- Cemaat-ı Gölüler 11 hane
15- Cemaat-ı Yolacular 14 hane
16- Cemaat-ı Ömerli 11 hane
17- Cemaat-ı Gödeler 12 hane
18- Cemaat-ı Eyne Hocalu 57 hane
Toplam 1008 hane
Hasıl 35000 akça
Eyne Hoca Hasılı 4176 akça Koyunlu olduğunu görüyoruz. Bu Cemaat yazın Yeni-Đlde yaylaya çıkıyor, aynı dönemde 500 çadırla Batıya doğru göçüyorlardı. Daha sonra Eskisehir’in güneyinde Seyitgazi civarında görülmeye baslarlar. Böylece Mamalı asiretine bağlı Çakallı, Haydarlı, Nefesli, Yakuplu, Karacalı, Selman Fakılı, Beçili, Arife Gazili, Keller, Ali Ganem boyları 1703 yılında iskana tabi tutulurlar. (Bayar, 2004, s.130, 131)
12 Mayıs 1767 (15. Rebi’ül-Ahır 1181) tarihinde Aydın, Sivas, Konya vilayetlerine gönderilen fermanlarda, dağınık olarak yasayan halkın, ayan ve mütegallibe çiftliklerinde tevatta ve himayelerine iltica ettikleri, bunların iskan mahallerine gönderilmeleri istenmektedir.Bu tarihte Karakeçili Yörükleri Eskisehir civarındaki köylerden, Dağküplü, Mayıslar, Sepetçi, Taycılar, Margı ve Yaka Boyu köylerine iskan olmuslardır. Yörede sonradan iskan olanları, Karakeçili Yörükleri ve Muhacirler “Manav” olarak adlandırmaktadırlar.
23 Eylül 1743 tarihinde baslayan Đran Savasları, bunu takiben 1768 yılında baslayan Rus Savasları maddi ve manevi yönden devleti ve halkı oldukça yıpratmıstır. Doğuda Đranla yapılan savas belirsizlik, batıda Ruslarla yapılan savasta Osmanlı Devleti’nin aldığı ağır yenilgi devleti maddi ve manevi olarak ağır kayıplara uğratır. Bu maddi yıkımı gidermek için devlet yeni vergiler salmakla gidermeye çalısır ama bu daha büyük huzursuzlukların kaynağı olacaktır.
Kütahya valisine gönderilen “Đmdad-i Hazariye ve Seferiye” vergi emrinde belirtilen vergileri halkın ödeyemeyeceği kadıların gönderdiği arzlarda belirtilmektedir. Haymanateyn kazası naibi Ali Efendi “rikab-i hümayuna” gönderdiği arzlarda, halkın vergileri ödeyemediğini, bu nedenle halkın dağıldığını elli büyük, yüz kırk küçük köyden, 1795 tarihinde Haymanateyn kazasında on bes köy kaldığını bildirmistir. Bu tarihte Ankara, Haymana, Yabanabad (Kızılcahamam) sehrinden dağılan asiretlerin büyük bir kısmı
Eskisehir civarına gelmisler. Yaka Boyu köylerine Çavlum, Kızılca Ören, Yaka, Kayı ve benzeri köylere iskan olmuslardır. Aydın bölgesinde yasayan Mithatlu, Aksudlu, Gaffarlu Cemaatları, Bolvadin yakınlarında Yörük Karacaören köyü civarına gelerek, Tasağıl, Taslıdere, Nusatlı, Kutlu, Karayokus köylerini kurmuslardır. Bu Cemaat Aydın (Çalarası Mevkiinden) geldiği için aile lakapları
“Çallıdır” Aynı bölgede yasayan Mithatlu Cemaatinden 100 haneden fazla bir kısmı ise Ayne-ekreli, Otan adlı köylere, Kermih, Çökelek; Kusdoğanlu Cemaatları 200 kadar hane ile Seyitgazi ile Eskisehir arasındaki Dutçu Pasa mezra’ı yakınlarına iskan olmuslardır. 1701 yılında yapılan bu iskan çalısmaları, tahsis edilen bölgelerdeki harap mahallelere, eski sahipsiz on harap köye yapılmıstır.

Bu emrin dısında Karacasehir kazasına bağlı Yukarı Karapazarı, Akpınar ve Albaguz mezra’ındaki Karafakılı köylerine iskan edilmistir. Bu köylerin daha önce yerlesen halkı huzursuzluk çıkarmıs, ilgili makamlara sikayet etmislerdir. 1702 yılında Eskisehir sancağı beyine ve kadılara gönderilen emirle, yerlesik ahalinin perakende ve perisan olmalarının ayrıca hayvanlarına ve mallarına
yapılan zararların ödenmesi için adı geçen cema’atların adı geçen on harap ve bos köylere iskanı istenmektedir.
Aydın, Saruhan, ovalarında kıslayan, yazın Eskisehir’e kadar gelip, Türkmen Dağlarında, Sündiken Dağları’nda yaylaya çıkan asiretlerin, geçtikleri yerlerde yerlesik halkın ekili arazilerini bozduklarını, çiftliklerini yağmaladıkları, bu nedenle bu asiretlerin konar göçerlikten men edilmelerini isteyen sikayet mektupları ve bunlara cevap olarak gönderilen fermanlarda da asiretlerin iskanı
istenmektedir. 
Bunların yanında 1669 tarihinde Saruhan’da kıslayan asiretin, bin kadar hayvanla Tepeköy civarına gidip, orada aynı köyden Bosnak Mustafa Ağanın, kırk dönüm, ekili buğdaylarına hayvanlarını salıverdiği, buna mani olmak isteyen, Mustafa Ağa’nın basına değnekle vurarak yaraladıkları anlasılmaktadır. Aksehir SancakBey’i, Bolvadinli Satır Mehmet Pasa’ya gönderilen bu fermanda, söz konusu asiretlerin iskanı istenmektedir (Bayar, 2004, s.132); “Kıdvetü’l-ümera il-kiram umdetü’l-kübera il-fi ham Zülkadr-i ve’l-ihtiram. El-muhtas bi-mezid-i inayetü’l-melikü’l-allam Aksehir Sancağı Bey’i Satır Mehmet dame izzuhu tevki’-i refü-i hümayun vasıl olacak malum olaki, Saruhan Sancağı ahalileri Divan-ı Hümayunuma arz-ı hal edüp Sığla ve Bolvadin ve Đnönü vesayir mahallere iskan olunan asiretlerin bazıları me’mur oldukları yerlere
gitmeyip, vilayetler içinde karye ve karye konup-göçüp emval ve erzaklarını ve nice mevasi ve hayvanların gasp ve hasaret ettiklerinden gayri kanun ve defter mucibince resm-i otlak namına eshab-ı arza rürumlarından maada mezruat ve mahrusatların çiğnedüb ve itilaf ve idaat idüb ve bunun emsali zulüm ve
teaddilerinin nihayeti olmadığım bildürüb me’mur oldukları mahallere iskan ettirilip hilaf-i ser aldıkları mevasi ve esyaları ser’ile girü alvirmek babında emr-i serifim reca eyledükleri ecilden hazine-i amiremde mahfuz olan bas muhasebe defterlerine nazar olundukta konar-göçer asiretten yirmi iki Cemaat Hamid ve Sancaklarında bil sahip hali ve harabe olan kurraya iskan ettirile. Usaklı Hüseyin zide kadruhu ve müfettis pasaya emr-i serif verilüb ve Aydın’da sakin olan Mihatlu Cemaatların Aksehir Sancak Bey’i Mehmet’in iltimasıyla Bolvadin ve Đnönü nam mahallerde iskan ettirile deyu emr-i serif Karakeçili Asireti… 1913
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
verildiği der-kenar olunup arz olundukda. imdi derkenarı mucibince
amel olunmak ferman-ı alisanım sadır olunmustur. Buyurdum ki bu
babda sadir olan emrim üzre amel edüb dahi sen ki mir-i miran-i
muma’ileyh sin mezburların hilaf-ser-i serif aldıkları mevasi ve esyayı
baad es-sübut ve ma’rifet-i ser’ ile ashabına alıverüb hilaf-ı ser’i serif
bir dürlü inad ve muhalefet ettirmeyesin. Söyle bilesin alamet-i serife
itimat kılasın. Fi sene: 2 Saban 1107/1696.”
Eskisehir, Đnönü civarındaki Karakeçili Yörük köylerinin bir
kısmı uygulanan iskan faaliyeti esnasında olusturulmus, ancak
asiretin büyük bir kısmı iskan olmamıs, konar göçer hayata devam
etmistir. Đskan olmayanların, Bilecik madenlerinde çalıstığı, tayin
olunan yaya ve müsellem beylerine gönderilen hükümlerden
anlasılıyor.
Germiyan Vilayeti dahilinde yaylaya çıkan, Saruhan Sancağı
Adala Kazasında kıslayan asiret, ticaretle uğrasmaya baslamıslardır.
Haymana kazasındaki Tuz Gölünden aldıkları tuzları Manisa, Aydın,
Balıkesir sancakları dahilinde satmıslardır. Çünkü bu bölgeler
Karakeçili Yörüklerinin kıslaklarıdır. Karakeçili Yörük asiretinin
“Sehitli Cemaatı” için gönderilen Tuz vergisi sikayetine dair hükümde
bu olay anlatılmaktadır.” (Bayar, 2004, s.133) ;
“Akza kuzzatü’l-müslimin evla vülatü’-muvahhidin
madenü’l-fazl ü vel-yakin hüccetü’l-hakk u alel halk-i ecmain
Mevlana Manisa Kadısı zid fezailühü ve mefahir ü kuzat vel-Hukkam
Gördus ve Sındırgı ve Simav ve Eğrigöz Kadıları zide fazlühüm tevki-i
refi-i Hümayun vasıl olacak malüm ola ki. Haliye yürük taifsinden
Cemaat-ı SEHĐTLÜ ahalisi der-i saadetime Adem ve arz gönderip biz
yürük taifesinden Germiyan evlerinden olup, Adala memlahası tuz
tarh oluna gelmis hanelerden olmayup vechen min el-vücuh simdiye
değin memlaha-i mezbureden bize tuz döküle gelmedüğüne Umena ve
Ummal müvacehelerimle elimize hüccet verilüb men’ olmağa
gelmisler iken hala emin olanlar olagelmise muhalif tuz tarh iderüz
deyu dahl ve rencide ederler hafdır görülüb olagelmise muhalif dahil
ve rencide eylememek babında emr-i serif rica ederiz deyu
bildirmeğin bu babda olan huccet-i ser’iyeleri mucibince amel olunub
hilaf-i ser’i serif rencide eylemeyenler deyu emredüb buyurdum ki
hükm-ü serifimle Dergah-ı Muallam Çavuslarından fahr ü akran
Cafer Çavus zide kardühu vardıkda hususu mezbure mukayyed ve bu
babda ellerinde olan huccet-i sir’iye nazar idüb göresiz filvaki ilam
olunduğu gibi olub, memlaha-i mezbur hanelerinden kadimden tuz
sarf oluna gelmis değil iken, ola gelmise muhalif tuz tarh ettirmeyiz
men ve def’ ederiz.
Karakeçili Yörüklerinin en yoğun iskanı Tanzimat
döneminde olmustur. Bu yüzyılın baslarına kadar yerlesmeyi reddeden
Anadolu’daki büyük asiretler, devlete bir çok yönden sorun olmaya
devam etmislerdir. Yerlesmeyi reddettikleri için devletin siyasal
sosyal ve ekonomik kontrolünden uzak, sisteme entegre edilemeyen,
sakinlesti-rilemeyen büyük sayıdaki bu nüfus devlet sistematiğini
temelden sarsmaktadır. Đskan olan asiretlerde kısa devreli konup
göçtükleri için onlar da tam olarak devlet kontrolünde değildirler.
Devlet bunları kontrol altına almak için, kıslaktaki asiretlerin
üzerine birer nazır tayin eder. 1842 yılında 1230 haneye ulasan
Tabanlı Asiretini 30 köye iskana çalısır. Bozulus Asiretine tabi olan
Tabanlı Asireti, aynı asirete tabi Atçekenli Asireti’nin sınırı olan
Aksehir civarından baslayarak, Bolvadin, Afyon, Emirdağ, Çifteler,
Eskisehir, Seyitgazi ve Balıkesir’e kadar uzanan genis alana dağılırlar.
Bu bölgelerde köyler kurarlar. Bolvadin’deki Kurucaova Köyü,
Çiftelerdeki Körhasan Köyü Tabanlı Asireti kökenlidir.
Devletin, 1842 yılında aldığı bir kararla konar göçer
asiretlerin sancak hudutları dısına çıkmaması istenir. 1861 yılında
vilayetlere gönderilen hükümlerde; Đmparatorluğun neresinde olursa
olsun, konar göçer asiretlerin iskan edilmesi emrolunmaktadır.
Karahisar-ı Sahib (Afyon), Germiyan (Kütahya), Saruhan
(Manisa), Karesi (Balıkesir) ve Ertuğrul (Bilecik) Sancakları
Hüdavendigar (Bursa) Vilayetine bağlı birimlerdir. Bu yıllarda Bursa
valisi olan Ahmet Vefik Pasa, vilayet dahilindeki sancaklarda konar
göçer olarak yasayan asiretleri iskana baslar. “Anadolu Sağ Kol
Müfettisi” olunca, asiretleri iskan için kuvvet kullanarak, asiretleri
zorla iskan eder. Bu baskıdan çekinen Yörük asiretleri yaylak ve
kıslaklarını değistirirler. Eskisehir merkeze bağlı Avlamıs ve
Sarıcakaya’ya bağlı Beyyayla Karakeçili Yörükleri, Anadolu’yu
geçip, Halep’e, Sam’a Rakka’ya kadar gitmislerdir. Eskisehir merkeze
bağlı Alapınar’da oturan Karakeçili Yörükleri Samsun’a kadar
giderler, oralarda bir süre kalmıslar, akrabalıklar kurmuslar, Ahmet
Vefik Pasa 1864’de azlolunca da geri dönmüslerdir.
1864 yılında Kafkasya’dan, 1877 yılında Balkanlardan gelen
göçmenler, yoğun olarak yerlesmeye baslayınca; yaylalar ve kıslak
olarak kullanılan ovalar Karakeçililerin elinden çıkar. Bunun üzerine
Yörükler kendi yayla ve kıslaklarına yerlesmek zorunda kalırlar. Đskan
tesebbüsü 1950 yıllarına kadar sürmüstür.
Anadolu’nun Türklesmesi ve Đslamlasması sürecinde diğer
bölgelere oranla Eskisehir ve Seyitgazi’nin çok daha yoğun göçer
yerlesimine sahne olduğu, bu nedenle de yine diğer bölgelere oranla

köy sayısının da fazla olduğu gözlemlenmektedir. Ancak bu
bölgelerdeki köylerin bir kısmı bazı sosyolojik nedenlerle ve Orta
Asya’dan gelen yeni Türk göçlerinin tazyikiyle bosalmıs, köy halkının
bir bölümü iç bölgelerde yeni köyler olusturdukları gibi bir bölümü de
sehirlere akmıstır.
Bu gelisim süreci varolan köylerin veya yerlesim alanlarının
yok edilmesine yönelik olmayıp, tamamen sosyal, ekonomik ve
coğrafi nedenlerle gerçeklesmis sosyolojik olusumlardır. Bu cümleden
olarak, bazı Hıristiyan köyleri varlıklarını XVIII.yüzyıl sonlarına
kadar sürdürmüslerdir. Örneğin Alpunuz (Sarayören) deki bir mezar
tası Grek harfleriyle Türkçe (Karamanlıca) kazınmıstır. Ayrıca
Sakarya çevresinde bulunan Beyyayla, Alıncak, Çalkara, Karaağaç,
Muratça ve benzeri köyler Ermeni köyleridir. Bunun yanında yine
aynı bölgede bulunan Rum köylerinin varlığı da 1922 nüfus
mübadelesine kadar sürmüstür.
Hayvancılıkla uğrasan Yörükler vadilerin yüksek
yamaçlarını ve dağlık bölgeleri seçmislerdir Sakarya Nehri, Porsuk
Çayı, geçtiği ovayı, taskınlıkları ile bataklık haline getirmistir. Đskana
tabi tutulan asiret üyeleri bataklık ve sıcak olan ovaları tercih
etmemislerdir. Ova köylerinin bir kısmı XIX. yüzyılda kurulmustur.
1856 Osmanlı –Rus savasından sonra , Rusların Kafkasya’daki
Müslüman halka uyguladıkları baskı ve kıyım, birçok asireti
yurtlarından sürmüs, bu bölgede yasayan Türkmenler (Karabağlılar,
Azeriler) , Çerkezler (Kabartaylar, Besleneyler, Kemirguveyler,
Sapsığlar, Janeler, Nakutaçlar, Ubuhlar, Abzahlar, Bjedular, ve
Mahoslar), Abhazlar, Çeçenler, Đnguslar, Dağıstanlılar (Avar,
Lezgiler. Gazi Kumuklar, Darginler), Osetler, Karaçaylar, Balkarlar,
Nogaylar 1858-1878 yılları arasında Anadolu’ya göç ettirilmislerdir .
Eskisehir bölgesine gelenler sehir merkezine ve mevcut köylere
yerlesmisler. Önemli bir kısmı da yeni köyler olusturmuslardır. Đskana
tabi olan bu toplulukların gelisen süreç içerisinde köylerden sehirlere
göçtüklerini, köylerin nüfusları azaldığını, bazı köylerin ise tamamen
bosaldığını tespit edebiliyoruz.
1953 yılında Eskisehir ve çevresinde 24 Çerkez köyü vardır.
Bunlar; Ağapınar, Akpınar, Asağı kartal, Çerkezçetmi, Çavlum,
Gökçekısık, Đmisehir, Musaözü, Kümbet, Uluçayır, Gümele, Karaçay,
Rahmiye, Fevziceabat, Hüsnüabat, Yeniköy, Tasköprü, Tandır vb.
Bunların büyük bir kısmı Eskisehir Çukurhisar’a, Karacasehir’e 105
ev yaparak iskan olmuslardır (Bayar, 2004, s.128).
1877-1878 Osmanlı-Rus savası sonunda Balkanlardan büyük
bir göç akını baslar. Ruslar, Rumeli’ndeki bütün Müslüman Türkleri

yoketmeyi istemektedirler. Baskı ve kıyımdan kaçanlar, Anadolu’ya
geçirilip muhtelif yerlere yerlestirilirler. Eskisehir’e Rumeli’nden
göçürülen halkın anılarında 93 Harbi ve Plevne Savası (1293/1877)
ismiyle yasayan, unutulmaz izler acı hatıralar bırakan Osmanlı-Rus
Savası’ndan sonra gelen “Sulu Karaağaç, Đncesu, Alpu, Bahçecik,
Behçetiye, Orhaniye(Çanakkıran), Değisören, Gümele, Gündüzbeyi,
Hayriye, Asağı Kalabak, Kanlıpınar, Karagözler, Karakamıs,
Kızılinler, Kümbet, Mahmudiye, Çifteler, Muhacir, Akçayır,
Osmaniye, Rıza Pasa, Savcıbey, Seklice, Söğütçük’e
yerlestirilmislerdir.
1912 yılında gelenler; Abbas Halim Pasa, Ahiler, Akköprü,
Alınca, Beylikahır, Buldukpınarı, Çalkara, Yeni Dudas, Emircik,
Gevenli, Hasanbey, Hudavendiğar, Karacasehir, Kaymaz Yaylası,
Menemen, Parsi Bey, Sait Pasa, Sultaniye, Umraniye, Uzunburun,
Benlikuyu, Yaverviran, Bahçecik, Hamidiye, Nusratiye köylerine
yerlestirilirler.
1931 ve 1950 yıllarında gelenler çoğunlukla sehir merkezine
yerlesirler. Đsmet Pasa ve Gökdere köylerine yerlesenler de olmustur.
1990 yılında gelenler sehir merkezine yerlesirler. Zaman içinde köyler
sehirlere tasınır. Köylerden bazılarının nüfusu çok azalır, bazıları
tamamiyle bosalır. Balkanlardan gelenlerin tamamına yakını XIV.
yüzyıldan XX. yüzyıla kadar Anadolu’dan göçürülmüs Türkmen ve
Yörüklerdir. (Bayar, 2004, s.128, 129)
Orta Asya, Anadolu ve Rumeli sürecinde Türkler, sosyal
statüleri bakımından sehirli, köylü ve konar-göçer topluluklar halinde
yasamıslardır. Bunlardan göçerler,en eski Türk toplum yapısından
baslayarak kalabalık sınıfı olusturmuslardır. Bu durum uzun yıllar
devam etmis ve denge, Osmanlı Devleti’nin iskan siyaseti ve değisen
sartlarla olusan yeni yasam tarzı sonucunda göçerlerin aleyhine
bozulmus, bu suretle yerlesik hayat tarzı yaygınlasmıstır. Buna
rağmen yerlesik Türklerin yanında göçebe yasayısı sürdüren önemli
sayıdaki Türkmene ”Yörük” denilecektir. Konar-göçer ve göçebe
demek olan yörük kelimesi, Anadolu’da “Yörü” fiilinden meydana
gelmistir (Özçelik, 1999, s.50; Sümer, 1967, s.9).
Karakeçili Türkmenleri de “Yörük”adıyla anılmaktadırlar.
Bunun sebebi hiç kuskusuz, Anadolu’da iskan edilmelerinden önce
konar-göçer olmalarındandır. XVI. yüzyıla ait Osmanlı tahrir
kayıtlarından Karakeçili asiretinin önemli bir kısmının diğer yörük
asiretlerle birlikte-“Azizbeğlu ve Tos-bağa” asiretleri-Beypazarı,
Sivrihisar ve Sultanönü civarında bugün Eskisehir yöresinde
gördüğümüz Karakeçililerin ataları oldukları anlasılmaktadır. Ankara
sancağına bağlı olan ve defterlerde kayıtlı Karakeçililer de yukarıda

sözünü ettiğimiz ve “Ulu-Yörük” adıyla anılan bu asiretler birliğine
bağlıdır. Bunların aynı zamanda Kırsehir yöresinde yasayan büyük
Karakeçili oymağının önemli bir kolunu teskil etmekte oldukları
bilinmektedir (Özçelik, 1999, s. 50; Sümer, 1964, s. 182).
Anadolu’da asiret adı olarak XVI. Yüzyılda 260 Karakeçili
asiret kolu bulunmaktadır. 260 asiret, 8796 haneden olusmaktadır.
Karakeçililer bu dönemde Birecik basta olmak üzere Anadolunun pek
çok yerinde yasamaktadırlar. Örneğin belgelerde Birecik
Karakeçilileri “Ekrad-ı Asiret-i Karake-çili” olarak
adlandırılmaktadırlar. “Ekrad“ kelimesi “Kürd“ kelimesinin
çoğuludur. Ancak belgelerde bu isimlendirmenin yanında “Bozulus
Türkmenlerindendir” ibaresi de ilave olarak yeralmaktadır.
Urfa yöresindeki halkı olusturan iki boy dikkat çekmektedir.
Bu boylardan biri Bozulus, diğeri Karaulus’tur. Her ikisi de Türkmen
olan bu gruplar, bu bölgeleri yurt tutmuslardır.
Karakeçililerin oturduğu yerler arasında Eyalet-i Rum yani
Anadolu eyaleti bulunmaktadır. XVI. Yüzyılda Anadolu eyaletinin
merkezi Kütahyadır. Karakeçililer Ankarada Çubuk, Balat, Kırkpınar
ve Dikmen’de “Kasaba Yörükleri” adıyla yurt tutmuslar. Kırsehir’de
“Ulu Yörük” grupları içerisinde yeralmıslardır. Çorum’da Budaközü
nahiyesinde, Sivas sancağında , Adana’da Dündarlı nahiyesinde,
Mentese sancağı (Muğla civarı) kazalarında, Konya’da Bayburt
nahiyesinde (bugün Atçeken dediğimiz, Cihanbeyli bölgesi civarında
“At Çeken Ulusu” adını tasıyan, Osmanlı ordusuna at yetistirmekle
mükellef tutulmus grubun içinde) Sultaniye, Karapınar’da yurt
tutmuslar, Ayrıca Aydın’da, Selçuk kazasında, Kütahya’da Kula
Nahiyesi’nde Bozok Sancağı’nda (bugünkü Yozgat) Demirceözü
Nahiyesi’nde, Karaman vilayetinde ve Teke adı verilen bugünkü
Antalya’nın dağlık yörelerine doğru olan Elmalı kazası bölgesinde
yurt tutmuslardır. (Halacoğlu, 1999, s.23, 24)
Bunun yanında ; Adana, Diyarbekir, Siverek, Eskisehir,
Siirt, Birecik, Ankara, Kütahya, Ruha (Urfa), Rakka, Aydın, Kırsehir,
Balıkesir, Haymana, Manisa, Trablussam, Kula, Esme (Kütahya),
Bursa, Alasehir gibi bölgelerde de büyük yerlesim alanları
olusturmuslardır (Özçelik, 1999, s. 50; Türkay, 1979, s.476).
Günümüzde Karakeçili Yörük köylerindeki nüfus dağılımına
baktığımızda bazı köylerin tamamen yok olduğu, bazılarının diğer
köylerle birlestiği ve bazı köylerin de yeni kurulduğu anlasılmaktadır.
Bunun yanında köylerde belli bir nüfus artısının olmasıyla birlikte
büyük çaptaki dağınıklık göze çarpmaktadır (Bayar, 2004, s.136-
138);
1918 Yağmur SAY
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
LĐSTE 3 : Karakeçili Yörük Köylerindeki Nüfus
S.No Adı Nüfusu Hanesi
1 Ağapınar 162 32
2 Ahiler 524 111
3 Akçakaya 48 15
4 Akkaya 43 10
5 Akpınar 36 20
6 Alınca 39 11
7 Asağı Çağlan 147 45
8 Asağı Ilıca 158 43
9 Asağı Kartal 125 32
10 Asağı Söğütönü 67 18
11 Atalan 237 55
12 Atalantekke 109 28
13 Avdan 87 26
14 Avlamıs 231 40
15 Ayvacık 67 12
16 Behçetiye 57 17
17 Bektaspınar 51 14
18 Beyazaltın(Sepetci) 510 114
19 Boycaoğlu 69 15
20 Bozdağ 166 42
21 Buldukpınar 24 10
22 Cumhuriyet(Sekiören) 493 140
23 Çalkara 228 47
24 Çamlıca 17 10
25 Çanakkıran 19 6
26 Çavlun 188 35
27 Danısment 285 58
28 Demirli 50 23
29 Doğankaya 47 14
30 Eğriöz 238 60
31 Emirceoğlu 81 25
32 Esenkara 95 17
33 Gökçekısık 61 17
34 Gökdere 128 30
35 Gülpınar 270 57
36 Gümele 67 20
37 Harmandalı 117 29
38 Hasanbey 103 18
39 Đmisehir 71 21
40 Đncesu 126 33
41 Kalkanlı 304 88
42 Kanlıpınar 13 5
43 Karaalan 107 20
44 Karacahöyük 332 60
45 Karacasehir 199 47
46 Karaçay 37 12
47 Karaçobanpınar 128 35
48 Karadere 159 35
49 Karagözler 440 85
50 Karahüyük 24 8
51 Karamustafaoğlu 375 103
52 Karapazar 275 53
53 Karatepe 54 23
54 Kargın 123 30
55 Kavacık 146 41
56 Kayacık 40 21
57 Kayapınar 784 145
58 Keskin 242 40
Karakeçili Asireti… 1919
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
Kavmi, Kültürel, Yapısal (Devlet-Soy) Ayrısma ve
Çözümlemeler
Türk devletlerinde topluluk ve boy düzeninde kendine özgü
bir teskilatlanma yapısı vardır. Selçuklulardan önceki Türk
teskilatlanma ve boy düzeni incelendiğinde ikili bir düzen kendini
gösterir. Asya Hun ve Avrupa Hun devletleriyle Göktürkler ve buna
S.No Adı Nüfusu Hanesi
59 Kıravdan 448 61
60 Kireç 464 90
61 Kızılcaören 114 44
62 Kızılinler 217 38
63 Kozkayı 512 110
64 Kozlubel (Margı) 223 57
65 Kuyucak 17 8
66 Lütfiye (Asağı Kalabak) 190 56
67 Mollaoğlu 49 12
68 Musalar 180 80
69 Musaözü 125 27
70 Nemli 125 23
71 Sarusungur 853 202
72 Satılmısoğlu 35 14
73 Seklice 869 160
74 Sevinç 372 87
75 Sultandere 118 37
76 Sulukaraağaç 138 40
77 Süpren 65 20
78 Takmak 65 22
79 Tandır 294 52
80 Tasköprü 108 23
81 Taycılar 81 27
82 Tekeciler 100 20
83 Turgutlar 491 143
84 Türkmentokat 69 19
85 Uluçayır 547 141
86 Uludere 439 83
87 Yahnikapan 435 133
88 Yakaka 96 28
89 Yarımcaa 197 36
90 Yassıhüyük 70 17
91 Yeni Akçayır 47 18
92 Yeni Sofça 352 66
93 Yörük Akçayır 70 17
94 Yörük Karacaören 237 46
95 Yörük Kırka 53 32
96 Yukarı Çağlan 137 40
97 Yukarı Ilıca 28 12
98 Yukarı Kalabak 108 36
99 Yukarı Kartal 78 23
100 Yukarı Söğütönü 730 145
101 Yusuflar 89 24
1920 Yağmur SAY
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
benzer diğer Türk devletlerinde bu teskilatlanma yapısı görülmektedir.
Bu ikili düzen doğu-batı seklindedir.Bu düzen yine kuzey-güney,sağsol
seklinde de görülür.Tuna Bulgarları ve Macarlarda bu ikili düzenin
büyük-küçük seklinde ifade edildiği tespit edilmistir.Öte taraftan,
Oğuz Bulgar ve Karluk Türk gruplarında iç-dıs,yine Oğuzlarda
Bozok-Üçok, Hun, Ogur, Bulgar, Hazar, Macar, Kuman ve
Türgeslerde ak-kara gibi terimlerle Türklere has bu teskilatlanma
biçimi görülmektedir (Kafesoğlu, 1994, s.259; Özçelik, 1999, s.51).
Hatta Türk boylarında daha alt sosyal gruplarda da bu ikili
teskilatlanma görülmektedir. Mesela, Akkoyunlu-Karakoyunlu,
Akkeçili-Karakeçili, Akbudun-Karabudun gibi... (Özçelik, 1999, s.
51; Çay, 1996, s. 245)
En eski Türk destanlarından olan Oğuz Kağan Destanı’nda
yukarıda belirtiğimiz ikili düzen görülmektedir. Ünlü destanda,Türk
toplumunun Üçok ve Bozok kollarına ayrılması su sekilde
anlatılmaktadır ;
”...Sonra Oğuz Kağan büyük bir kurultay topladı. Maiyeti
ve halkını çağırdı. Onlar geldiler ve müsavere ettiler. Oğuz Kağan
büyük ordugah kurdu. Sağ yanına kırk kulaç direk diktirtti. Üstüne
bir gümüs tavuk koydurdu. Altına bir ak koyun bağladı. Sol yanına
kırk kulaç direk diktirtti. Altına bir kara koyun bağladı. Sağ yanda
Bozoklar oturdu, sol yanda Üçoklar oturdu...” (Özçelik, 1999, s. 51;
Arat, 1970, s.14)
Eski Türklerde özellikle ordu teskilatlanmasında ikili düzen
değismez bir kural olmustur. Oğuz ordularında da bu kural hakimdir.
Böylece “El-Đl ve Ordu” ikiye bölünmekte, bunlara da “Kol”
denilmektedir. Kollar da birbirinden sağ ve sol sıfatlarıyla ayrılmıstır.
(Aksoy, 2002, s. 316)
Osmanlı Devleti’nde sağ kol, sol kol adları verilen bu ikili
düzen hem askeri, hem de mülki teskilatta temel bir kural olarak
uygulanmıstır. Türklerde sağ kol Moğolların aksine daha serefli
sayılmaktadır. (Sümer, 1999, s. 47; Aksoy, 2002, s.316- 320)
Ak-Kara zıtlığının açıklanması konusunda ise birbirinden
farklı görüsler ortaya atılmaktadır. Örneğin bir teoriye göre ; Bozok’a
koyun, atfedilen Ak ; Üç Ok’a koyun, atfedilen Kara sıfatlarının ,
hiçbir sekilde iki toplum arasında efendilik, kulluk ya da Ak Budun-
Kara Budun iliskisi göstermediğini, bundan dolayı Ak-Kara zıtlığının
Oğuz toplumuyla dolayısıyla da Bozok ve Üçok kollarıyla ilgisi
olmadığını söyleyebiliriz. (Divitçioğlu, 2002, s. 48, 49; Aksoy, 2002,
s.316- 320)
Karakeçili Asireti… 1921
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
Bozok-Üçok, Doğu-Batı, Sağ-Sol, Kuzey-Güney, Büyük-
Küçük, gibi dikotomik yapılarda yasayan halk Ak(Sarı)-Kara
sıfatlarıyla birbirinden ayırdedilmektedir. (Kafesoğlu, 1994, s. 259,
260; Aksoy, 2002, s. 316- 320)
Günümüzde Eskisehir, Bursa, Afyon yörelerinde yurt tutan
yörük asiretleri arasında da buna benzer farklılasmalar dikkat
çekmektedir. Örneğin Uludağ bölgesinde yurt tutan Kızılkeçili ve
Karakeçili asiretleri birbirlerinden giyim kusam, çalısma alan ve
yöntemleri, sahip oldukları hayvanların türüne varıncaya kadar birçok
alanda farklılıklar göstermektedirler. Bunlar arasında Kızılkeçililerin
çadırları Alaçık, Karakeçililerin çadırlarının Karaçadır olması, ip
bükmek için Kızılkeçililer “Kirman“ kullanırken Karakeçililerin “Đğ“
kullanmaları, Kızılkeçililerin deve beslemelerine karsın
Karakeçililerin kısrak, at, katır, keçi ve koyun beslemeleri
gösterilebilir. Yörükler arasında diğer önemli bir ayrısma noktası da
Kızılkeçililerin “Hünkar Elli“, Karakeçililerin ise “Oba Elli“
olmalarıdır. Yani kendilerini Bozok-Üçok gibi avam-havas olarak
nitelendirmektedirler (Aksoy, 2002, s. 316- 320)
Günümüz Kırgız Türklerinde ikili bir yapılanma göze çarpar.
Kırgızlar sağ kol ve sol kol adlı iki ana kol, Türkmenistandaki Teke
Türkmenleri de Ötemis ve Toktamıs adlarıyla iki kol halinde
yasamaktadırlar. Basgırt Türkleri kendilerini 12 Bavlı (12 Boy) olarak
nitelendirmektedirler. Aynı sekilde Altaylılar da kendilerini 24 söyük
(Kemik-Soy)’ten meydana geldiklerine inanmaktadırlar. Đkili ve 4-6-
12-24 seklindeki boy tasnifi Türkmenler ve yörükler arasında çok
yaygındır. Nitekim Karakeçili yörükleri de 12 asiretten meydana
gelmistir. Bilecik Pazaryeri Günyurdu köyü ve Eskisehir Seyitgazi
Kuyucak köyündeki Karakeçili asiretinin Özbekli cemaatinin bugün
yasayan halkı da “Karakeçililer 12 kalemmis” seklindeki ifadelerle
Karakeçili asiretinin boy anlayısının 12 asirete dayandığını
anlatmaktadırlar.
Đkili ve 4-12-24 seklindeki boy tasnifi Türkmenler arasında
çok yaygındır. Nitekim, Karakeçili yörükleri de 12 asiretten meydana
gelmislerdir. Bilecik Pazaryeri Günyurdu köyünde yerlesik hayata
geçen Karakeçili yörükleri, ”Karakeçili oniki kalemdir” demek
suretiyle, kendilerini 12 kola ayırmaktadırlar. Bu asiret veya kollar
sunlardır: Veliler,Poyrazlı, Kıldanlı, Softalı, Karakayalı, Talazlı, Sazlı,
Hacıhalil, Hayyam Kethüda, Akça Đnli, Özbekli, Karabakılı.
Karakeçililerin kendilerini 12 kısma ayırarak tasnif etmeleri,
kök itibariyle Asya’dan gelen diğer Türkmen topluluklarına bağlı
olmaları sonucuna bizi götürmektedir (Çay, , s.247)
1922 Yağmur SAY
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
Karakeçililerin sözde ayrı bir topluluk addedilen ve yine
Oğuz geleneğine göre 24 boya ayrılan,”Türkman Ekradı”seklinde
nitelendirilen Kürt topluluğunun Milan ve Zilan seklindeki iki
kolundan Milan yani Milliler içinde yer aldıkları ve ikinci sırada
bulundukları görülmektedir. Bu Karakeçililerin, özellikle Urfa’nın,
Siverek,Viransehir ve Suruç havalisinde yasadıkları
bilinmektedir.Bunların önemli bir kısmı Fars kültürünün etkisinde
kalmıstır.
Đkili yapılandırmalarda yasayan halk Ak-Kara sınıflamasına
göre adlandırılmaktadırlar. Türk toplumlarında Akbudun (Beyler) -
Karabudun ( Kullar ve Halk) adlandırması gibi Osmanlı Beyliği
döneminde de yönetici sınıfı olusturanların tümüne “Ak Kemik”,
kırsal kesimde yasayan köylülere de “Kara Kemik” denilmektedir.
(Özçelik, 1999, s. 51; Çay, ,s. 242; Aksoy, 2002, s. 316- 320; kafalı,
2002, s. 187)
Oğuz Kağan Destanındaki Bozok ve Üçok seklindeki ayırım
Rasiduddin ve Kasgarlı Mahmud’da görülür. Bu sınıflandırmaya göre
Bozoklar; Günhan, Ayhan ve Yıldızhan kollarına tabi olan herbiri
dörder olmak üzere 12 boya ayrılmaktadırlar ki bunlar ; Kayı, Bayat,
Alkaevli, Karaevli, Yazır, Döğer, Dodurga, Yaparlı, Avsar, Kızık,
Beğdili, Karkın’dır. Üçoklar ise ; Gökhan, Dağhan ve Denizhan
kollarına bağlı ve yine herbiri dörder olmak üzere 12 boya
ayrılmaktadırlar. Bunlar ; Bayındır, Peçenek, Çavundur, Çepni, Salur,
Eymür, Layıntlu, Üreğir, Đğdir, Büğdüz, Yiva ve Kınık boylarıdır
(Özçelik, 1999, s. 51; Sümer, 1964)
2- Değisim ve Karısım
Karakeçili Asireti, Oğuzların 24 boyundan Kayı Boyu’na
mensuptur. Anadolu’da hemen hemen birçok köy bu boy, oymak ve
asiret isimlerinden hareketle adlandırılmıslar ve anılmıslardır. Türk
boyları içerisinde çok büyük bir boy olması sebebiyle oymak ve
asiretlerinin sayısı da fazladır. Bu sayısal büyüklük boyun askeri ve
kültürel yoğunluğunu göstermesi yanında konar-göçer kültür ve
ekonominin gereği olarak boyun birçok değisik coğrafyaya
dağılmasını gerektirmistir. Bu nedenle önceleri iç Batı Anadolu’da
yoğun olarak görülen Karakeçililer daha sonraları Anadolu’nun
hemen hemen her bölgesinde görüleceklerdir.
Orta Asya kaynaklı bir Türk asireti olan Karakeçililerin nicel
yoğunlukları diğer coğrafi ve kültürel iklimlerden etkilenmelerine de
zemin hazırlamıstır. Bunun yanında içinde bulundukları sosyal ve
kültürel ortamdan sınırlı düzeyde etkilenerek, Orta Asya Türk
kültürüne ve kimliğine ait ögeleri belli ölçülerde de olsa koruyabilmis
Karakeçili Asireti… 1923
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
büyük bir bölüm Đslami süreç içerisinde dahi varlığını sürdürebilmis,
bir bölümü de o bölgelerdeki diğer asiret veya oymakların içinde
eriyerek ana kültür ögelerini değistirmis, hatta yöre ağız ve
lehçelerini konusur olmuslardır.
Osmanlı Devleti XVII. Yüzyıldan itibaren büyük bir sosyal
ve ekonomik çıkmazın içine girmis, devlet mekanizması özellikle
timar sistemindeki büyük zaaflar, siyasal iktidarın güçsüzlesmesi,
merkezi mutlak idare ve iradenin güçsüzlesmesi birçok sosyal
patlamayı beraberinde getirmistir. Ekonomi alanında devletin dünya
ekonomilerine ayak uyduramaması yanında, üretim araçlarının
dengesiz dağılımı ve rantabl kullanılamaması, ilkel yöntemler üretim
iliskisi içindeki feodal kırıntıların baskıları, toprak sisteminin devletin
elinden mültezimlere daha sonra da ayanlara geçmesiyle onarılamaz
büyük yaralar açmıstır. Günü kurtarmaya çalısan, vergi toplayamayan,
askerinin ulufesini ödeyemeyen bir siyasal yapılanma haline gelen
Osmanlı Devleti, “Kürdistan” adını verdiği “coğrafi” bölgede devlet
sistematiğinin ve ekonominin temel dayanağı olan timar sistemini
uygulayamaz. Devlet, siyasal otoritesini bölgedeki Kürt beylerine
devreder. Bölgede bulunan Türkmenlerin bir nebze de olsa
üzerlerindeki dini ve ekonomik baskıyı giderebilmek, ağır vergilerden
ve serhad boylarındaki zor yasamdan, dinsel farklılasmalara gösterilen
hosgörüsüzlükten kurtulmak için Kürt topluluklarının içerisine
karıstıkları, bunun sonucu olarak da dillerini dahi unuttuklarını
biliyoruz. (Avcıoğlu, s. 2041)
Karakeçili ve Türkan asiretleri gibi bazı asiretler 1550’li
yıllarda o bölgelerdeki Kürt kabilelerine karısınca bir kaç kusak sonra
tamamen dillerini unutup adeta Kürtlesirler. Karakeçili köyleri
arasında yeralan Sagur adlı köyün Oğuz ilinin 24 boyundan biri
olduğunu, önce Karakeçili Asiretine tabi iken daha sonra Milli
Asiretine bağlanan Türkan Asireti’nin, Türk olmasına rağmen
“Kırmanca” konustuğunu da biliyoruz.
Osmanlı Devletini kuran Kayı boyunun Karakeçili asiretinin
torunlarını Urfa'nın Siverek ilçesinde de görebiliyoruz. Siverek
Karekeçili asiretinin ağalarına "Torunlu" denmektedir. Kurmanci'de
"Torin-torın" kelimesi "asilzade, soylu" anlamına gelmektedir. Ayrıca,
Diyarbakır ve Urfa dolaylarında yakın çevre köylerinden sehre elden
yoğurt yumurta yağ getirenler barajilerce (sehirli) "Kirmanç" olarak
adlandırılmaktadır (Aras, 1968, s.138). Yine Doğu Beyazıt'ta
kasabalılar tüm köylülere (ağalar da dahil) "Kirmanç" demektedirler.
Aynı sekilde Doğu'daki "Torun" ve "Mirek"ler tüm halka "Kirmanç"
demektedirler. Bugün Anadolu’nun birçok bölgesinde "Torunlu”
asiretine rastlanır. Mesela Ağrı, Kars, Van, Erzurum, Tunceli, Urfa,
1924 Yağmur SAY
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
Gaziantep, Kahramanmaras, Sivas, Adana, Kayseri ve Konya'da
"Torunlar" yasamaktadır. Bunlardan Konya, Kayseri, Adana ve
Gaziantep Torunları Türkçe'den baska dil konusmamıslar ve
konusmamaktadırlar.
Ziya Gökalp’e göre ; Kürtlerle beraber yasayan Türkmen
asiretleri tedricen Kürtlesmislerdir. Örneğin Urfa ile Siverek
arasındaki Döger nahiyesi Kürtçe konusmaktadır. Gökalp,
Diyarbakır’daki Karakeçili asiretinin, Osmanlılar’ın ecdadı olan
Kayılar’dan ayrıldığını ve Kütahya taraflarında dolasan
Karakeçililer’in amcazadeleri olduklarını ve Kürtçe konustuklarını
söylemektedir. Kütahya’daki ve Orta Anadolu Bala’daki
Karakeçililer’in ise bir tek kelime Kürtçe bilmediği biliniyor. Bunun
yanında Karacadağ’da bunlara komsu bulunan “Türkan” asireti de
isimlerinden de anlasılacağı üzere aslen Türkmendirler. Kürtler,
Türkmenler’e “Tırk“ demektedirler. Türkanlıların, Türk oldukları ve
hatta Beydilli boyuna mensup bulunduklarını, reislerine “Boybeyi”
denildiğini biliyoruz. Fakat Türkçe’yi tamamıyla unuttuklarından
Türk olduklarını da Kürt lehçesiyle söylemektedirler.
Kürtçe ya da Zazaca konusan Türkmenler'in varlığını
yadsıyanlar aslında Türkmen asiretlerinin Kürtlesmesi gerçeğini kabul
etmeyen bir anlayısa sahiptirler. Bu düsünce sahipleri Kürt
asiretlerinin Türklesmesini kabul ederler. Ama tersini yani Türk
asiretlerinin Kürtlesmesini kabul etmemektedirler. Türkmen
asiretlerinin Kürtleserek Zazaca ya da Kurmanci öğrenerek
varlıklarını sürdürdüklerini kabul etmezler. Onların aslında Kürt ya da
Zaza olduklarını varsaymaktadırlar. Bir çok yerde Türkmen asiretleri
Kürtlesmistir. Mesela Diyarbekir’de Karacadağ'da yasayan Türkan/
Terkan' /Kürtçe: Türkmenler) asiretinin bütün fertleri Oğuz ilinin
Beydili boyuna mensup Türk olduğunu bilirler. Bununla beraber,
Türkçe'yi unutarak onun yerine Kürtçe'yi ikame etmislerdir. Bu
bölgedeki Karakeçili asireti ise, Osmanlılar'ın ecdadı Kayı boyundan
olmalarına rağmen kendilerini Kürt zannetmektedirler." (Gökalp,
1992)
Karakeçili asireti, birçok bölgeye göç edip diğer asiretlerin
içinde eridiği gibi bazı bölgelerde kendisi de göç almıstır. Bunlardan
en önemlisi Emirce asiretidir. Emirce asireti, Eskisehir’e göç etmistir.
Osmanlının bütün kurumlarıyla çözülmeye basladığı dönemde
Çubuk’un Susuz, Yukarı Emirler ve Asağı Emirler köylerine gelip
yerlesmislerdir. Asiretin önde gelenleri bölgenin soğuk ve dalgalı
arazi yapısını ileri sürerek; tekrar Eskisehir’e göç etmisler ve
Karakeçili asireti topraklarında çoğu zaman konar-göçer halde
Karakeçili Asireti… 1925
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
yasamıslardır. Bu asiret 1782 yılında Ankara bölgesinde bugünkü
yerlesim yerlerine zorunlu olarak yerlestirilmislerdir (Çağlayan, 1996)
Devlet mekanizması içinde pek de yerleri sistematik ve
statik bir çerçevede olmayan asiret ve asiret beylerinin birbirleriyle ve
halkla olan çıkar çatısmaları devletin basını XIX. Yüzyılda olduğu
gibi XX. Yüzyılda dahi ağrıtmaya devam etmistir. Asiret iliskileri ile
devlet mekanizmasını yönetmek yerine asiretleri devlet
mekanizmasına entegre edecek enstrümanları otorite bir türlü
bulamamıs, bulduğunda da bunu yasama geçirememistir. Tabiidir ki
bu da çözülmeyi yasayan devlet otoritesindeki bosluğu daha da
derinlestirmis, bundan yararlanmak isteyen kisiler veya asiret adını
kullanan zümreler bir çok imtiyazı devletten koparmayı
basarmıslardır. Osmanlı arsivlerinde birbirlerini sikayet eden,
birbirlerinin haklarına tecavüz eden vb. olgular o kadar çoktur ki
bunların bu çerçevede tekrar sosyolojik bir tahlile ihtiyacı olduğunu
düsünüyoruz. Örneğin ; 1236 tarihli bir belgede Balıkesir çevresinde
Yörük taifesinden Kobasoğlu, Hacı Hasanoğlu, Canyalıoğlu ve
Karakeçili halkından Bergama voyvodası ve yörük zabiti Mustafa
Ağa’dan sikayeti ve diğer istekleri ile ilgili veriler dikkat çekicidir2.
Bu ve benzeri huzursuz ortam ciddi düzeyde bir iç göçü gündeme
getirmektedir. Yaylak ve kıslak anlayısının dısında bu nedenlerle
büyük sayıda asiret mensubu veya bu baskılardan kaçan halk sürekli
göçmekte ve yer değistirmektedir. Örneğin 1254 tarihli bir belgede ;
Tarsus mütesellimi ve Adana ahalisinden bir gurup insan Adana asairi
beylerinin kumas ve kağıtlarının geldiği ve Karakeçili Mir asiretinin
Niğdeye iltica ettiği ve Kozanzade ile birlikte ikamet ettikleri3 bilgisi
ile, 1292 tarihinde Siverek’e bağlı Karakeçili ve Karaca nahiyesi
ahalilerinin iskan edildikleri Viransehirden tekrar anavatanlarına
dönme istekleri4 de dikkat çekici bilgilerdir. Bu göçler elbette
tamamen huzursuzluk ve baskı nedeniyle olmamıs, üretim faaliyet
alanının bir bölgeden baska bir bölgeye kayması, yoğunluğun diğer
bölgede olması sebebiyle, devlet asiretleri üretim faaliyetinde daha
pragmatik olarak kullanabilmek için bir bölgeden baska bir bölgeye
göçürmüs, bunun yanında adeta asker deposu, asker kaynağı olarak
gördüğü asiret halkından hatırı sayılır miktarlarda kisileri asiretlerden
alıp asker olarak belli bölgelerde iskan etmistir. Kaynaklarda bunlarla
ilgili de çok sayıda belge ve bilgiye sahibiz. Örneğin 1306’da Söğüd
Redif Taburu Dairesi fertlerinden olup Süvari Ertuğrul Alayına verilen
2 HAT., Dosya No: 627, Gömlek No: 30971, Tarih : 1236 Ca 22.
3 HAT., Dosya No: 382, Gömlek No: 20603, Tarih : 1254 B 11.
4 MKT. MHM., Dosya No: 478, Gömlek No: 34, Tarih : 1292 R 22.
1926 Yağmur SAY
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
asiret mensubu neferleri5 hemen hemen çoğu Karakeçili
asiretindendir.
Karakeçili asiretinin tarihsel süreç içerisinde sosyal,
ekonomik ,siyasal yapılanmasını ve gelisimini iki sınıflama içinde
incelemek çok daha pratik ve pragmatik olacaktır. Bu sınıflamayı biz
asiretin tarihsel serüveninin bölgesel bazda ve devlet yapılanması
içerisinde demografik, idari , coğrafi, sosyal, etnik, ekonomik ve
dinsel yapılanmaları göz önüne alarak incelerken diğer taraftan bu
yapılanmalara destek olmak amacıyla yine arsiv kayıtlarına dayalı
kisisel gelismelerden, kisisel ögelerin bu toplumsal yapı içerisindeki
konumlarına bakarak toplumsal yapıyı çözümlemeyi düsünüyoruz.
Hiç süphesiz arsiv kayıtlarına yansıyan kisisel olgulardaki gelisme ve
değisim bize toplumsal yapıdaki gelisim ve değisimlerin de
ipuçlarını verecektir. Bu arastırmamız esnasında arsiv kayıtlarında
rastladığımız kisisel ögeler Karakeçili Asireti’nin tarihsel serüvenini
bize anlattığı gibi asiret ve bu dönemdeki Osmanlı toplumu hakkında
da önemli ipuçları vermektedir.
1265 tarihinden önce hemen hemen tüm Osmanlı
topraklarında olduğu gibi, Karakeçililerin yasadığı Harput ve
kazalarında asayisin sağlanamadığı, bunun için çesitli önlemlerin
alındığı görülmektedir. Hem buradaki hem de Siverek’teki
huzursuzluk ve çatısmalar nedeniyle daha önce birçok Karakeçili
asireti mensubu Harput ve Siverek’ten ayrılmak zorunda kalmıstır.
Ancak, 1265 tarihindeki ek hukuki önlemler ve cezai uygulamalar
sonucunda Karakeçililerin bu bölgelere geri gönderilmeleri6
uygulaması da gündeme gelmistir. Bu olay, demografik anlamda
olduğu kadar, asiretler ölçeğinde iç göçün nedenleri arasında
değerlendirilmesi gereken bir baska unsur olarak karsımıza
çıkmaktadır. 1265’ten sonra özellikle 1268’de hukuki önlemlerin (
hangi düzeyde uygulandığı çok net olarak bilinmese de) ve cezai
uygulamaların arttığı gözlenir. Örneğin, 1268 tarihli bir belgede
Karakeçili asiretinden Đsmail adlı birinin katili olan Süleyman’ın
kürek cezasına çarptırıldığını görüyoruz. Bunun yanında yine aynı
tarihte eyaletlerde uygunsuzluk çıkaranlara engel olunmasına,
asiretlerin sosyal ve ekonomik durumlarının incelenmesine dair
çıkarılan talimatnameler umut vericidir7. 1275’e değin bu tedbirlerin
alındığı ancak uygulamada yine bireysel düzeyde kalındığı asikardır.
Asiretler üzerindeki devlet politikasının tam uygulanamama
5 Y. MTV., Dosya No: 38, Gömlek No: 95, Tarih : 1306 S 26.
6 MKT.MHM.,Dosya No:9, Gömlek No: 71, Tarih 1265 S 11
7 MKT.MVL.,Dosya No: 56, Gömlek No: 96, Tarih 1268 Z 4 ; MKT. MVL.,Dosya No: 57, Gömlek No: 34, Tarih
1268 Z 18; MKT.UM.,Dosya No:107, Gömlek No: 62, Tarih 1268 Z 2
Karakeçili Asireti… 1927
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
nedenlerinden birinin de, asiretlerin halk katmanındaki geleneksel
ağırlıkları ile insanlar ve devlet üzerindeki feodal baskısı
gösterilebilir. 1275 tarihinde Milli asireti reislerinden Mahmut
Ağa’nın Karakeçili asiretine yaptığı müdahele devlet tarafından
engellenmeye, adı geçen kisi muhakeme edilmeye çalısılsa da, devlet
toplumsal bir baskıyla karsılasmıs, bireysel bir olay toplumsal alana
tasınarak yine sonuca ulastırılamadığı anlasılmaktadır8.
1265 B.12 tarihinde Aneze Urban’ın Karakeçili asiretine
saldırdığının ve büyük zarar verdiğini görüyoruz. Bunun da Osmanlı
saltanatına bildirildiği, hasarın ve kayıpların tespitine gidildiği
elimizdeki belgeden anlasılmaktadır. Aynı yılın S.16’ sında yine diğer
bir belge saldırıların düzeyinin ve kayıpların ne denli büyük olduğunu
daha net olarak göstermektedir9.
1267 R.12 tarihinde Harput’ta Hefthisar eskiyası için
uygulanan baskı, takibat ve bastırma faaliyetlerinden etkilenen ve
hırpalanan Karakeçili asiretine ve diğer halka iane-i seniyye
verilmesine karar verildiğini görüyoruz. Bu da bize asiretin merkezi
otorite eliyle mali açıdan korunmaya çalısıldığını göstermektedir10.
Karakeçili Asireti’nin ulastığı ve dağıldığı bölgelerde
önemli bir idari unsur olduğu açıktır. Bunun yanında toplumsal
çalkantıların, ekonomik ve sosyal bunalımların idari yapıya da
yansıdığı çok açıktır. Bunun örneklerinden bir kaçını söyle
sıralayabiliriz; Siverek’e bağlı Karakeçili asireti müdürlüğünde olan
Eyyüb Bey 1276’da azledilmis ve yerine Hasan Ağa tayin
edilmistir11 . Bunun yanında 1277’de Siverek Kaymakamı Sadık
Efendi azledilmis, sikayetler sonucu mahkeme edilmis ve Zühdü
Efendi vekil tayin edilmistir. Siverek’te sorunların bitmediği, 1277 S 9
tarihinde Siverek Meclisi Azasından Hacı Ali Efendi’nin töhmet
nedeniyle muhakeme edildiğini12, 1328 M 25 tarihli bir belgeden
anlasıldığı üzere Karakeçili asireti reisi Halil Bey’in tevkif edilisinin
kanunsuz olduğu13 1328 S 25 tarihli bir belgeden de haklarında vukuu
bulan iftiradan dolayı tutuklanan Karakeçili asireti’nden Veysi ve
arkadaslarının sikayetlerinin tahkiki14 sonucu gibi olaylar ve belgeler
bize bu tarihlerde toplumsal yapı içindeki asiretlerin birbirleriyle olan
8 MKT.UM.,Dosya No: 325, Gömlek No: 53, Tarih 1275 S 3
9 Đ.M.V.L.Dosya No:142, Gömlek No:3972, Tarih 1265 B 12; Đ.M.V.L.Dosya No: 145, Gömlek No: 4072, Tarih
1265 S 16.
10 Đ.M.V.L. Dosya No: 196, Gömlek No: 6080, Tarih 1267 Ra 12.
11 MKT.UM.,Dosya No. 394, Gömlek No: 57, Tarih 1277 Ca 23.
12 MKT.UM.,Dosya No.456, Gömlek No:30, Tarih 1277 S 9.
13 DH.MUĐ.,Dosya No: 47-2, Gömlek No:8, Tarih 1328 M 25
14 DH.MUĐ.,Dosya No: 72, Gömlek No: 7, Tarih 1328 S 25
1928 Yağmur SAY
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
çekismelerinin asiret halkına nasıl yansıdığını gösterdiğinin yanında,
Osmanlı Devleti’nin bu yıpranma karsısında meseleyi toplumsal
ölçekte incelemek yerine kisisel hukuk alanında görerek sorunlara
asiret içinden veya asiret dısından yapılacak kisisel katkılarla çözmeyi
deneyecektir. Dikkat edilirse devlet içindeki asiret yapılanması son
derece önemli ve dikkat çekici siyasal, sosyal ve idari yapılanmaları
doğrudan ilgilendirmektedir. Ancak merkezi otorite sorunları
toplumsal ölçekte görmek yerine devletle asiretler arasında olduğu
kadar, asiretlerle asiretler arasındaki denge politikasını kisisel hukuk
ve kisisel cezalandırma-ödüllendirme yöntemiyle çözmeyi denemistir.
Bu yöntemin aslında pek ise yaramadığı görülmektedir. Dikkat
edilirse yukarıda zikrettiğimiz üç belge içinde geçen huzursuzluklar,
devlete gelen sikayetlerin hepsinin arkasında sosyal olduğu kadar
siyasal ve ekonomik çürümenin etkileri asikardır. Kisisel gibi duran
bu huzursuzluk kaynağının önemli ölçüde otorite bosluğundan
doğduğu, yine dikkat edilirse otoritenin uyguladığı politikanında
tutmadığı belgelerin tarihleri arasındaki geçen yıla bakarak daha kolay
anlasılabilir. Örneğin; 1277 tarihli belgelerin muhtevaları ile aradan
geçen 51 yıl sonra yani 1328 tarihli belgelerdeki olayların
muhtevalarında hemen hemen hiçbir değisim hiçbir fark yoktur.
Karakeçili asiretinin Söğüd, Eskisehir, Karacasehir
çevresinde yasayanların devletle ve saltanat makamıyla olan iliskileri
son derece iyi gelismistir. Örneğin 1308lerde Osman Gazi’nin ilk
hutbeyi okuttuğu Karacahisar mevkiinde insa’a edilen camide
merasimler yapılmakta ve Karakeçililer bu merasimlere her yıl büyük
bir istekle katılmaktadırlar. Yine belgeler yansıdığı sekliyle ; aynı
tarihte Ertuğrul Sancağına bağlı Karacasehir’de iskan edilen
Karakeçili Asiretinin padisaha sükranlarını sunduğunu ve o bölgede
bulunan Ertuğrul Gazi Türbesinde de merasimlerin yapıldığını, ayrıca
insa edilen camide hutbenin yanında mevlit okunduğunu da
biliyoruz15. Bu gelismelerin daha sonra daha da ilerleyerek, örneğin
1311’de Söğüd ve Eskisehir Kazalarında bulunan Karakeçili Asireti
ümerasından bazılarıyla Söğüd kaymakamının taltif edilmesine16,
1315 senesi efrad-ı mevkufesinden olup Karakeçili Asireti ve Sanayi
15 Y.PRK.UM., Dosya No: 18, Gömlek No: 37, Tarih: 1308 M 16 ; Y.PRK.UM., Dosya No: 19, Gömlek No: 57,
Tarih: 1308 Ra 28 ; Y.PRK.UM., Dosya No: 21, Gömlek No: 10, Tarih: 1308 B 19 ; Asiret Ertuğrul Gazi tarafından eğitilmis,
Karacahisar'ın fethinde Karakeçilerinin boynuzlarına birtakım ısıldaklar bağlayarak, alaycuk üzerine kara keçeden örtü örtmek
suretiyle harp hilesi yaparak, Karacahisar'ı almıslardır. Hacı Bekir Sıddık Beyin hazırladığı risalede savas sırasında Ertuğrul
Gazi'nin "Haydin alplerim! Haydin Karakeçili yürüklerim!" diye tesvik ettiği için asiret mensuplarına bu adın verildiğine de
dikkat çekilmektedir (Hacı Bekir Sıddık Bey, Risale).
16 Y.PRK.BSK., Dosya No: 33, Gömlek No: 70, Tarih : 1311 R 18.
Karakeçili Asireti… 1929
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
Alayından otuz kisinin Dersaadete gönderilmesine17 varan olumlu
gelismeler görülecektir.
1318 Za 6 tarihine geldiğimizde Milli Asireti ile Karakeçili
Asireti arasındaki sonlandırılamayan güç mücadelesi devam etmekte
ve bu da hem otoritenin siyasal ve askeri gücüne darbe vuruken diğer
yandanda toplumsal barısın zedelenmesi ile huzursuzluğun artmasına
ve üretiminde düsmesine neden olunmaktadır. Bu bitirilemeyen güç
mücadelesi bir diğer taraftan kisisel hırslarında ön plana çıkarıldığı bir
ortamı hazırlayacaktır. Hele doğudaki asiretlerde bu çok daha net
olarak izlenebilmektedir. Bu cümleden olarak 1318 Za 6 tarihinde
Milli Asireti reisi Đbrahim Pasa ile Karakeçili Asireti reisi Halil
Bey’in Mamütatü’l-aziz’de Semsi Pasa baskanlığında kurulacak bir
divan-ı harb’de mahkeme edilmeleri hakkında çıkarılan seraskerlik
istizanı önemlidir. Bunun yanında aynı tarihte Urfa sancağı
dahilindeki Hamidiye hafif suvari alaylarına mensup Milli, Karakeçili
ve Hayran Asiretine mensup kisiler arasındaki muharebelerinde
sonlandırılması için gönderilen seraskerlik arzı da dikkat çekicidir18.
Asiretlerin bu huzursuz ortamda bulunmaları, toplumsal
barısı etkilemekte, asiretler üzerindeki devlet denetimi tam olarak
sağlanamadığından asiretlerin güç mücadelesi içerisinde birbirlerine
ve diğer halka karsı çapul hareketlerine de devam ettiklerini
görüyoruz. Örneğin; 1319 C 9 tarihinde çıkarılan seraskerlik
maruzatında Samar, Karakeçili ve diğer baska asiretlerin
Yenisehir’de çapul yapacakları haberi alınmıs ve buna karsın alınacak
tedbirler merkezi otorite tarafından düsünülmeye baslanmıstır19.
Asiretlerin çapul hareketlerinin yanı sıra üretimden ve askeri
görevlerinden doğan bazı yükümlülükleri de zaman zaman yerine
getirmedikleri anlasılmaktadır. Örneğin; bir ahkam defterinde;
Anadolu’da Bozok, Teke, Sivas, Alaiye, Saruhan, Karahisar-ı Sahib
livalarında ve Diyarbakır eyaletinde bulunan Mamalu, Seyhlu,
Bayındır, Dilmekli, Karbendeli, Süleymanlı, Sermayeli, Bedirli,
Kızılkeçili, Karakeçili, Mortezkir Türkman Cemaatlerinden
uhdelerine düsen nezirleri vermeyenlerle civar kaza ve karyeler
halkına zulmedenlerin tespit ve engellenmeleri için Anadolu
müfettisinin ve Diyarbakır valisinin görevlendirildiği
anlasılmaktadır20.
17 Y.PRK.ASK., Dosya No: 165, Gömlek No: 41, Tarih: 1318 B 17.
18 Y.M.T.V.Dosya No: 211, Gömlek No: 161, Tarih 1318 Za 6; Y.M.T.V. Dosya No: 212, Gömlek No: 16, Tarih
1318 Za 11
19 Y.MTV.Dosya No: 221, Gömlek No: 51, Tarih 1319 C 9
20 MAD.d.Dosya No: 1, Gömlek No: 3912
1930 Yağmur SAY
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
1319,1320,1322 yılları yine asiretlerin birbirleriyle
çatıstıkları, birbirlerine tecavüzde bulundukları bir kaos ortamının
yasandığı, hatta baskılar nedeniyle yurtlarını terk eden bazı asiret
mensuplarının yurtlarına geri gönderebilmek için o bölgelere asker
sevk ettiği zor yıllar olmustur. Örneğin ; 1319 tarihinde Semer ve
Karakeçili Asiretleri ile Milli Asiretinin birbirleriyle çatısmaları
sonucu bu bölgelere olayları bastırmak için devlet asker sevk
ederken21, Cizre’de Miran Asireti Reis Mustafa Pasa ile Milli Asireti
reisi Đbrahim Pasa ve taraftarları halka zulüm ve baskı uygulamakta22,
1320 tarihinde otorite bir taraftan Ermeni yortusunun olaysız geçmesi
için uğrasırken Milli ve Karakeçili asiretleri çatısma için bu
bölgelerde hazırlık yapmakta23, 1322’de iki asiret arasında bir
anlasmaya varıldığı söylenirken24 1322 tarihinde yine büyük bir
çatısma baslamıstır25. Aynı yıl içinde buradaki dengeleri tekrar
sağlayabilmek için devlet Bağdad, Musul, Diyarbakır, Zor ve Gazze
asiretlerinin yerlerine dönmeleri için kuvvet sevk edecektir26.
1322’deki olaylar o kadar büyüyecek ki Diyarbakır vilayetine bağlı
Milli ve Karakeçili asiretlerinin birbirleriyle olan çatısmaları, zorunlu
olarak artan devlet baskısı, üretimin ve ticaretin gerilemesi gibi
nedenler yüzünden bu kez Urfa Sancağı ahalisi yöreyi terk edecektir.
Bunun üzerine mahalli yöneticiler devletten yöreyi terk eden ahaliyi
yerlerine döndürme hususunda yardım için bölgeye asker
gönderilmesini isteyerek27 yine askeri bir önlemle yöre halkını burada
tutmayı deneyeceklerdir.
Asiret içindeki kisisel olayların yanında asiretler arası kisisel
çekismelerde yine arsiv kayıtlarına yansımıstır. Örneğin; 1337 C19
tarihli bir belgede Milli ve Karakeçili asiretleri reisi Mahmut ve
Abdulkadir Beyler ile arkadasları hakkındaki adli sorusturmanın
baslamadan ertelendiğini28, 1338 S22 tarihli bir belgede yine adı
geçen kisiler hakkındaki hukuki takibatın29 bu tarihte de ertelendiğini
görüyoruz. Bu cümleden olarak yine denge politikası izlediğini
düsünen devlet otoritesi belli dengeleri düsünerek olsa gerek bu
olaylarda hukuku geciktirmektedir.
21 Y.PRK.UM., Dosya No. 53, Gömlek No. 126, Tarih : 1319 M 26.
22 Y.PRK.DH., Dosya No: 11, Gömlek NO: 101, Tarih : 1319 S 3.
23 Y.PRK.ASK., Dosya No: 181, Gömlek No: 50, Tarih : 1320 M 21.
24 Y.PRK.ASK., Dosya No: 218, Gömlek No: 23, Tarih : 1322 R 27.
25 Y.PRK.ASK., Dosya No: 222, Gömlek No: 7, Tarih : 1322 B 18.
26 Y.PRK.ASK., Dosya No: 222, Gömlek No: 57, Tarih : 1322 B 25.
27 Y.PRK.ML., Dosya NO: 24, Gömlek No: 78, Tarih : 1322 R 14.
28 MV,Dosya No:214, Gömlek no: 106, Tarih 1337 C 19
29 MV.Dosya No:219, Gömlek no:33, Tarih 1338 S 22
Karakeçili Asireti… 1931
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
1320 tarihiyle 1325 tarihleri arasında yukarıda zikrettiğimiz
devlet otoritesi bosluğunun yarattığı siyasal ve idari çöküntünün
yanında toplumsal çatısmalarında devam ettiğini görüyoruz.
Elimizdeki bir çok belge kisisel çatısmaların yanında asiretler arası
mukateleye kadar varan çatısmaların olustuğunu kaydetmektedir.
Devlet otoritesindeki zafiyet kisileri ön plana çıkarmakta kisiler hem
devlet yapılanmasında hem de toplumsal yapı içerisinde güçlendikçe
bu önemli bir kaos ve kargasa ortamı yaratmaktadır. Örneğin; 1320
tarihli bir belgede Urfa ve civarında asayisin bozulması Miralay
Tosun Bey isimli birine atfedildiği görülmekte olup onunla birlikte
hareket eden memurlarında azledilmesiyle30 devlet sorunu çözdüğünü
varsaymaktadır. Ayrıca yine aynı tarihli bir belgede Milli asireti reisi
Đbrahim Pasa ile halkının Harran taraflarında saldırı ve tecavüzde
bulundukları31, 1322 tarihli bir diğer belgede Milli asiretinin
Karakeçili asiretinin mallarını yağmalaması ve bu hususda alınan
tedbirleri32 yine aynı tarihli belgede Milli ve Karakeçili asiretleri
arasındaki ihtilafın33 nedenlerini aynı tarihli bir diğer belgede
Karakeçili ve Milli asiretleri arasındaki kopukluğun düzeltilmesinin34
gerekli olduğunu yine 1322 tarihli bir baska belgede Milli ve
Karakeçili asiretlerinin barıstırılma tesebbüslerini35 görüyoruz.Bütün
bunlar bize gösteriyor ki, Urfa, Diyarbakır, Harran gibi bölgelerdeki
siyasal ve sosyal yapılanma asiretler kanalıyla olusmaktadır. Devlet,
üretim araçlarını ve üretim iliskilerini iyi düzenleyemediğinden, kendi
memurları ve ara elemanlarının yapamadığı düzenlemeleri adeta
iltizami bir yöntemle toplumsal mültezimler olarak gördüğü asiretler
ile üretim iliskilerini ve üretim araçlarını kontrol etmeye
çalısmaktadır. Bu da, belirli bir siyasal sistematikten yoksun
olduğundan büyük çatısma alanlarını kuskusuz yaratmaktadır. Bunun
en güzel örnekleri asiretlerin birbirleriyle girdikleri silahlı çatısmalar,
katliamlardır. Devlet, burada da orta yolu seçerek siyasal ve sosyal
sistemin fazla yara almaması, üretimin düsmemesi için yumusak bir
önlemle asiretleri hukuksal alanda bir aktör olarak değerlendirmek
yerine, onlarla barısık yasama ve onları birbirleriyle barıstırarak geçici
önlemler alma yoluna gitmis, böylece bütün alanlarda köklü çareler
yerine böylesine geçici çıkıs yollarını bir çözüm olarak görmüstür.
Bu önlemler o kadar geçicidir ki, bunu en güzel örneğini
1322 ve 1325 tarihli iki belgede görüyoruz. 1322 tarihinde Milli ve
30 Y.MTV.,Dosya No:229, Gömlek No:21, Tarih 1320 M 19
31 Y.MTV.,Dosya No. 241,Gömlek No: 48, Tarih 1320 Z 9
32 Y. MTV.Dosya No: 259, Gömlek No: 77, Tarih 1322 S 10
33 Y.MTV.Dosya No: 262, Gömlek No:36, Tarih 1322 Ca 5
34 Y.MTV.Dosya No:264, Gömlek No:49, Tarih 1322 B 7
35 Y.MTV.Dosya No:266, Gömlek No:27, Tarih 1322 S 3
1932 Yağmur SAY
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
Karakeçili asiretlerini barıstıran Halep ve Diyarbakır heyetleri devlet
tarafından taltif edilmis36, ancak 3 yıl sonra 1325 tarihinde Milli ve
Karakeçili asiretleri arasında belgelerin diliyle mukatele (katl,
katliam) ‘ye varan büyük silahlı çatısmalar yasanmıstır37. Bunların
yanında belgelere yansıdığı sekliyle devlet katında da daha büyük
destek gören Karakeçili asiretine diğer asiretlerden de “zulüm”
yapıldığı yine belgelere yansımaktadır38.
Ulasabildiğimiz belgelere bakarak Karakeçili asiretinin
ekonomik faaliyet içinde ki yerini de tespite çalıstığımızda asiretin
devlet sistematiği içerisinde çok büyük bir ekonomik faaliyet
gösterdiği söylenemez. Hayvancılığa dayanan ekonomik faaliyeti
küçük ölçekte tarımsal faaliyet desteklemektedir. Bu faaliyetleri de
yine devletle asiret arasındaki iyi kisisel iliskiler belirler. Örneğin; çok
eski dönemlerden itibaren devlet asireti bir asker kaynağı olarak
görmektedir. 1306 tarihli bir belgede uzun süredir devam ede gelen
askeri faaliyete desteğin devam ettiğini, bu tarihte de 4 neferin süvari
Ertuğrul alayına verildiğini39 görüyoruz. Bunun yanında ekonomik
faaliyetlerin ipuçlarını elimizdeki bir çok belgeden anlamak
mümkündür. Özellikle Eskisehir civarındaki asiretin meskun olduğu
topraklarda dönemin sartları gereği ekonomik faaliyetin büyük bir kriz
içinde olduğunu, bu krizin kisisel dökümanlara da yansıdığını, krizden
çıkmak için özellikle maden ve yer altı sularının isletim haklarının
asiret tarafından alınma istekleri de ilginç örneklerdendir. 1316 tarihli
bir belgede, Eskisehir’de ortaya çıkarılan bir madenin imtiyazının
kendisine verilmesini isteyen Kuyucak karyesi Karakeçili asireti
reisinin talebi40, 1319 tarihinde Eskisehir kazasının Laçin köyünde
bulunan madensuyunun tahlili ve madensuyunun imtiyazının
Karakeçili asiretinden Hacı Bekir’e verilme isteği41 gibi olgular bize
artık Eskisehir yöresindeki asiretin ekonomik faaliyetini, tarım ve
hayvancılığın çöküsü nedeniyle maden ve madensuyu isletmeciliğine
kaydırdığını görüyoruz. Bu girisimlerinde çok büyük faydalar getirip
toplumsal düzlemde ekonomik faaliyeti düzenleyecek ve gelistirecek
ölçüde olmadığını 1320 tarihli bir baska belgeden çıkarsayabiliyoruz.
Bu tarihte Eskisehir’in Kuyucak köyündeki Karakeçili asireti reisi
Hacı Bekir’in devlete asardan borçlu olduğu miktarı Ziraat bankası
36 Y.MTV.Dosya No: 268, Gömlek No: 86, Tarih 1322 N 13
37 Y.MTV.Dosya No: 298, Gömlek No:6, Tarih 1325 R 2
38 Y.PRK.AZJ.,Dosya No:49, Gömlek No:86, Tarih 1322 Ra 15
39 Y.PRK.ASK., Dosya No:54, Gömlek No: 38, Tarih 1306 S 9
40 Y.PRK.AZJ.,Dosya No: 37, Gömlek No: 102, Tarih 1316 B 1
41 Y.PRK.OMZ.,Dosya No:3, Gömlek No:10, Tarih 1319 N 19
Karakeçili Asireti… 1933
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
hissesinin silinmesi42 talebi ile karsılamaya çalısması önemli bir ipucu
olsa gerek.
1330 tarihine gelindiğinde toplumsal çalkantılara dinsel ve
etnik baskılarda eklenecektir. Bunların yanında salgın hastalıklarla
mücadele, kendilerini baskı altında hisseden asiretlere biraz nefes
aldıracak, devletin baskısını ve tahkibatını belli ölçülerde de olsa
baska bir yöne çevirmesine neden olacaktır. Ancak, asiretlerin devletle
veya kendi içlerinde yasadıkları çatısma devlet sistematiğindeki
zaafları ortaya koyduğu gibi, toplumu yönlendirme, kontrol ve
cezalandırma yetkisini elinde tutan devlet görevlilerinin de
zaafiyetlerini gün yüzüne çıkaracaktır. Örneğin, devlet bir taraftan
1331’de tabib Muhsin Akif Efendi’nin katillerini arayıp ailesine maas
bağlamaya çalısırken, bir taraftan Ankara’nın Bala kazasına bağlı
Hacılar karyesin de tifonun önlenmesi için gerekli önlemleri almaya
çalısacak diğer taraftan da 1331’de Caf asiretinin ta’dad-ı ağnam ve
tahsilatında yolsuzluk yaptığı iddia edilen Musul Jandarma Alay
Komutanı ile uğrasmak zorunda kalacaktır43.
1332 tarihli bir belgede Anze ve Semr kabilelerinin Milli ve
Karakeçili asiretlerine yaptıkları tecavüzlerin engellenmesi için
gerekli tedbirlerin alınması istendiği görülmektedir. Bu tarihe değin
bu tecavüzlerin devam ettiği ve bu tarihe kadar otoritenin henüz bir
sey yapmadığı açıktır. Çünkü, elimizdeki belgede otorite bu tarihe
kadar neden bir sey yapılmadığını yerel güçlere sormakta ve bilgi
istemektedir44.
1337-1338 periyodunda da devlet kendi içinde ve toplumsal
katmanda yapılan birçok hırsızlık, katl ve tecavüz olaylarına takip ve
cezalandırma ile sonuca bağlamaya çalısırken yine asiretler arası
dengeyi düsünerek Dersim ve havalisinde sükun ve asayisin temini
için o civardaki Ağa ve Efrad hakkında da Dersim haricindeki ve
itaatkar ahaliye islenen suçlar istisna olmak sartıyla kanuni takibatı
uygulamayarak erteleyecektir45.
Toplumsal ve Yasamsal Dinamikler Đçerisinde Kültür ve
Sosyal Yapı
Karakeçili asireti, Kayı boyuna mensup bir topluluktur.
Kayılar Anadolu’nun Türk yurdu haline gelmesinde en önemli rolü
42 Y.PRK.AZJ., Dosya No:47, Gömlek No: 40, Tarih 1320 Z 29
43 DH.ĐD.,Dosya No:502, Gömlek No:66, Tarih 1330 B 10; DH.ĐD.,Dosya No: 132, Gömlek No: 56, Tarih 1331 S
3; DH.ĐD., Dosya No: 68, Gömlek No: 13, Tarih 1331 Ra 29.
44 DH.EUM.EMN.,Dosya No: 50, Gömlek No: 21, Tarih 1332 Ra 6
45 DH.EUM.ADL.,Dosya No: 48, Gömlek No: 46, Tarih 1337 Ca 12; DH.EUM.ADL., Dosya No: 48, Gömlek No:
47, Tarih 1337 Ca 12; DH.EUM.AYS.,Dosya No: 29, Gömlek No: 1, Tarih 1338 R 1
1934 Yağmur SAY
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
üstlenmis Oğuz boylarından biridir.XVI.yüzyıla dair Anadolu’daki yer
adları bunu açıkça göstermektedir. Oğuzların(Bozoklu kolunan)Kayı
boyuna mensup olan ve birçok oymaklara ayrılmas bulunan Karakeçili
topluluğu ise,Ertuğrul Bey ile birlikte Anadolu’ya gelmis bir Türk
asiretidir.Hoca Sadeddin Efendi,Karamani Mehmed Pasa gibi Osmanlı
tarihçilerinin belirttiğine göre,1049’dan itibaren Ertuğrul Gazi’nin
atalarıyla beraber Orta Asya’dan Horasan’a,oradan da Anadolu’ya
gelen Karkeçili toplulukları, Anadolu’nun Türklesmesinde büyük rol
oynamıstır. (Çay, 1989, s. 9; Eker, 1999, s.110)
Moğol istilası ile birlikte Batıya sürüklenen Türk
boylarından biri olan Kayı Boyuna mensup Karakeçililer XIII. Yüzyıl
sonlarında Söğüt-Domaniç bölgesine gelmisler, Ertuğrul Gazi
komutasında bu bölgelerde yurt edinmeye çalısmıslardır.
Karakeçililerin her yıl yaz aylarında yaylak olarak Domaniç’e
gittiklerini ve Eylül ayından sonra da Söğüt’e geri döndüklerini
görüyoruz. Hatta bu kültürel ve yasamsal faaliyetin sürekliliği de bize
eski kültür ve geleneklerin daha sonra sekil değistirerek devam ettiğini
açıkça göstermektedir. Örneğin Ertuğrul Bey’in yaylağı Domaniç’den
kıslağı Söğüt’e dönmelerini kutlamak için asiretine “etli bulgur pilavı”
ikram etmesi, bir toy ile kutlaması bunun en önemli kanıtlarından biri
olsa gerek (Sener, 2000, s. 74).
Eskisehir bölgesinde yasayan Karakeçililer asiretinin her yıl
Söğüt’teki Ertuğrul Bey’in türbesini ziyaret ettiklerini, bununla ilgili
senlikler düzenlediklerini ve bu senliklerin II.Abdülhamid’in,
Karakeçililerin bu ziyaretlerini resmi hale getirdiğini biliyoruz.
Bunun yanında diğer Türk boy ve asiretlerinde de sıkça
rastladığımız Nevruz-Hıdırellez kutlamalarının Karakeçililer içinde de
uygulandığını, günümüzde Karakeçililerin önemli bir merkezi olan
Kuyucak Köyü’nde bu kutlamaların yaptığımız yüzey arastırması
sonucunda çok canlı bir sekilde uygulandığını görüyoruz.
Ayrıca 21 Mart tarihinde Karakeçililerin Ertuğrul Gazi’nin
türbesi etrafında toplandıkları, bu bayram ve senliklerde at yarısı, cirit
ve güres müsabakaları düzenlediklerini de görüyoruz ki ; bu kültürel
aktivitelerin tamamının Orta Asya Türk kültürü temelli olup, Nevruz
gelenekleri içinde devam ettirildiğini söyleyebiliriz. (Su, 1938, s. 40;
Özçelik, 1999, s.54).
Bunların yanı sıra, Sultan II.Abdülhamid’in sarayın
muhafazası için Karakeçilileri görevlendirdiğini, hem Yavuz Sultan
Selim, hem de II.Abdülhamid tarafından Karakeçililere sancak
Karakeçili Asireti… 1935
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
verildiği ve kendilerine çok güvenildiğine ait söylenceler de Eskisehir
ve Kuyucak Köyünde çok yaygındır46.
Karakeçililerin Söğüt’teki kutlamalara “Yörük Bayramı”
adını verdiklerini, sadece Karakeçili yörükler tarafından değil, diğer
asiret ve oymakların da katılımı ile çok genis bir sekilde uygulanan ve
sürdürülen bir bayram olduğunu, bayramın Ertuğrul Gazi’nin türbesi
etrafında topluca gerçeklestirilmesinden anlıyoruz. Bugün hala Doğu
Anadolu, Güney Doğu Anadolu, Azerbaycan, Kırgızistan ve benzeri
Türk bölgelerinde Nevruz geleneklerinden olan ataların ölülerini
ziyaret etme, dualar okuma, onlar için hayırlar yapma biçimindeki
geleneksel uygulama ve ritüeller sürdürülmektedir.
Yarı göçer kültürün Cumhuriyet döneminden sonra bile
sürdüğünü görmekteyiz. Hatta bu kültürel ve yasamsal yapı o denli
derin izler bırakmıstır ki Karakeçililer farklı sanatsal üslup ile dizayn
edilmis çadırlarını Anadolu’nun birçok yerinde kurmaya ve bu sekilde
yasamaya devam etmislerdir. Bunun yanında kültürel çesitlilik ve
zenginlik, farklı bölgelerdeki karısım ve gelismeyle birlesince sanatsal
veya üsluba dair derinliğin yoğunlasmasının yanında bazı
farklılasmalara da yol açmıstır. Örneğin, 1949’larda bile yarı göçer
halde yasamlarını sürdüren Gördes Karakeçilileri, yazları Gökseki
yaylasında, kısın da Soğuksu civarında barınmıslardır. Buradaki
Karakeçililerin çadırları, diğer bölgelerdeki yarı göçer durumdaki
asiret üyelerinin çadır yapılarından çok farklı değildir47. Çadırları 2 m.
Yükseklikte, 10 m. Uzunlukta, 5 m genisliktedir. Çadır içleri keçelerle
bölünerek iki veya üç oda halinde kullanılmakta ve her çadırda 4 ile
10 kisi yasamaktadır.
Farklı bölgelere dağılıp farklı coğrafyalarda, farklı kültürel
yapılar içinde bulunmak zorunda kalmalarına rağmen asiretin genel
46 Hacı Bekir Sıddık Beyin risalesine göre, Karakeçililer Osmanlıların bütün seferlerine katılmıslar, üzerlerine
düsen görevi yapmak için hiçbir fedakârlıktan geri kalmamıslardır. Bu arada Yavuz Sultan Selim'in bütün seferlerinde de
cansiparâne mertlikler göstermisler, bu yüzden Yavuz onlara "Haremeyn-i Serifeyn Asireti" unvanını vermis, yani onları
Müslümanların en mukaddes bildiği iki yerin, Mekke ve Medine'nin Asireti diye taltif etmistir (Hacı Bekir Sıddık Bey, Risale).
47 Hacı Bekir Sıddık Bey’in risalesinde "alaçuk" denilen çadırlarından ve bu çadırların kurulusundan da
sözedilmektedir : "Simdi pencerelerde görülen kafes misal ve ham yünden mamul sofla iki parmak arzında ve yarım parmak
kalınlığında iki adam boyu tulünde tahtaları birbirine çatarak bir beygir dengi olacak kadar ağırlıkta ve icabı takdirinde her ikisi
karsı karsıya getirilip arka ve ön taraflarına dahi hallaçların yay astıkları ağaç gibi çubukları ip ile kafes misal örülüp üzerinden
duman çıkacak bir delik bırakarak her tarafını keçe ile örtüp ve keçe dahi dumanın ihatasından beyaz iken kara keçe olur ve bu
hâlde evlenirlermis. Ve el'an Türkistan ve Özbek diyarında ve Horasan'da bunun gibi haneler mevcut imis. Yük hayvanlarının
mahsus semerleri olmayıp alaçuk üzerine örtülen keçenin ismine torluk denilir ve semerin üzerinde görünen ağaç gibi sey de
kendi imalâtı olarak alık ağacı namıyla müsemma ağacın altına mezkur tozluğu yedi sekiz kat dürüp beygirin üzerine ve onun
üstüne de alığı koyup ip kolonlarıyla bağlar ve ağrık tabir olunan pırtı ve esya-yı saireleri de yükleterek konup göçerek yasarlar
imis." Risalede "yakın zamana kadar Ertuğrul Gazi'nin türbesinde alâmet-i mahsusu olmak üzere torluk parçasıyla alık muhafaza
olunur, asiret ve ziyaretçiler tarafından takbil edilirmis" diye açıklanmıstır (Hacı Bekir Sıddık Bey, Risale).
1936 Yağmur SAY
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009

kültürel ve ekonomik yasam anlayısı çok büyük farklılıklar içermez. Tam tersine farklı kültürler ve farklı coğrafyalar içinde olmak asiretinfarklılasan unsurlarını değil zenginlesen kültürel temeli ön plana çıkarmıstır. Sanlıurfa civarında yasayan Karakeçili yörüklerinin dokumaları ile, Kırıkkale (Ankara) çevresinde yasayan Karakeçili yörüklerinin dokumaları, Yozgat’ın köylerinde yasayan Çapanoğulları ile Emirdağ (Afyon) yöresinde yasayan Çapanoğullarının dokumaları,hemen hemen aynıdır. Sadece değisik bölgelerde yasamalarından
kaynaklanan isim farklılıkları görülür (Deniz, 2002, s. 386)

Karakeçililerin geleneksel yapılanmaları kültürel olduğu
kadar inançsal gelismede de bir özelliği belirgin lestirmistir. Bu da
hem kültürel kimliğin olusturulması ve yasanması ile inançsal
yapıların olusumunda Orta Asya kül türel ve dinsel izlerin hiç
unutulmadığıdır. Unutulmamak bir yana Đslamilesen yasam, kültürel
zenginliği getirdiği gibi, dinsel değisim süreci de eski inanç izlerinin
unutulması yerine bu derin izlerin yumusatılarak Đslami süreç
içerisinde sekil ve muhteva değistirerek aynen uygulanmasını
sağlamıstır.
Siyasal ve Askeri Destek Osmanlı Devleti’nin kurulmasında çok önemli nicel ve nitel katkı sağlayan Karakeçili Asireti, yakın akrabalık bağları nedeniyle hem yönetici konumundaki devlet adamları ile hem de sultanın kapıkulluğunu yapan askeri sınıfın da olusturulmasında çok önemli katkılar sağlamıstır.
Özellikle II. Abdülhamid döneminde Kuyucak köyü merkez olmak üzere asiretin Osmanlı Devleti askeri sınıfına çok büyük destek verdiği anlasılmaktadır.
II. Abdülhamid, Öz oymağı saydığı Karakeçili gençlerinden olusan bir alay meydana getirir ve ona Ertuğrul Alayı ismini verir.
Abdülhamid Karakeçili oymağı mensuplarını Alman Đmparatoruna
kendi akrabaları olarak tanıtmıstır.
Abdülhamid, Saray Muhafız Alayını Karakeçili Asireti
gençlerinden kurmustur. Bunlar, Kuyucak köyünün kurucularından
olan Hacı Bekir Sıddık Bey’in tavsiyesi ile askerliği takiben Đstanbul’a
giderek alaya katılmıslardır.
Söğüt’te 1311/1895 yılında yapılan anma törenlerinden
sonra, bu törenlerin resmilestiğini görüyoruz. Bu törenin
düzenlemesinde Karakeçili Asiretinin serdarı olarak Hacı Bekir Sıddık
Bey, maiyyetindeki beylerle aktif rol oynamıstır. Abdülhamid
Söğüt’teki Ertuğrulgazi, Domaniç-Çarsamba köyündeki Hayme Ana
Karakeçili Asireti… 1937
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
ve ecdadının türbelerini yaptırmıs, eserlerini tamir ettirmis,yeniden
hayata geçirmistir. Bunların yapımında Karakeçili beyleri aktif rol
oynar. Abdülhamid bu hizmetleri karsılığı asiretin yerlesmesi için yer
göstermis,evler yaptırmıs, beylerini liyakat nisanları ile de taltif
etmistir48.
Hacı Bekir Sıddık Bey’in çevredeki bütün Karakeçili
yörüklerini teskilatlandırarak Karakeçili Süvari Alayı’nı
olusturduğunu biliyoruz. Bu alayı olusturan cemaatlerin sayısal olarak
en kalabalık kısmı yine Kuyucak köyünden temin edilmistir ;
48 Devrin padisahı II. Abdülhamid'in Karakeçililerin bağlılıklarına ve hizmetlerine karsılık asireti anlatılamayacak
büyük bir armağanla ödüllendirmistir. Bu armağan, Karacahisar köyü’nün yeniden kurulmasıdır. Osmanlıların ilk istiklâl
hutbesinin okunduğu yere bir cami ve çevresine evler yaptırılıyor. Asiret halkı buraya yerlestiriliyor. Yalnız bununla da
kalınmıyor, Ertuğrul Gazi'nin ruhunu sad etmek için o çevredeki birçok köy ve kasaba imar ediliyor. Yukarda da isaret edildiği
üzere, merkezi Bilecik kasabası olmak üzere "Ertuğrul Sancağı" adıyla bir liva olusturuluyor (Hacı Bekir Sıddık Bey, Risale).
1938 Yağmur SAY
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
LĐSTE 4 : Karakeçili Asiretinin Kurduğu Ertuğrul Süvari
Alayı (Alaya Katılan Köyler, Cemaatler, Beyleri)
II.Abdülhamid’in 1909 tarihinde tahttan uzaklastırılması,
onun kurmus olduğu “Hamidiye Süvari Alayları” isimli kurumu da
derinden etkilemistir. (Fırat, 1981, s. 151) 1909 tarihinden sonra
1-Eskisehir-Seyitgazi nahiyesi Kuyucak köyünden ve Özbekli Cemaatı reisi
Hacı Kerim Beyzade Hacı Bekir Bey,7 biraderi,4 mahdumu,4 enistesi ve 4
damadı ve hafidleri(torunları),Nefer Sayısı 45
2-Seyitgazi’nin Numanoluk köyünden Hikmet beyzade Yusuf Bey ve
mahdumu Hikmet Bey ve mahiyeti,Nefer Sayısı 25
3-Han-Barçın’dan Ali Fakih ve Serifzadeler mahiyeti, Nefer Sayısı 30
4-Seyitgazi’nin Gemiç köyünden Molla Osmanzade Mehmet, Nefer Sayısı
15
5-Seyitgazi’nin Akin köyünden Hacı Mehmet Ağa ve Seyyid Alizade Ahmet
Ağalar,Nefer Sayısı 25
6-Eskisehir Kıravdan köyünden ve Sazlı cemaatından Durmus beyzade
Ahmet Bey, Nefer Sayısı 35
7-Eskisehir Bozdağ köyünden ve Veliler Cemaatından Molla Mehmet
Efendi, Nefer Sayısı 30
8-Eskisehir Sofuca köyünden Toluzlu Cemaatından Turgutzade Hacı
Mustafa Bey,Nefer Sayısı 30
9-Söğüt-Bozhöyük Nahiyesinden,Toluzlu Cemaatından Mustafa Bey, Nefer
Sayısı 25
10-Ertuğrul Sancağının Bahçecik köyünden ve Karabakılı Cemaatından Hacı
Mehmet Bey mahiyeti, Nefer Sayısı 30
11-Ertuğrul Sancağının Bakras köyünden Karabakılı Cemaatından Uzun
Mehmet Ağa,Nefer Sayısı25
12-Söğüt kazasında Poyrazlı Cemaatından,Çini köyünden Mehmet Çavus,
Nefer Sayısı 20
13-Kütahya’nın Akçainli Cemaatından,Dervisbeyzade,Đsmail Bey, Nefer
Sayısı 25
14-Beysaray köyünden Molla Musazade Đsmail Efendi, Nefer Sayısı 3
15- Karacahisar köyünden Đmamzade Ali Ağa,Nefer Sayısı 4
16-Karacaviran köyünden Alpanzade Süleyman Ağa ve Hafız Abdullah
Efendi, Nefer Sayısı 6
17-Arıkaya köyünden Alemzade Ali Bekir oğlu Mehmet Bey,Nefer Sayısı 9
18-Yörük Kırka köyünden Asiret Serçavusu Mehmet Bey,Nefer Sayısı1
19-Eskisehir ahal-i kadimesinden CemalbeyzadeMahmut Bey,Nefer Sayısı5
20-Söğüt Yukarı Armutlu köyünden Đbrahim Çavus, Nefer Sayısı3
21-Đnegöl’ün Karakaya köyünden Mustafa Ağa, Nefer Sayısı 6
22-Sekri köyünden Hacı Mustafa Ağa, Nefer Sayısı 5
23-Bayramsah köyünden Osman Ağa, Nefer Sayısı 3
24-Karahisar’ın Karakaya köyünden Đsmail Bey,Nefer Sayısı 9
25-Sandıklı-Dodurga köyünden Halil Çavus ve diğer Halil Ağa ,Nefer Sayısı 3
26-Usak-Banaz-Kavacık köyünden Mestan Ağa,Nefer Sayısı 3
27-Usak-Banaz-Düzkısla ve Sorguncuk köylerinden Mehmet Ağa ve Hacı
Ahmet Ağalar,Nefer Sayısı 6
Karakeçili Asireti… 1939
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
isbasına gelen Babıali hükümetleri, alayları tamamen ortadan
kaldırmaktansa yeni düzenlemelerle sorunları çözmeyi deneyecektir.
1910 tarihinde baslayan bu düzenlemelerde alaylar iki grupta
toplanmıstır. Bunlardan birincisi Rus sınırı civarında bulunan kuzey
grubu, diğeri ise güneydoğudaki çöl grubu idi. Alayların yeniden
düzenlenmesinde görev yapan Fahrettin Altay’ın bu konudaki ve
teskilatlandırma içerisindeki Karakeçili nüfusu hakkındaki görüsleri
söyledir (Güney, 2002, s.331, 332) ;
“Kısa bir zaman sonra beni Doğu’da ve Güney’de yeni
teskil edilen Asiret Süvari Alaylarının sancakları ve fermanlarını ve
subay buyrultularını padisah adına merasimle teslim etmeye memur
ettiler.Trabzon ve Erzurum’a gittim. Hınıs,Varto,Eleskirt, Karaköse,
Tutak, Ercis ve Cizre’den Nusaybin,Mardin,Viransehir’e kadar bu
merasim yapılırken Balkan Savası patlak verdi.Viransehir’e
geldiğimde Ordumuzun Çatalca ve Bolayır’a çekildiği ve Rumeli’nin
elden çıktığı haberini alınca çok üzüldüm.Karakeçili ve Milli
asiretleri viran sehirde toplanmıs merasim yapılırken,Savcı,
Karakeçi asireti reisi Dırii Bey’in mahkum ve kaçak bir eskıyâ
olduğunu ve tutklanması lazım geldiğini söylüyor.O ise bir deve
kurban etmek isterken ben bırakıyorum.Ben bir elinde padisah
fermanı bir elinde sancağı tutmus,binbası üniforması giymis olarak
alayın basında geçit resmi yapıyor ve Balkan Savası’na katılmak
istadiğini bildiriyordu.Milli Asiret Reisi Binbası Halil Bey’de buna
katılıyor.Ben de telgrafla bakanlığa durumu intikal ettiriyorum.
Karakeçili asiretinin aslının Türk olduğunisminden belli.Urfa’da
vazifem bitmis olduğundan Đstanbul’a hareket ettim.Bu iki alayla
diğer bir alay silah altına alınarak ikisi Çatalca hattına birisi de
Bolayır’a gönderildi ve Doğu Trakya’nın kurtulusu ileri harekatına
katıldılar.(daha sonra I.Cihan Savası’na katılan bu asiret Süvari
Alaylarının artık Cumhuriyetimizin silahlı kuvvetleri yanında yerleri
olamazdı.Onun içinde tarihe karısmıslardır.)Nitekim 1910 yılında
bu yeni düzenlemeye paralel olarak,asiret alayları efradının yeni
kayıtları çıkarılmıs,bu suretle gerçek kuvvet miktarı tayin edilmeye
çalısılmıstır.Zamanın Harbiye Nazırı Mahmud Sevket Pasa’nın
tensibiyle alayların adı,”Asiret Süvari Alayları”na çevrilmistir.Bunu
takiben alayların herhangi bir savas anında gerilla savası yapmaya
muktedir birlikler olarak görülmesi düzenlemelerin bu yolda
yapılmasına imkân vermistir.Bu gayeyle 1910 ve 1912 yıllarında iki
nizamnâme nesredilerek kıyafete varıncaya kadar yeni
düzenlemelere girisilmistir.Bütün bu düzenlemelere göre,Asiret
alaylarının görevleri ve askeri faaliyetleri söyle tesbit edilmistir:
1940 Yağmur SAY
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
1.Savas esnasında kesif yapılması,
2.Düsman kesif kollarına müskülat çıkarılması,
3.Đcra edilecek askeri manevrayı düsman nazarından
gizlemek,
4.Düsmanın umumi suretle hakiki hedefler gizlenerek
hatalı hareket yapmaya zorlaması ve gizli kuvvetlerle ani darbelere
maruz bırakılması.
Üçüncü nizamnâmeyle, Nizamiye Alayları, ordu
merkezlerinin değismesiyle büyük bir yekun olarak, merkezi Erzincan
olan III.Orduya bağlı birlikler haline getirilir. III.Nizamnameyi
takiben daha önce sayıları 64 olan alaylar, 24 adede indirilir.
Karakeçili Yörük Beyi Hacı Bekir Sıddık Bey, kendisine
bağlı beyler ve köylerden meydana getirdiği 435 kisiden olusan süvari
birliği 1897 Yunan Savası,1912 Balkan Savası,1914 I.Dünya Savası
ve Kurtulus Savaslarına katılmıstır.Bu birlik 1921 yılında Bekir
Sıddık Bey’in oğlu Ethem Bey’in idaresinde düsmanla Gediz
muhaberesinde çarpısmıs, bu savasta Ethem Bey sehit
olmustur.Ayrıca Karakeçili Asiretinden Bayat, Arif Bey’in idaresinde
düsmana ilk çarpısmaya girerek, ilerlemesini engellemis, iç isyanları
bastırmıstır. Mayıs 1921 tarihinde Arif Bey’in bir suikast sonucu sehit
olması üzerine, düzenli birlik içinde görev yapmıstır.
II.Abdülhamid, Karakeçililerin bulunduğu bir alay meydana
getirerek,bu alaya “Ertuğrul Alayı”adını vermistir ki bu da çok
manidardır.Yine kendi adıyla olusturduğu ”Hamidiye Alayları” nda
(ki bunlarda Çanakkale ve Doğu Cephesi’nde Ruslar, Đran ve
Ermenilerle olan çarpısmalarda önemli hizmetler ifa etmistir),
Karakeçililer yer almıstır.
Cumhuriyet döneminde de Karakeçililer devlete sadakatla
bağlı kalmıslardır. Milli Mücadele’de Urfa ve havalisindeki milli
faaliyetlerde ve özellikle yörenin Fransız isgalinden kurtarılması ile
bazı iç isyanların bastırılmasında, Siverek kuvvetleri içinde yer alan
Karakeçililer, diğer Türkmen (Oğuz) kuvvetleri olan Đzoli, Beğdili
(Badıllı), Karahanlı asiretleri gibi üzerlerine düseni yapmıslardır49
Yine Milli Mücadele’de Güneydoğu Anadolu’daki Milli
asiretinin neden olduğu ayaklanma tesebbüsüne katılmayan
Karakeçliler,Viransehir ve çevresinde Đngiliz ve Fransız kuvvetleriyle
mücadeleye giristikleri gibi, isyancılarla da mücadele etmislerdir.
Ancak bu isyan sırasında Karakeçililerin ileri gelenleri hayatlarını
49 Ayrıntılı bilgi için bkz. Özçelik, Milli Mücadele’de Güney Cephesi Urfa, Ankara 1993.
Karakeçili Asireti… 1941
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
kaybetmislerdir. Mardin’de bulunan Besinci Tümen’in çabaları ve
milli kuvvetlerin yardımıyla bu isyan hareketi bastırılmıs ve asiler
Suriye’ye kaçmak zorunda kalmıslardır. Güneydoğu Anadolu’da
olduğu gibi Orta ve Batı Anadolu bölgelerindeki Karakeçililer de
Milli Mücadele’ye destek vermisler ve önemli vazifeler ifa
etmislerdir. Batı cephesinde Yunanlılara karsı ve bazı iç isyanların
bastırılmasında önemli hizmetlerde bulunmuslardır. Mustafa Kemal
Pasa’nın yakın silah arkadaslarından Yarbay Mehmet Arif Bey
olusturduğu özel bir ”Karakeçili Müfrezesi”ile Milli Mücadele’ye
katkıda bulunmustur (Özçelik ,1999, s. 54)
“Özbekli Cemaati” ve “Kuyucak Köyü” Örneği
Özbekli Cemaatinin yoğun olarak yasadığı Kuyucak
Karakeçili köyü, Eskisehir’e 32 km, Seyitgazi’ye 20 km,uzaklıkta
olup,bugün 50 hanelik, 200 kisinin oturduğu bir yerlesim yeridir. Köy,
Tekke Tepesi’nin kuzey yamaçlarına kurulmustur.Ardıç Tekke, Mut
Tepesi ile çevrilidir. Köy gelisme devresinde tepelerin arasındaki
vadiye doğru yayılmıstır.
Karakeçili Asiretinin ünlü serdarı Hacı Bekir Sıddık Bey,
köye H.1319/1900 yılında bir okul, bir camii yaptırmıstır. Sonra
yollar, ahsap konaklar, misafirhaneler yaptırarak köyü imar etmistir.
Ayrıca bu konuda yapılan arastırmlarda da pek bilinmeyen, XIX.
Yüzyılda Hacı Bekir tarafından isletilen soda fabrikası da köyü diğer
köylerden farklı kılacak önemli bir ticari merkez haline getirmistir.
Çevrede bulunan antik malzemeler, burasının arkaik
devirden itibaren sürekli kullanıldığını gösterir.XVI. yüzyıla ait
vesikalarda Murad oğlu Ali’nin yeri olduğunu görüyoruz. Anadolu
Selçuklu Sultanları haralarında 10.000 iyi cins atın yetistirildiğini
biliyoruz. Ünlü Arap gezgini Sihabeddin el-Ömer (Ö.1348),en değerli
atların Eskisehir-Kütahya arasındaki çiftliklerde yetistirildiği bilgisini
doğrulamaktadır. Bu çiftliklerden Kuyucak civarında da
bulunmaktadır.
Kuyucak’a Karakeçili Yörükleri XIX. yüzyılın baslarında
yerlesmeye baslamıslardır. Köyün etkin sülalesi “beyler” lakabı ile
anılan Karakeçili Yörük Asiretinin “Özbekli Cemaatı”na
mensupturlar. Bunları takıben, Göçeri’den Gençağalar, Bessaray’dan
Zeybekler,Yörük Çetmiden Musalar, Yörük Karacaören’den Hacı
Mollalar gelmis ve yerlesmislerdir.
Eskisehir bölgesindeki Karakeçili Asiretinin mensupları
dağınık bir yerlesim olusturmakla birlikte, cemaat ölçeğinde Kuyucak
köyü ve civarında yoğunlasmaktadırlar. Bu açıdan Özbekli Cemaati,
1942 Yağmur SAY
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
Karakeçili Asireti’nin sosyal, kültürel ve etnik yapılanmasında,
Anadolu’daki iskan hareketinin izlenmesinde son derece önemli bir
arka planı olusturmaktadır. Karakeçili yörük asiretinin serdarı Hacı
Bekir Sıddık Bey’in XX. Yüzyıl baslarındaki tespitleri bu cemaat
hakkında bilgi vermenin yanında asiretin Anadolu’daki dağılımı,
sosyal yasantısı, ekonomisi hakkında da önemli ipuçları içermektedir50
:
“Asiret-imezkure Özbek diyarından geldikleri için
cümlesinin ismi Özbek ve Türk Asireti ise de oba oba cemaat
oldukları için her obaya birer nesil ismi verilmis ve isimleri de
Veliler, Karabakılı,Sazlı, Hacı Halil,Hayyam Kethuda, Akça
Đnli,Eyne-i Hanlı cemaatları namıyla ma’ruf olup bazı cemaatın
ikiye taksimiyle ve baska isimlerle tesmiye olunduğu vardır.Özbek
ismi bu cemaatta baki kalmıstır.Asirette Alaycık denilen sey simdi
pencerelerde görülen kafes misli ve ham yünden ma’mul softa iki
parmak arzında yarım parmak kalınlığında iki adam boyu tülunda
tahtaları birbirine çatarak bir barğir dengi olacak kadar ağırlıkta ve
icab-ı takdirinde her ikisi karsı karsıya getürülüb arka ve ön
taraflarına dahi halaçların yay astıkları ağaç gibi çubukları ip ile
kafes misali örülüp üzerine duman çıkacak bir delik ihatasından
beyaz iken kara keçe olur. Ve bu halde alınırlarmıs ve olan
Türkistan ve Özbek diyarında ve Horasanda bunun gibi haneler
mevcut imis. Yük hayvanlarına mahsusen semerleri olmayub alaycık
üzerlerine örtülen keçenin ismine tozluk denilir. Ve semerin
üzerinde görünen ağaç misali seyde kendi imalatı olarak alık ağacı
namıyla müsemma ağacın altına mezkür tozluğu yedi sekiz kat
dürüb barğirin üzerine ve anın üstüne de alığı koyup ip kolonlar ile
bağlar ve ağrık tabir olunan pırtı ve esya-i sairelerine de yükledüb
konub göçerek yasar imis.Yakın vakte kadar firdevs-nisin Ertuğrul
Gazi Hazretlerinin türbesinde alamet-i mahsusa olmak üzere tozluk
parçasıyla alık muhafaza olunub asiret ve zevad tarafından takbil
olunmakta imis ve içlerinde uyanık ve sahib-i dirayet ademleri ace
tesmiye olunub ve el’an Özbek Cemaatı içinde ace ismiyle mülakkab
kesan mevcuttur.Cennet mekan Sultan Osman Han Gazi hazretleri
zamanında bulunan ümaradan Turgut Alp namındaki zevatın
ismine nisbetle Toluzlu cemaatinden karye ve eshaslar mevcuttur.”
Karakeçili Yörük Asireti’ne bağlı Özbekli cemaati,
Ortaasya’daki Özbekistan bölgesinden kopup geldiğinden ötürü bu
ismi almıs olması kuvvetle muhtemeldir51. Cemaat, Eskisehir ve
50 Hacı Bekir Sıddık Bey, Risale.
51 Hacı Bekir Sıddık Bey de bu görüsü risalesinde belirtiyor ayrıca bunu temellendirmek adına çadır mimarisinin
benzerliğini ve adlandırmadaki benzer terminolojiyi de vermektedir. Sıddık Bey, Yörüklerin kullandıkları “Alayçın” denilen
Karakeçili Asireti… 1943
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
civarına XIX. Yüzyılın baslarında, asiret beyi Hacı Kerim Bey
döneminde gelir. Bir süre konar-göçer yasarlar. Karaca Hacı Mehmet
Bey zamanında Konnamıs mevkiini yurt edinirler. Daha sonra
Buradan da Kuyucak’a geçerek bu bölgeyi yurt tutacaklardır.
Özbekistan’dan Anadolu’ya gelen Özbekli cemaatı bir süre
Karaman civarında kalarak yazın Aksehir’in Tekke Köyü yaylasına
kadar gelmislerdir.
Devlete ve orduya yün, iplik, aba vb. üretimi sağlama
karsılığında vergi muafiyetine de kavusurlar ;
“Kıdvetü’l-asairü’l-kabail ve harameynü’l-serefeyn
Yörükanın dan Özbekli Cemaatı ahali ve bi’l-cümle ihtiyar ve söz
sahipleri zide kabail-hüminha oldurki: Mülhekatıyla Karesi Sancağı
muhassallığı ba-irade-i seniyye uhde-i halisanemize tevcih ve ihsanhümayun
buyurulmus ve bu cihetle cemaat-ı merkumeye bir sey
nasb-ı lazimeden bulunmus ve geçen cemaat-ı merkumeden bey
bulunan Kerim oğlu Mehmet Bey hattı-zatında dirayetkar ve
mücerrebü’t-etvar olmasıyla isbu altmıs dört senesine mahsuben
daha yine cemaat-ı merkuma beyliği uhdesinde ibka ve takriri
kılınmıs olmaktan nasi sizki muhatabın-ı merkumunsız keyfiyet-ima’lumeniz
oldukda mir-i merkum-ı cemaat-ı mezküreye bey bilüb
rey’ine mutabaat ve rızasından bir hatve inhiraf olunmayarak ahalii
merkumenin üzerlerine edası lazım gelen mal-ı mirilerini vakt-ı
zamanıyla tahsiline bu tarafa irsal ve kevsili hususunda mir-i
merkum ile bi’l-ittifak suret-i tesviyesine mübaderet ve hilafından
hazer-i mücanebet eyleyesin ve sen ki mir-i merkumsun sen dahi
mukteza-i me’muriyet ve dirayetin üzere cemaat-ı mezküre ile
hüsnü’l-ülfet ve imtizac ederek sene-i mezküre mal-ı mirilerini
vaktiyle tahsil ile mal sandığına irsal ve teslimine ve bu bahane ile
fukara-i iz’ac etmeyüb her halde cümlesinden canib-i hazret-i
mülukane için de da’vat-ı ve teslimine dikkat ve bu bahane ile
fukara-i iz’ac etmeyüb her halde cümlesinden canib-i hazret-i
mülukane için da’vat-ı hayriye aldırmağa mezid-i i’tina ve dikkat ve
hilafından hazer ve mücanebet etmeniz babında me’muriyetine havi
liva-i Karesiden is bu buluruldu.Đsdar ve tisyar kılınmıstır.Bimühi-
Teala vusulunda gerekir ki ber-muceb-i buyurdı amel ve hareket
eyleyesin.Fi Safer sene: 64(1264/1847)”52
çadırın tarifini yapmakta ve bu tür çadırlara Sarıkeçili Yörüklerine tabi cemaatlerde “Alaçık” dendiğini belirtmektedir. (Hacı
Bekir Sıddık Bey, Risale)
52 Özbekli cemaatı Reisi Mehmet Bey bin Karaca Hacı Mehmet Bey bin Hacı Kerim Bey’e verilen buyruldu (Hacı
Bekir Sıddık Bey, Risale).

Karaca Hacı Mehmed Bey’in oğlu Hacı Bekir Bey, Bursa
valisi Ahmet Vefik Pasa ile iyi iliskiler kurar.Pasa tarafından taltif
edilir.Yörük Asiretlerinin yönetimi ve denetlenmesi isiyle
görevlendirilir. Asireti Konnamıs’tan, Kuyucak’a getirir ve buraya
yerlesir. Burada, Devletin kurduğu Balıkesir’deki yünlü dokuma
isletmesine yün ve yapağı üretiminde görevlendirilirler. Hacı Bekir
Bey, böylece devlet ile asiret arasındaki yakınlığı arttıracaktır.
XX. yüzyılın baslarında (M.1321), Karakeçili Yörük
Asiretinin serdarı Hacı Bekir Sıddık Bey’in yaptırdığı sayımda
kendisine tabi ve iskan olan Karakeçili köylerinin hane ve nüfus
sayılarını tespit ettiğini görüyoruz. Ancak bu tespitlerinde Manisa,
Balıkesir’deki gibi yörükler sayım dısı bırakılmıstır. Ayrıca Eskisehir,
Kütahya, Aydın, Afyon,Usak, Bursa, Adapazarı, Kocaeli gibi illerdeki
Karakeçili Yörükleri kısmen sayılmıstır. Konar-göçer olarak
yasayanlardan hiç söz edilmemistir.Buna rağmen Đç-Batı Anadolu’da
XIX. yüzyılın sonlarında 100’den fazla köy, 2856 hane ve 14521
nüfus ile Karakeçililer’in Osmanlı Devleti’nin en büyük asireti olduğu
görülmektedir53.
Çevredeki bütün Yörük Beylerini idaresi altına alacak kadar
yetki ve etkiye sahip olan Karaca Hacı Mehmet’in; Hacı Bekir,Hacı
Ahmet,Hacı Mehmet(Hatip),Hacı Hüseyin, Hacı Hasan, Đsmail,
Mustafa ve Hacı Ali isminde 7 oğlu, Halime, Dudu,Fatma ve Ese
isimlerinde 4 kızı vardır. Kuyucak köyü mezarlığındaki mermer mezar
tasındaki kitabeye göre; H.1296/1878 tarihinde vefat eder, yerine Hacı
Bekir Sıddık, Bey olur.
Karakeçili Yörük Asiretinin Serdarı Hacı Bekir Sıddık Bey ;
Eskisehir yöresinde Özbekli Asiretinin ilk konakladığı yeri
olan,Kuyucak’ın 8 km. doğusundaki Konnamıs’ta 1264/1848 yılında
doğar. Babası tarafından iyi bir yönetici olarak yetistirilir. Babasından
sonra asiret beyi olarak devrin padisahı Sultan Abdülhamid tarafından
takdir edilir.
Hacı Bekir Bey, çevredeki bütün Karakeçili Yörüklerini
teskilatlandırır. Karakeçili Süvari Alayını kurar. Hacı Bekir Sıddık
Bey’in,Ethem,Mehmet,Emin ve Mesud isminde dört oğlu
vardır.Bunlardan Ethem Bey,babasının isteği ile Karacasehir’e
yerlesmis,1921 yılında Yunanlılarla yaptığı Gediz Muharebesinde
sehit olmustur. Kurtulus Savası yıllarında, düsmanın takibine uğrayan,
Hacı Bekir Bey’in çocukları ve torunları daha güvenli yerlere
gitmislerdir. Bunlardan Kerim Bey ve Emin Bey Karaman’a giderek,
53 Osmanlı nüfus sayımlarında,yalnız vergi nüfusu esas alınırdı.Kadın, çocuk,memur,din adamı, gayrimüslim vb.
toplam nüfusa katılmazdı. (Hacı Bekir Sıddık Bey, Risale)
Karakeçili Asireti… 1945
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
oradaki akrabalarının yanında bir süre kalmıslardır. Düsman çekilince
tekrar Eskisehir’e dönmüslerdir.
Kuyucak, Kurtulus hareketinde, Yunan isgalinde çok acılar
çeker. Yunan isgalinde Hacı Sıddık Bey’in konağı Yunan garnizonuna
dönüstürülür. Köyde tas tas üstünde bırakılmaz. Karakeçililer çok
daha güvenli bölgelere göç etmek zorunda kalırlar. Đsgalin en güzel
tanıklığını, Yunanlıların Türklere ve Mustafa Kemal’e duydukları kin
ve nefret, konak içinde belirli yerlere Yunan askerleri tarafından
yazılmıs siir veya sözlerde apaçık kendini göstermektedir

Anacığım, direnisçi kalmaya karar verdim
Asya’nın dağlarında Türk bırakmamaya
Eğer öldürüldüğümü öğrenirsen Asya’da
De ki öldürüldü tatlı anavatan için
______ _______ _______ _______
Nerede fakir ya da zayıf kendine ait hiçbir seyi olmayan (biri varsa)
Silah, yiyecek alsın, çocuklarına versin
Bomba alsın sayısız, bataryalara versin
Kemal ile yirmi bes sene savassın diye
______ ______ _______ _________
Görelim bakalım iki (mizden) hangisi ilk (olarak) boyun eğecek
Diğerine geçirecek .....ni, ağzına, dibine kadar
_______ _______ _______ _________
Apostolos Çonsiras
Volos’tan (Atina’ya komsu biraz kuzeyinde bir kent)
52. Kolordu, &. Bölük
Tertip 1916/ 4 Temmuz 1922 «
54 Hacı Bekir Sıdık Bey’in konağında bulunan bu ve benzeri yazılar kendi slayt arsivimizde kayıtlı bulunmaktadır.
1946 Yağmur SAY
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
Ekonomi
Hacı Bekir Sıddık Beyin risalesi Karakeçili ekonomisi
hakkında önemli ipuçları vermektedir ; Erkek kadın yünden ve
yapağıdan eğirip dokudukları, giydikleri, bu isi bildikleri için de asker
için gerekli abayı dokumaları ve eksiklikleri gidermeleri için
Balıkesir'de bir fabrika kurulduğu, asiretin oba oba oraya ilhak
edildiği, gerektikçe her obanın basındaki eski meshur alpların
çocuklarından birine emir verildiği, onun da bu emri halka duyurduğu,
övgüye değer hizmetleri geçtiği için oba halkının mükâfat olarak
askerden ve koyun vergisinden muaf tutuldukları, çok az bir
Haremeyn vergisi alındığı, bu vergiye mahsuben de eğirme
ücretlerinin irad kaydedildiği bildiriliyor. Obaya yün verilir, ip
alınırmıs. Bu ipten baska yılda bir kere nüfus basına birer, ikiser kıyye
"beden ipi" denilen eğrilmis ip dağıtılırmıs. Haremeyn vergisinin
toplanması ve diğer hususların icrası için alpzâdelerden biri bey
atanırmıs. 1259/1848 yılında bir padisah iradesiyle Manisa ve
Hüdavendigâr yani Bursa illerinde ve diğer yerlerde bölük bölük
yasayanlar iskân edilip, bazı vergiler kaldırılarak, oba fertlerinden
asker ve ösür alınmaya baslanmıs. 1283/1867'de Ahmed Velik
Pasa'nın müfettisliği sırasında asiret Balıkesir'den fek edilip,
bulundukları ilçelere ilhak olunarak, beğlik unvanı da kaldırılıp,
eskiden olduğu gibi muamele edilmeye baslanmıstır55.
Asiretin iskan olunduğu hemen hemen bütün bölgelerde
yasam ve geçim tarzının hayvancılık ve buna bağlı olarak yün,iplik ve
aba üretimi olduğu görülür. Büyük çapta yünden üretilen mamul
maddelere dayanan ekonomik faaliyet XX.Yüzyıl’ın baslarında bile
canlılığını korumaktadır.Ancak, Osmanlı Devleti’nin bu dönemdeki
mali yetersizlikleri siyasal çözülme,vergi sistemindeki bozukluk,
üretimin düsmesine ve vergi adaletsizliklerinede neden olmustur.Bu
cümleden olarak büyük çapta üretim yapan asiretin yün ve mamul
madde üretimindeki verimi düsmüs, fiyat politikalarındaki
dengesizlikler asiretin hem vergilendirmede, hem de devlete
gönderdiği mamül maddelerdeki sayının ve kalitenin düsmesine de
neden olmustur. Öyleki asiretle Osmanlı Devleti arasındaki bu
döneme kadarki gerçeklesen iletisim azalmıs, hatta ürün akısını
sağlamak ve hızlandırmak için devlet buyruldular çıkarmıstır. Hacı
Bekir Sıddık Bey’in risalesindeki bir buyruldu Kıdvetü'l-asâir ve'1-
kabâil ve Haremeynü's-Serifeyn yörükânından Eskisehir sancağı
kazalarında iskân üzere bulunan Tülüzlü ve Poyrazlı ve Hacı Halil
obası ve Özbekli ve Hayyam Kethüda ve Akçainli ve Sazlı ve
Karabakılı cemaatlerinin beyleriyle bilcümle muhtar ve söz
55 Hacı Bekir Sıddık Bey, Risale.
Karakeçili Asireti sahiplerine hitaben yazılmıstır. Askerin kıslık elbisesi için kendi
koyunlarından alınacak yün iplerinin, taahhüt etmelerine rağmen Balıkesir'deki aba-hâneye teslim edilmediğinin anlasılması üzerine, buyrultunun yazıldığı anlasılıyor. Buyrultu ile birlikte ne kadar yün ipi toplanacağını bildiren bir defter de gönderilmis, dısarıya bir dirhem ip satılmadan toplanıp abahaneye teslim edilmesi emr olunarak, kararlastırılan fiyat üzerinden bahasının ödeneceği bildirilmistir. Bu buyruldu da yukarıda zikrettiğimiz fikri doğrulamaktadır ;
“Mir-i Muma’ileyh Mehmet Bey’e i’ta olunan diğer buyruldu.”Kıdvetü’l-asair ve’l-kabail ve Haremynü’s-serefeyn Yörükannıdan Eskisehir Sancağı kazalarında iskan üzere bulunan Toluzlu ve Poyrazlı ve Hacı Halil Obası ve Karabakılı Cemaatlarının beyleriyle bi’l-cümle muhtar ve söz sahiplerine merkumun zide kabil-hüm inha olunur ki: Asakir-i Nizamiye Sahane elbise-i sita’yeleri olub Balıkesir’de i’mali iktiza-ı emr ve irade-i seniyye-i hazret-i padisahiden olan abalar lazimesi içün kendi ağnamlrınızdan husule gelen ip yünlerin eğrilerek getürülüb abahane-i mezküre teslim eylemeniz lazime-i halden ve iktiza-i ta’ahhüdünüzden iken zikr olunan iplerden simdiye kadar abahanei mezküre bir kıyye ip gelmemis olduğu anlasılmıs ve cemaatlerinizden beher sene müretteb olan yünlerin bir kıt’a defter-i leffen gönderilmis ve mezkür iplerin gelmemesinden dolayı aba i’maline sekte gelmis ve bunun icabında vehameti nefsinize raci olacağı bedihiyattan bulunmus olmağla imdi siz ki muhatabın-ı merkumsunuz keyfiyet ma’lümunuz oldukta defter-i mersule-i
merkumede muharrer olduğu vechile cemaatlerinizin ahalisinin kendü ağnamlarından husule gelen yünlerin bir dirhemi mahall-i ahare füruht olunmayarak müteahhit olduğunuz vechile heman ip imalıyla getürüb abahane-i mezküre teslim ve iktiza eden bahası fiyat-iı mukarreresi vechile ashabına kamilen i’ta olunacağından mezkür iplerin peyder-pey imal ve irsaline kemal-i itina ve dikkat ve akdemce is’ar kılındığı vechile mal-ı miriden bakaya kalan meblaği ve imal olub mevcud olan ipleri bi’l-istishab beylik usulünün icrası
zımmında serian su tarafa azimete mübaderet eylemeniz babında mutasarrıflık liva-i Karesi’den isbu buyuruldu amel ve hareket eyleyesin.Fi 7 sene 285 (1285/1868)”

SONUÇ
Karakeçili Asireti Osmanlı Devleti’ni kuran Kayı Boyu’na bağlı bir asirettir. Kayı Boyu, Oğuzların en büyük boyu olup, Bozoklara tabidir. Moğolların baskısıyla Ertuğrul Bey yönetiminde  Anadolu’ya gelen Kayı Boyu ve Karakeçililer yarı- göçer yasam biçimlerini Anadolu’da da sürdürmüslerdir. Anadolu’nun Türklesmesi ve Đslamlasmasında büyük rol oynayan Karakeçililer, XI. Yüzyıldan itibaren yoğun biçimde hissettirirler. Öncelikle Sarıkeçili, Teke Türkmenleri, Keçilü Cemaatleri vb. adlandırmalarla Anadolu’nun çesitli bölgelerine akarlar. Anadolu’daki yayılma bölgeleri hemen hemen tüm Türkiye coğrafyasını kapsar. Bunlar içinde bazı asiret üyelerinin olusturduğu topluluklar ile cemaat yapılanmaları bazı Kürt asiretleri içerisinde Kürtlesir. Bu yayılmada asiret yeni köyler kurar. Bugün Kürt Asireti olarak bilinen Milli Asireti tapu tahrir kayıtlarında Karakeçililerin olusturduğu bir asiret olarak karsımıza çıkmaktadır. Yoğunluklarını daha çok Orta Anadolu’da hissettirirler. Bunlara en iyi örnekler Kırıkkale ve Haymana yerlesim alanlarıdır. Diğer bir ifadeyle bu bölgede yasayan Karakeçililer, Anadolu’nun diğer bölgelerinde yasayan Karakeçililerin akrabalarıdır. Karakeçililerin bazı seriye sicillerinde “Yörükan-ı Karakeçili” ve “Uluyörük” adlarıyla anıldıklarını görüyoruz.
Anadolu’daki Karakeçililerin önemli bir bölümü Urfa yöresinde yasamaktadır. Burada yasayan Karakeçililer Türk soylu oldukları halde Türkçeden farklı bir lehçe konusmaktadırlar. Ancak konusulan bu lehçenin “Doğu Anadolu Osmanlıcası” dediğimiz “Gürmanç Ağzı” olduğu açıktır.
Fuad Köprülü’nün Kayı Boyu’na mensup oymaklar tarafından olusturulmus yerlesim birimlerini bir harita esliğinde ortaya koyduğu çalısmasında Kayı adını tasıyan birçok yerlesim bölgesi görülmektedir. Özellikle bu gibi yerlere Osmanlı Devleti’nin temellerinin atıldığı Eskisehir ve Bilecik çevresinde de rastlanmaktadır. Buna bakarak Kayı Boyu, Anadolu’nun pek çok yerinde dağınık bir yerlesim hareketliliği göstermistir.
Bunun yanında Osmanlı Devleti’nde birçok asirette olduğu gibi Karakeçili Asireti’nin de belli dönemlerde zorunlu iskana tabi tutulduğu anlasılmaktadır. Bu cümleden olarak birçok köy bu zorunlu iskanlar nedeniyle Karakeçililer tarafından kurulmustur. Bu demografik hareketlilik içerisinde Eskisehir merkez olmak üzere en çok konar- göçer asireti ve Karakeçililere bağlı cemaatleri barındıran yöre hiç süphesiz Seyitgazi bölgesidir.
Karakeçili Asireti hemen hemen tüm ekonomik kayıtlar da görüldüğü üzere birçok iktisadi çabanın içine girmistir. Tarım ve Hayvancılık basta olmak üzere maden suyu tesislerine varana kadar Osmanlı Devleti’ne katma değer üretmistir. Hayvancılığa bağlı olarak Karakeçili Asireti, yün, iplik, aba üretimi konusunda adeta Anadolu’da merkez olmuslardır.
XIX. yüzyılda çesitli sosyal nedenler ve buhranlar sonucunda asiretler üzerindeki baskı artmıs, Kafkaslardan ve Balkanlardan gelen yoğun göçmen nüfusun iskan çalısmaları Karakeçililerin elinde bulundurdukları ovaların onların elinden çıkması sonucunu doğurmustur. Bu ve benzeri nedenlerle göç
hareketleri görülmekte, bazı konar- göçer Yörük Asiretleri de ellerinde kalan yaylak ve kıslaklarına yerlesmek zorunda kalmıslardır. Bunun yanında Orta Asya’dan gelen yeni Türk göçlerinin yoğunluğuyla bazı bölgeler bosalmıs, köy halkının bir bölümü iç bölgelerde yeni köyler olusturdukları gibi, bir bölümü de sehirlere akmıstır. Bu zorunlu iskan çalısmaları esnasında temel olarak
hayvancılıkla uğrasan Yörükler vadilerin yüksek yamaçlarını ve dağlık bölgeleri seçmislerdir. Dolayısıyla Anadolu’daki etnik ve demografik değisimi ve karısımı incelerken bu temel üzerine hareket etmek çok daha doğru olacaktır.
Eskisehir merkez olmak üzere en yoğun konar- göçer asireti barındıran Seyitgazi yöresi ve çevresinde Karakeçili Asireti’ne bağlı Özbekli Cemaati, bu bölgede en önemli ve yoğun nüfusu bir cemaat olmustur. Özellikle Abdülhamid döneminde Özbekli Cemaati’nin yoğun olarak yasadığı Kuyucak Köyü’nün saltanata verdiği ekonomik ve askeri destek son derece dikkat çekicidir.

Not: Yukarıdaki tez de her ne kadar karakeçili ve  milli aşiretlerinin Türkmen oldukları vurgulansa da , Akkoyunlu büyük araştırmacı ve ulema Türkmen Ebubekir-i Tihrani, 15.Asırda kaleme aldığı " Kitab-i Diyarbekiriye" de Karakeçili ve akkeçililerin Akkoyunlu Türkmenleri ile beraber konar göçer yörük hayatı yaşayan savaşlara katılan kürt aşiretleri olduğunu yazar. Akkoyunlu döneminde Dunbullu, Ziraki ve süleymani kürt aşiretleri de Türkmenlere destek vermiş ve onlarla yaşamıştır. Milli aşireti de İbrahim paşa  yönetiminde Hamidiye alayları içinde  yer almış olan  ünlü bir kürt aşireti olup, büyük kısmı alevilerden müteşekkildi. Muhtemelen  bu aşiretlere ait kayıtlar türkçe tutulduğu için bunların Türk olduğu varsayılmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder