BADILLI AŞİRETİ

BADILLILAR Ağırlıklı olarak Şanlıurfa sınırları içinde yaşayan bir aşirettir. Günümüzde Badıllı ismi ile tanınır. Geçmişte bazı tarih kitaplarında Badeli, Badıli, Bedeli, gibi isimlerle de kayıtlara geçmiştir. Bu ismin aşirete neden verildiği ve kökeninin nereden kaynaklandığı bilinmemekle beraber İsfah yakınlarında bir kasabanın adına izafeten verilmiş olacağı düşünülmektedir. Günümüzde Orta Anadolu’da ve çeşitli bölgeler de yaşayan Beydilli Türkmenleri ile ve daha birçok aşiretle isim benzerliğine sahiptir. Yöresel Kurmanci lehçesinde Bedıl kelimesi çokça kullanılır. Çevre aşiretler Badıllılara Bedıli derler. Be-dıl; gönülsüz isteksiz kişilere hitaben söylenen bir kelimedir. Fakat Bad veya Badıl Farsça bir şehir ismidir. Türkmen aşireti olan Beydililerle isim benzerliği haricinde bir akrabalıkları ve ortak yanları tespit edilememiştir. Şanlıurfa Badıllıları Gazi Bey’den itibaren Mıllan abrının (federasyon) bünyesinde Mıllan‘a tabi bir aşiret olarak yaşamıştır. Bilindiği üzere Mılan aşiret federasyonu içinde yer alan aşiretlerin birinci kısmına asli aşiretler, ikinci kısmına tabii aşiretler ismi verilmiştir. Badıllılar tabi olan aşiretler kısmında yer almaktadır. Badeli ismi 200 yıl önceki eserlerde kullanılan isimdir. Türkçemizde geçen Beydilli kelimesi büyüklerin dili, büyüklerin söz ve kavilleri anlamına kullanılmıştır. Badıllıların Mılan federasyonu içindeki konumu tamamen Mıllan destekli ve asli aşiretler gibi davranma biçimindedir. Mıllan aşiretinin yöre aşiretleri ile yaptığı çeşitli savaş ve kavgalarda Badıllılar büyük fedakârlıklarla Mılan federasyonunu desteklemişlerdir. Yörede akıllı ve hürmetkâr tavırları ile tanınan bir aşiret olup kavga, dövüş gibi gayri ahlaki tavırlardan uzak durmuşlardır. Bu nedenle aşiret tarihinde onlarla ilgili bilgi bulmakta güçleşmektedir. Badıllıların tarih boyunca yerleşim bölgeleri genellikle Güneydoğu Anadolu’da Urfa ve civarı ile Karacadağ ve Diyarbakır arası olmuştur. 17. yüzyılın başlarında Diyarbakır’da sakin oldukları bilinmektedir. Ancak Badıllıların da diğer aşiretler gibi 1700’lü yılların sonuna kadar konargöçer oldukları ve belirli bir yerde iskân etmedikleri yapılan incelemelerde görülmektedir. Tarihte Badıllıların bahar ve yaz aylarındaki yaylak sahaları Siverek Karacadağ ve civarı, Kışın ise kışladıkları yer genel de Haran ve Ceylanpınar ovalarıdır. Hangi tarihte yerleşik hayata geçtikleri bilinmemekle beraber yaptığım araştırmalar 1680 tarihi ve sonrası Urfa’nın kuzeyine yerleşmeye başladıklarını göstermektedir. Günümüzde yaşadıkları köylerden bazılarının Cumhuriyet dönemi isimleri şunlardır. Yedikuyu, Hamurkesen, Kanatlı, Pınarbaşı, Külaflı, Ağızhan, Akören, Kumrulu, Özveren, Büyük ve Küçük Salkım, Karapınar, Uğurlu, Başören, Bölücek, Uzuncuk. Badıllıların bir bölümü Gümüşhane Çimendağı bölgesinde bir kısmı Refahiye ve civarın da yaşamaktadır. Ankara’da Suriye’de de Badıllılara rastlamak mümkündür. Tarihin birçok döneminde Doğu ve Güneydoğudan birçok nedenle bazı aşiretler parçalar veya aileler halinde Orta Anadolu’ya ve Osmanlının diğer illerine sürgüne gönderilmişlerdir. Bazı aşiretler ise göç veya sürgün haricinde tamamen yerleştirilmek amacıyla bazı bölgelere gönderilmiştir. Diğer bazı aşiretler hayvancılığın daha rahat yapılacağı yayla ve geniş meralara kavuşmak amacıyla Orta Anadolu’ya göç etmişlerdir. Sürgünlerin birinci kısmı Celali isyanları olarak bilinen 1519 -1658 tarihi arasındaki göçlerdir. Bu tarihler arasında göç eden veya göçe maruz kalan aşiretler şunlardır. Reşvan, (Reşıkan, _________________________________________________________________ -Dr. Fritz; Kürtler, sayfa 30 - Divan’ı Lügati Türk, Kaşgarlı Mahmut, Darul Hilafeti Aliye, Matbaatul Amire, Halep ,1915,1. Baskı -Dr Friç Lala Şahin Paşa ismini zikreder. Sh 330, Şertefname sadece Lala Paşa olarak kayda almıştır. Sh 381 doğrusu Lala Mustafa Paşa olmalıdır. Tarih ise 1578 olmalıdır. ) Şerefname Kura nehrine bağlı Kana çayı olduğunu söyler. Dr Friç bunun Kınığ Çayı olduğunu söylemektedir. Reşan), Canbegi (Cihanbeyli), Şexbizinî (Şeyhbızıni), Milan, Şadiyan-Şadilliyan Rutan (Rutıkan), Zırıkan, Sêwêdî, Terîkan, Mikaîlan, Mirdesîyan, Molikan, Badilîyan, Nasiri, Koçgiri, Mahasi, Belikan, Celikan, Oxciyan, Cutıkan, Xelıkan, Sêfıkan Pisiyan ve Beski (Beziki) Bu aşiretlerin 1800’lü yıllara kadar Anadolu’nun birçok bölgesinde konargöçer şekilde yaşadıkları ancak 1700 yılların sonuna doğru yerleşik hayata geçmeye başladıkları bilinmektedir. Bu tarihlerdeki bazı göç listelerinde Badıllı aşireti de göze çarpmaktadır. Badıllı İsmi Üzerine Doğu ve Güneydoğu da yaşayan Badıllılar ile Türkmen Beydillileri arasında akrabalık bağı kurmak için isim benzerliği haricinde herhangi bir bilgi veya belgeye rastlamak mümkün değildir. Tüm İnsanlar Âdem İle Havva’dan (onların üzerine selam olsun ) türemiştir. Fakat daha sonra kabilelere, aşiretlere, kavimlere, ayrılmışlar ki birbirlerini daha rahat tanısınlar. Bu nedenle ırki hislerle durumu incelemek yakışık almaz. Badıllıların ve diğer aşiretlerin Âdem’den bu güne hayatlarını araştırma, tarihini anlatma gücüne sahip değiliz. Bu zaten imkânsızdır. Ancak 1000–1500 yıllık bir tarihi bazen kitap ve belgelerden bulmak mümkün olabilmektedir. Bazen bir isim, bazen bir lakap, bazen daha başka türlü bir kelime de bir aşiret hakkında birçok bilginin bulunmasına vesile olabilir. Bundan dolayıdır ki Urfa’daki Badıllılar ismi anılınca ve hakkında açık bir bilgiyi kitaplarda bulamayınca ister istemez tarihçiler birbirine benzer isimlerden yola çıkarak bazı sonuçlara varmak istemişlerdir. Bu her tarihçi için vazgeçilmez bir başvuru çeşididir. Dilerseniz bu isim benzerliği üzerinde biraz konuşalım. Beydilli ile Badili, Bedili kelimeleri birbirine yakın kelimelerdir. Aralarında aşırı derecede bir mahrec ve okuyuş benzerliği bulun maktadır. Fakat herhangi bir isim veya kelime üzerinde konuşurken o isim veya kelimeyi ait olduğu dilin usul ve kaidelerine göre incelemek lazımdır. Mesela Tanrı Kelimesi Türkçedir. Bu ismi Arapça dil kurallarına göre incelemek ne kadar doğru olabilir. Arapça olan Allah ismini Türkçe dil kurallarına göre incelemek nasıl mümkün olabilir. Konuşulan her dilin kendi kuralları bulunur. Mesela Doğu ve Güneydoğuda bu aşirete hiçbir zaman ve tarihte Beydili ismi verilmemiştir. Bölgenin en eski savaş destanlarında Badıli ismi kullanılmıştır. Hiç bir zaman Beydili kelimesi telaffüz edilmemiştir. Doğu ve Güneydoğuda aşiretler arasında yapılan her türlü savaş, tartışma, ölümle sonuçlanan kavgalar, aşk olayları, meliklik, paşalık yapanların hayatı mutlaka destan haline getirilir. Bu şair ve kilamcılar (sanatçı) için bir örf ve bugünkü tabirle töredir. Bu sahadaki tüm destanlar ve besteler de Badıli ismi haricinde isim kullanılmamıştır. Mesela 4. Murat Han döneminde Urfa, Culab Nehri kenarına yerleştirilen Barak. Beydili Türkmenleri İle Mılanlar arasındaki savaş, dönemin şairleri tarafından beste haline getirilmiş ve ismi Kilama Devreş’i Abdi konulmuştur. Bu beste de her şair savaşa katılan kahramanları, aşiretleri tek tek isim vererek sayar. Baki Xıdo, Bozan Ahmet, Mamet Kaşo, Tutruçlu Şeyho, Bozovalı Osman, Muşlu Şakiro ve daha yüzlerce meşhur aşiret sanatçısı savaşa katılan Beydilli Türkmenlerine Turk’an (Türkmenler) olarak Hitap ederler. Türkmenlerin aşiretlerini sayarak içlerinden birinin Beydili olduğunu söyler ve reislerinin Çil İbrahim olduğunu izah ederler.‘’Çil İbram’e Beydili’’ mahlasını kullanırlar. Asla Badıli kelimesini veya ismini zikretmezler. Zira bu savaşta Badıliler, Mılan tarafında yer almış ve Türkanlarla savaşmıştır. Nitekim bu savaşta günümüzde Akçakale ile Harran ilçeleri arasında oturan Geys-Kays aşireti Turkanilerle birleşmiş ve beraberce Mılanların karşısına çıkmışlardır. Hatta Mılan federasyonu agitlerinden (kahraman) Mıhemed Bakır Ağa’i Kekeç Komutan Devreş ile son görüşmesinde Devreş onu terslemiş: “Gözünüzün önünde Geys aşireti askerleri Amer Ağa’nın oğulları Yusuf ile Bozan’ı öldürüyorlar. Siz cenazelerini bile alıp getirmekten acizsiniz. Bu nasıl agitliktir?” diye tersler. Mıhemed Bakır Devreş’ e hitaben; “Kardeş doğrudur. Savaş meydanında o iki gence rastladım. Çil İbram’i Turkan’nin üzerine hücum ettiler. Onlar daha toydu. Turkan reisinin ne gaddar bir kahraman olduğunu bilmiyorlardı. Çil İbram’i Turkan’nin elinde bir şelfe (savaş baltası ) vardı. Gözlerini yummuş şelfeyi başının etrafında yazın rüzgârında kalkan talizok gibi (rüzgâr hortumu) çeviriyordu. Onun şelfesine rastlayan baş tırpanın biçtiği haziran buğdayı gibi yere dökülüyordu veya parçalanıyordu. Uzaktan ikisine de bağırdım. Gitmeyin üzerine, dedim. Fakat fayda etmedi. Onlar Çil İbram’ı Türkan’nın şelfesine takıldılar. Er gerekir ki bu zatın yamacına çıka!” diye Çİl İbram’ı methetmiştir. Bu savaş Doğu, Güneydoğu, Suriye, Irak gibi tüm ülkelerin aşiretlerinde meşhur ve destanımsı bir olaydır. Bu ve buna benzer yüzlerce tarihi aşiret savaşlarında hiçbir zaman Beydili kelimesi Badıli aşiretine yönelik olarak söylenmemiştir. Yani bölge sözlü edebiyatında Beydili ile Badılıların akraba olduklarına dair tek bir türkü, kilam, olay, hikâye, sözlü rivayet bulunmamaktadır. Fakat yöre aşiretleri arasında bu kelimeye benzer kelimeler ile adlandırılan birçok köy, şehir, kasaba, aşiret, kabile bulunmaktadır. Nitekim El Semani, Kitabul Ansab isimli eserinde İsfahan yakınlarında Badilan- Badiran isminde bir kasabanın bulunduğunu kaydeder Yine El Semani’ye göre “Badoyi” Bağdat yakınlarında bir kasaba ismidir. Semani; Bahdilan isimli bir aşiretten bahseder ki; günümüzde Araplar arasında bu aşiret meşhurdur. Bahdilan aşireti Semani döneminde Basra yakınlarında yaşamakta idi. Bu aşiret soyca Carud Bin Ebi Sibre El Bahdili’ye dayanır. Carud Sahabe Enes Bin Malik’ten hadis rivayet etmiştir. Bu şahıs sahabeleri görmüş ve tabiinden bir zattı. Bağlı olduğu aşirete Bahdili-Behdili denilmektedir. Yakut El Hamevi; Mü’cemul Buldan isimli eserinde Badoli Yemame (hicaz)’de bir bölge ismidir, demektedir.) Ahmet Vasfi Zekeriya, Mılan aşiretini anlatırken Badililerin Mılan aşiretinin bir kabilesi olduğunu kaydeder. Fakat bu aşiretin ismini Badıni olarak kaydetmektedir. Dolayısıyla görülmektedir ki “bad, badi, badin, bahdil” kelimeleri Arap âleminde de kullanılmaktadır. Gelelim yörede kullanılan dil açısından bu kelimenin incelenmesine Yöre aşiretlerinin kullandığı Kurmanci dil kurallarına göre bu ismi incelediğimiz zaman “badıl” “-i” eki alarak önümüze çıkar. -İ- Kurmanci dilinde aidiyet ifade eden bir ektir. Mesela Ahmed-i Hasan, yani Hasanın oğlu Ahmet. Bu dildeki isim veya kelime sonuna gelen “-i-e” harfleri aidiyet ifade eder. Tükçedeki “-lı” eki gibidir. Dolayısıyla bu aşiretin esas ismi Bad veya Badı veya Badıl’dır. Sonundaki –i- eki aidiyet arz etmesi için eklenmiş bir ek olup ismin kendisine dâhil değildir. Hâlbuki Bey-dili isminde iki adet kelime vardır ki bunlardan biri bey ikincisi ise dildir. Nitekim eski Türkçede “bey” kelimesi bek veya yumuşak “ğ” olarak beğ şeklinde okunur. Günümüz Türkçesinde “bey” olarak değişmiştir. Beydili ismindeki her iki kelimede öz Türkçedir. Ve Türkçe anlamları bulunmaktadır. Bad ismi bölge aşiretlerinde kadın ve erkekler için tarihten bu yana kullanılan özel bir isimdir ve lakapdır. Mesela Diyarbakır’da kurulan Mervani Devleti’nin kurucusu Hüseyin’in lakabı Bad’dır. Urfa yöresinde meşhur bir beydir. Silvan’dan Urfa’ya kadar Harran dahil bu bölgeyi kısa bir zaman da olsa egemenliği altına almıştır. Aslen Hüveydi aşiretinin Herpuxti kabilesindendir. Silvanlı tarihci İbnul Azraki; Tarihi Farikin isimli eserinde bu şahsı Bad Bin Dostık olarak tanıtmaktadır. Aynı ismi El Kâmil Fi Tarih isimli eserinde ibni Esir Arapçadaki “dal” yerine peltek “zel” harfini kullanmakta ve “baz” diye zikretmektedir. Ki bu kelime Mervani reisinin öz adı olmayıp lakabıdır. Asıl ismi Hüseyin Bin Dostıki’dir. “Bad” kendisine lakap olarak verilmiştir. Aslında bad yöre dilinde yırtıcı bir avcı kuşa verilen isimdir. Bazı yöresel lehçelerde bad bazı lehçelerde Baz olarak söylenir. İbni Esir, Behdinan lehçesine vakıf olduğu için Baz olarak yazmıştır. İbnul azraki ise kelhor lehçesine vakıf olduğu için bad olarak yazmıştır. Her iki kullanış şeklide tayr’i bad yırtıcı ve avcı doğan kuşunun ismi olarak kullanılır. Doğan kuşu üç yumurta yapar. Birinci yumurtadan çıkan yavruya aşiretler “bad” derler ikinci yumurtadan çıkan yavruya “badaroğ” derler. Üçüncü yumurta ise “çelleğan”dır. İtibar ve kahramanlık devamlı birinci yumurtadaki bada aittir. Yörede bu lakap birçok kahraman insana verilmiştir. Hatta Kadiri tarikatının Kurucusu Abdulkadiri Geylani (Allah sırrını kutlu etsin ) bad veya baz olarak lakaplandırılır. ‘Baz Abdulkadiri Geylani ‘’Nitekim İbni Azraki bad isminin kadınlar içinde kullanıldığını eserinin 263, sayfasında Badiye olarak kaydeder. Dolayısıyla bu aşiretin ismi yırtıcı kuş olan doğana istinaden verilmiştir. Fakat bu aşiret içinde Said ismi çok yaygındır. Eskiden beri aşirete reislik yapan şahısların sürekli babadan oğula bu ismi aktarmaları ilginçtir. Günümüzde hala bu isim Badıllılarda yaygındır. Ne acayip bir tesadüftür ki aynı bölgede bir devlet kuran Mervanilerde de Said ismi yaygındır. Kısa zamanda varlığına son verilen Mervanilerin dört reislerinden ikisinin adı Said’dir. Badıllılarda da reislerin isimleri genellikle Said’dir. Yine Mervanilerde Badi ismi de yaygındır. Badıllıların Mervanilerin bir devamı olma ihtimalleri ve Mervani Devleti içinde yaşamış bir kabile olma ihtimalleri çok yüksektir. Urfa Badıllıları ile ilgili fazla bilgi bulunmadığından tarihçiler her zaman Urfa Badıllılarını, Barak Beydillileri veya Halep Türkmen Beydillileri ile aynı sayarak izah etmeye çalışmışlardır. Fakat Beydilli aşireti ile ilgili bilgi ve belgeler incelendiği zaman gerek yapısal açıdan gerekse sosyolojik açıdan Beydilli ile Badıllı aşiretleri arasında bağ kurmak oldukça güçleşmektedir. Badıllılar içinde yer alan kabilelere bakıldığı vakit Ahmetoğlu haricindeki kabilelerin yöresel lehçe isimleri taşıdığı görülür. Bunlardan Beğ’ler kendilerinin Abbasi olduğunu söylerler. Bu kabileden Mal’a Beytel Emir diye bilinen bir aile bu konuda bir şecereye de sahiptir. Bilindiği üzere Abbasiler, Arap ve Haşimi’dir. Bazı kaynaklarda tarihi Curcangi bazı yöresel tarihlerde Abbasi halifesi Harun Reşit döneminde Miladi 786–809 tarihleri arasında Badıllıların, Reşilerin, Şadililerin ve toplam 125 aşiretin İran’ın Mazenderan ve Kandahar bölgesinden alınarak Samsun, Canik, Kayseri, Adana, Sis hattında Bizansızlara karşı yerleştirildiği kayıtlıdır. Bu bilgiler Badıllıların Abbasilerle eskiden beri bir irtibatlarının mevcudiyetini de kuvvetlendirmektedir. Dolayısıyla Badılların içinde bir kabilenin Abassi asıllı olması göz ardı edilememelidir. Günümüzde Badıllıların bir kısmı hala Kuzey Horasan’da yaşamaktadır. Bu bölgedeki Badılılılar da Kürtçe konuşmaktadırlar. Bölge halkı buradaki Badılılara “Badelan” ismi vermektedirler. İbni Hurdazibe Bu bölgedeki aşiret beylerinden bahsederken Badgesi diye bir beyden de bahsetmektedir. Abbasi halifesi Harun Reşid’in Mazenderan ve Kandahar’dan alıp getirdiği aşiretler arasında hem Badıli hem de Şadıli aşiretleri mevcuttur. Badıllıların diğer tabi kabilelerine gelince ___________________________________________________________________ (83) Al Ansab, Samani, c,2 sayfa 21 (84) Samani, Al Ansab, c.2 sayfa 345 (85)Mü’camul Buldan, c.1, sayfa 318 (86) Aşairi Şam ,Ahmet Vasfi Zekeriya, sayfa 663 (87) İbnul Erzak, Tarihi Farikin, sayfa 49, Kahire,1959 (88) ibni Esir, Elkamil Fi Tarih, Sayfa 25 (89) İbnul Ezraki, Tarihi Farikin, sayfa 263 (90)Ziya GOKALP, Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler. Sosyal Yayınlar, Hazırlayan Şevket Beysanoğu, sayfa 130 Elxoiler, Badıllı İmam zamanında Urfa’ya gelmişler. İmam’e Bengzo beylik davasında bulunmuş, Elxoileri Siverek’ten getirmiştir. Mıhoxalta (Mıho’yi Halit neslinden olanlara verilen bir ad) ve Maksoi kabileleri Karacadağ’dan getirtilmiştir veya kendileri gelerek Badıllılara katılmıştır. Maksoi veya Maksoyilere günümüzde bağımsız bir aşiret olarak Sason bölgesinde rastlamaktayız. Yıne Abbasi olduklarını iddia eden Beğ kabilesine müstakil bir aşiret olarak Hakkâri, Şemdinli bölgesinde rastlamaktayız. Keza Mardin Kızıltepe Arıklı köyü ve civarında da Beğ aşireti yaşamaktadır. Bu da göstermektedir ki; Badıllılar çeşitli yerlerden bir araya gelmiş bir kabile federasyonudur. Tıpkı diğer aşiretlerde olduğu gibi... Hâlbuki Beydili Türkmen aşiretleri genellikle akrabalık kuralları üzerine birleşmişlerdir. Yukarıdaki bilgiler gösteriyor ki Badıli aşireti bir kablile federasyonudur. Zaten Bad, Badi, Badil, ismi ile bölgede birçok aşiret mevcuttur. İsim eskiden beri kullanılmaktadır. 21 Ocak 1691 tarihinde yayınlanan bir fermanda geçen Beydıllı Türkmenlerinin Urfa civarına yerleştirilmesi meselesindeki bilgilere gelince: Ferman şöyle: ‘’Padişahlık merkezinden 21 Ocak 1691 tarihinde Rakka beylerbeyi Kadızade Hüseyin Paşa ile bölge eyaletlerindeki kadılara bir ferman gönderildi. Fermanın bir sureti de meselenin son şekli ve tatbik edilecek talimat dâhil olmak üzere iskâna memur olan Üsküdar Evi ve boy beylerine gönderildi. Cirit Yabaltun Harbendelü aşiretinin Harran kalesinin Rakka’ya açılan kapısına kadar, batıda Culap Nehrine doğru sülüklüye giden yolun iki tarafına Badıllı ve ona bağlı Çimkanlı, Mamavi Arşuvanlı, Hacıkırlı ve Utmanlı aşireti yerleştirildiler.’’ Günümüzde Bu fermanda sözü edilen Badıllıların yani Çimkanlu, Mamavi Arşuvanlı, Hacıkırlı ve Utmanlı kabilelerine Urfa’da rastlamak mümkün değildir. Hatta mevcut Badıllıların kabileleri ile isim benzerliği bile bulunmamaktadır. Fakat Badıllıların İçinde Türkmen asıllı bir ailenin mevcudiyeti mümkündür. Zira bölgede bu gün bilinen birçok aşiret federasyonu içinde Türkmen asıllı ailelere rastlamak mümkün olmaktadır. Zira 1055’teki Selçuklu istilasında bazı ailelerin bölgede kaldıkları

9 yorum:

  1. badıllı aşireti 24 oğuz boyunun Beydili buyuna bağlı aşiretir ben badıllı aşiretindenim türkmen aşiretinden olduğumuzu biliyoruz

    YanıtlaSil
  2. Badıllı aşiretinin bir kısmı Türkmen olduğunu biliyor

    YanıtlaSil
  3. Yazan arkadaş çoğu olmayan şeyler yazmış

    YanıtlaSil
  4. BADILLILAR TÜRKMEN OĞLU TÜRKMENDİR.

    YanıtlaSil
  5. Badıllılar kürttür kürt kalacak olmayan beyninize sokun.

    YanıtlaSil
  6. Badılan ile Beydilli aynı değildir.Kendal p.çinin enikleri.Badılan aşireti öz be öz kürddür.Son başbakan da bu aşirettendir.

    YanıtlaSil
  7. Badıllı Memani Mahmuran Bruki Banoki Pazuki Barzan Haydaran Hasenan Ezdinan Ertoşi Gevdan jirki Xana Mezin soyudur .Bahdinan federasyonu Mamedi Ağa en yukarıdaki lideridir.

    YanıtlaSil
  8. Bütün badıllıların büyükleri atalarının horosandan geldiğini belirtir. Gecmiş dönemdeki horosan günümüz iran horasanin dan ibaret değildir. Tarihte bahsi geçen horosan bölgesi, iranın doğusunu,türkmenistanın güneyini,özbekistanın güneyini, tacikistanın batısıni, afkanistanın kuzeyini kapsayan büyük bir bölgedir. Geçmiş zamanda burada horosan türkleri adında bir devlet dahi kurulmuştur. Şunuda belirtmekte fayda var. Osmanlı tahrir defterlerinde yüzlerce aşiretin batumdan basra körfezine kadar olan geniş bir bölgeye iskanı söz konusudur. Gerekçe olarak iran şiiliğine tampon bölge oluşturmak. Bahsi geçen bir çok aşiret ilk kayıtlarda türkmen taifesindendir diye bahsedilmektedir. Sonraki dönemlerde türkmen ekradı olarak bahsedilmektedir. Son olarak arşiv araştirmadan kitap ve makale yazan kimseler, o bölgede kürtçe konuşan bütün türkmen aşiret ve oymaklarıni kürt aşireti olarak tanitmaktadir. Aynı cahillik son dönemlerde karacadağ türkmenleri üzerinden yapiılmıştıŕ. Bu ve bunun gibi bir çok mesele vardır. Tavsiye edebileceğim kaynakalar, yusuf halaçoğlu nun anadoluda aşiretler oynaklar ve cemaatlar serili eseridir. Bu eser arşivler ve tahrir defterleri incelenerek geniş bir zaman da hazırlanmıştır. Gümüşhane kelkitten bütün badılli (beğdilli) ye selam olsun.
    Sağlıcakla esen kalın...

    YanıtlaSil
  9. BADILLI KELİMESİ FARSÇADİR İRAN ŞAH İSMAİL TARAFİNDA ŞİALAŞTİRİLİRKEN İRAN HORASANDAKİ SÜNNİ MÜSLÜMAN OLAN BADİLLİ KÜRTLERİ YAVUZ SULTAN SELİM TARAFİNDAN ANADOLUYA GETİRİLMİŞTİR. BADILLI AŞİRETİ KÜRT AŞİRETİDİR TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN 88 MADDESİNDE TÜRK TANİMİ YAPİLMİŞ TÜRKİYE CUMHURİYETİ VADANDAŞİ OLAN İRKİ DİNİ MESHEBİ GÖZETMEKSİZİN HERKEZE TÜRK DENİR TÜRK IRKINDAN ASLA BAHSEDİLMEZ VE BU YASAYA GÖRE KİMSE KENDİNİN TÜRK OLDUĞUNU ASLA İSPATLİYAMAZ İRAN KAYNAKLARİNDA GAYRİ MÜSLÜMLERİN İSLAMA GEÇTİKLERİNDE BU YENİ MÜSLÜMANLARA TÜRKMEN DEMİŞLERDİR SONRADAN MÜSLÜMAN OLANLAR ANLAMİNA GELMİŞTİR BATİ KAYNAKLARİNDANDA TÜM MÜSLÜMLARA TÜRK DEMİŞLERDİR BAŞKAKADA HİÇBİR YERDE BU ANLAM DIŞINDA BULGU BELGE KESİNLİKLEN YOKTUR OSMANLİ ARŞİFLERİNDE BİR CÜMLE TÜRK İBARESİ YOOOKTUR TÜRK TEORİSİNİ YAZAN ZİYA GÖKALPTİR ZİYA GÖKALP DİYARBAKİRLİ BİR KÜRTTÜR

    YanıtlaSil