BOTAN, BUXTAN AŞİRETİ

Doğu ve Güneydoğu ile İran ve Irak’ta yaşayan birçok aşiret bu ve buna benzer isimle anılmaktadır. Boti, Botani, Botan, Boxti ismi tarihi Cizre şehri ve Mezapotamya’nın halk arasındaki ismidir. Botan; Mardin, Urfa illeri ve bağlı ilçelerin tümünü kapsayan bölgedir. Bu bölgeden ayrılan tüm aşiretlere Boti veya Botani ismi verilir. Fakat bölgenin asıl yerli aşiretleri Dümüliler ve Buxtiler’dir. El Sem’ani kitabında Botani diye bir şehirden bahsetmektedir. Sem’ani’ye göre bu şehir Horasan’da Nişabur şehri yakınlarındadır. Yine El Semani’nin aktardığı bilgilerin aynısını Yakut El Hamevi de anlatmaktadir. Şerefname de Bohtan veya Boxti olarak bahsedilen bu aşiretin Sahabe Hz.Halit Bin Velid'in torunları olduğunu bahseder. Ancak 1945 yılında Kahirede basılan "Kürt Devletleri ve Beylikleri Tarihi" isimli kitabın 364. sayfasında şunlar yazılıdır: Süleyman Bin Halid Sıffın Savaşında öldürülmüştür. Essed-ül Gabe isimli eser diyor ki: Hazreti Halid'in soyundan kimse kalmamıştır.Hepsi veba hastalığından ölmüştür. Bu yüzden Halid Bin Velid'in Medine deki mülklerinin mirası Eyyub Bin Seleme'ye kaldı. Nihayet-ül İrb'in yazarı diyor ki:,Halid'in soyundan geldiğini iddia edenler yalan söylüyorlar, bazı Cezire aşiretleri, Eski Hıldi (Kıldi) halkından geldikleri ve Kürdler Halid Bin Velid gibi kahramanları yücelttikleri ve örnek aldıkları ve ayrıca İslamiyete şiddetle bağlı oldukları için Cezire (Bohti) beylerinin Halid Bin Velid'in soyundan geldiklerine inanmışlardır. Şerefnamede ayrıca, Boxti (Bohti,Bohtan) aşireti Başta yezidilik inancını benimsiyorlardı. Sonra da Yüce Allah onları doğru yola, Ehl-i Sünnet ve Cemaat mezhebine dönmeye muvaffak etti, Camiler ve medreseler kurdular, bunlara olgunlaşmış köyler, verimli tarım alanları vakf ettiler. Kürdistan aşiretleri arasında, cesaret ve yiğitlikleri ün yapmış, azim ve atılganlıkları ile tanınmışlardır. Onlar değerli silahlar, nadir bulunan savaş ve döğüş araçları, özellikle Mısır Kılıcı ile Şam Mızrağı satın almaya ve taşımaya meraklıdırlar, Bunları çok yüksek fiatlarla satın alırlar ve kendi aralarında gerçek değerleriyle değerlendirilir. Ayrıca soylu Arap atlarını da beslerler. kavga ve vuruşma günlerinde düşmanın karşısında tek saf olarak dururlar; ne korku, ne de endişe onları yerlerinden kıpırdatamaz, en kritik durumlarda bile cesaretlerini hiç bir zaman kaybetmezler. Onlar bu bakımdan, Kürdistan'ın öteki aşiretlerinden olan bütün emsallerinden daha üstündürler. Cezire şehri eski şehirlerdendir. Ömer’in –Allah ondan razı olsun- halifeliği döneminde 17 (638) yılında, Ebu Musa el-Eş’ari ile Sa’d bin İyaz bin Osman tarafından barışçı yoldan fethedilmiştir. O zaman bütün Cezire halkı haraç ödemeyi Kabul etti. Yanlız Cezireye bağlı aşiretlerden Beni Tağlib Arap aşireti bunu Kabul etmeyerek Rum Kralına kaçtı ve oradan şu haberi gönderdi “Bizden istenen paralar sadaka olarak isteniyorsa, ödemeye hazırız.” Durumları Ömer’e Arz edildiği zaman “Haraç da sadakadır. Kabul edin” dedi. Bunun üzerine onlar da yine yerlerine döndüler. Cezire kalesine gelince; bu Emevilerin sekizinci halifesi olan ve Emevilerin arasında adaleti ve insafıyla tanınan, bundan ötürü de kendisine “ikinci Ömer bin Hattab” lakabı verilen Ömer bin Abdülaziz in eserlerindendir. Emevilerin uydurduğu ve 100 yıl kadar da gelenek halinde sürdürdükleri o çirkin, iğrenç adeti kaldıran da yine kendisidir. Bu adet camilerde minberler üzerinde Ali Efendimize ve iki himmetli imam Hasan ve Hüseyin e lanet getirilmesiydi.ömer bin Abdulaziz bunu kaldırmakla, islam alemini bu curme uymaktan ve vebalini çekmekten kurtarmış oldu. Cezire şehri ve kalesi Şattularab (Dicle) ırmağının kıyısı üzerindedir. Nehir taştığı zaman iki kola ayrılır ve bu kollar hem kaleyi hemde şehri iki yandan çevirirler. Kalenin üst tarafında taşve topraktan yapılmış büyük bir bent vardır; bu bent kabaran suların kaledeki evlere ve kurumlara zarar vermesini önlemektedir. Bunun içindir ki, insanların kale ile şehir arasında köprüden gidip geldiklerini görürsünüz. Bundan ötürü şehre “ömeriye ceziresi” adı verilmiştir. Cezire vilayetinin bazı güzel kaleleri ve ilgi çekici yöreleri vardır. Biz sayın okuyucunun usanmaması, kendisine bıkkınlık gelmemesi icin bu kitapta bulunanlardan 14 kale ve yöreyi anlatacağız: 1- Gurgil Nahiyesi, Nuh’un gemisinin üzerinde durduğu Cudi Dağı buradadır. Bu yörenin aşiretleri yedi kolda toplanırlar. Bunların dördü Hüseyni’dir. Şehreweri, Şehrili, Gurgil ve İsturi. Diğer üçü ise Yezididir. Niwidkawun, Şoriş ve Hivdıl. 2- Bereket kalesi ve yöresi, Burası bu yöreyi elinde tutan aşiretin adıyla tanınmıştır. 3- Erux (eruh) yöresi ve kalesi. Erux kabilesinin egemenliği altında bulunan bu kale, Kürdistan’ın en sağlam ve en güzel kalelerinden biridir. 4- Pirûz kalesi ve yöresi. Burası Piruz aşiretine özgüdür. Bu aşiret üç gruba ayrılmıştır. Castulan, Bızm ve Kırafan. 5- Garisî aşiretine özgü olan Badan kalesi ve yöresi. 6- Kalesine Kelhok adı verilen Tınzê (Tınzi) yöresi. Burası da yine Garısi aşiretinin yönetimindedir. 7- Fınık kalesi ve yöresi. Buranın kabileleri dörttür. Fınık beylerinin durumu anlatırken bunlarda anlatılacaktır. 8- Tor yöresi. 9- Heysem yöresi. Burada oturanların çoğu ermeni ve Hristiyandır. Cezire hükümdarlarının gelirinin ve tahılının çoğu buradan üretilmektedir. Cılki kabilesi de yine burada oturmaktadır. 10- Cezire ülkesinde güzel narlarıyla ün yapan Şax (Şah) yöresi ve kabilesi. Bu yörede oturanlar da yine ermeni ve hristiyanlardır. Şildi kabilesi de burada oturmaktadır. 11- Neş Etel Kalesi 12- Ermışat kalesi. Burası Boxan (bohtan) aşiretlerinin en güçlülerinden olan ve en çok dayanışma içinde, en çok öfkeli ve en güçlü adalar çıkaran Bırasıpî aşiretinin yönetimindedir. 13- Kamiz adı da verilen Kiver Kalesi. Bu Garısi ve Kırşi kabilelerinin egemenliği altındadır. 14- Tınzê (Tınzi) yörelerinden olan Dêrde kalesi. Burada oturanların bir kısmı araptır. Tuhayri, safan ve beni ubade gibi. Bu yöredeki ermenilerin çoğu arapça konuşurlar. Kabile ve aşiretleri şunlardır. Dınbıli, (Dünbüllü) Nuki, mahmudi, şeyh Bızıni, Maski, Reşiki, Mıx, Nehran, Peykan, belan, bela Sturan, Şeroyan, dutiran, Doğruşu şudur ki, dınbıli ve Mahmudi aşiretleri aslında Cezire vilayetinden göç edip buraya gelmişlerdir. BOTAN(BOHTAN,BUXTİ) AŞİRETİNİN ÖNEMLİ ŞAHSİYETLERİ: 1-Süleyman Bin Halid Yukarıda da geçtiği gibi, cezire hükümdarlarının atalarından, buranın yönetimini eline alan ilk kişi, süleyman bin halid olmuştur. Kendisi burayı bir sure izzet ve ikballe yönetmiş, sonra vefat etmiş ve üç erkek çocuk bırakmıştır. Mir hacı Bedir, Mir Abdülaziz ve Mir Ebdal. Fakat yetenek ve ehliyet yönünden çocuklarının en doğru yolda olanı Emir abdülaziz idi. Kendisi adalet ve alicenaplıkta kardeşlerinden üstündü. Zeka ve akıllılık belirtileri üzerinde kendini gösteriyordu. Günden güne ve saatten saate kamu işlerini eline alıyordu. Sonunda halk arasında şanı yüceldi ve edeğeri arttı. Şairin şu sözleri kendisine uygun düştü. “aklının çokluğundan dolayı, başının üst tarafı Parlatıyordu yüksek yıldızı” Bunun için babasının ölümünden sonra Cezire yönetimi kendisine verildi. Ayrıca Gurgil yöresinin işleri kardeşi Mir Hacı bedire, Fınık yöresi de kardeşi Mir Ebdal a verildi. Hep birlikte adalet ve insaf yolundan yürüyerek ülkeyi kararlılık ve azimle yönetmekte ittifak ettiler. Halka karşı da görevlerini en iyi şekilde yaptılar. Hiç bir şeyde anlaşmazlığa düşmediler.(Alıntı:Şerefname,M.E.B) 2-Süleyman (Emir Süleyman) Mervani Ahmet Melik Nasreddin'in veliahtı olan Emir Süleyman, Ebulharp (Savaş Babası) unvanıyla tanınıyordu. Gez aşiretlerinin Kürdistan'a gelişleri sırasında Cizre hakimiydi. Süleyman Bey, hile yapmak amacıyla Gez aşiretinin ileri gelenlerini yemeğe davet etti. Bunlann reislerini tutuklayıp, aşiretin dağılmasını sağladı. H.441 (M. 1050) yılında babasının emriyle Hamidi aşiretlerinin reisi İskanlı Emir Ebul Hasan 'la birlikte Musul hakimi olan Kervaş ile savaşmak için Musul'a gitti. Bu savaşta galip gelerek, Kervas'ı esir alarak, devlet başkanı olan kardeşine teslim etti. H.446 (M. 1054) yılında Erbil hakimi ve Buhti aşiretinin reisi olan Muski Emir Ebul Hasan ile savaştı. Başnavi Ebu Tahir'in kızıyla evli olan Emir Süleyman, Ebul Hasan'ı tutukladı. Ebul Hasan, ölünceye kadar hapiste kaldı. Ebu Tahir bu duruma sitem edince Ebulharp, kayınpederi olan Ebu Tahir'i zehir içmeye zorladı. Ancak Emir Süleyman, Ebu Tahir'in oğlu tarafından öldürüldü. Derleme:Memedé Kazım UYARI: Bu sitedeki bütün materyallerin her hakkı saklıdır. İzin alınmadan ve kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz ve kopyalamak suretiyle elektronik ortamda kullanılamaz ve kitaplaştırılamaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder