SULTAN 2.ABDULHAMİT'İN AŞİRET MEKTEBİNDEN YETİŞEN ÜNLÜ KÜRT ŞAHSİYETLERİ

 

Kürtlere yönelik ılımlı politika ve uygulamaları nedeniyle  halk arasında “Bave Kurdan” olarak tanınan Sultan 2 Abdulhamit  Aşiretlerin yoğun ve hakim olduğu bölgeleri muhafaza etmek için, bunların reislerinin ve ağalarının çocuklarını, Osmanlı kültürüyle yetiştirerek devlete ve saltanata bağlamak amacıyla Hicaz ve Yemende Valiliklerde bulunmuş olan Osman Nuri Paşanın fikirleri doğrultusunda  .21 Eylül 1892 yılında  Aşiret Mektebini kurdurarak,, Kabataş'ta Ömer Avni Efendi Mahallesi Taşmerdiven sokakta 1892'de eğitime başlattı. Önceleri 5 yıllık bir program ile  eğitime başladı.Ancak bu süre  daha sonra 4 yıla indirildi.

Abdulhamit’n  bu okulu açmasındaki amaçlarından biride Batı Emperyalizminin Parçalanma eşiğindeki Osmanlıyı doğudan yıpratmak için Kürt ve Arap aşiretlerini kullanma politikalarının önüne geçmekti.Bu vesile ile  Osmanlı Devleti'nin esas gayesi olan İslamî hassasiyetleri esas tutulmak şartıyla mektep kısa zamanda hilâfete layık neticeleri almayı amaçlıyordu. Aşiret Mektebi'nin ders programı 'talebenin hilafet-i İslâmiye ve saltanat-ı Osmaniye'ye olan hürmet ve muhabbetlerini artıracak muhtevada' olacaktı. Kısaca okul, Osmanlı saltanatına bağlılığı artırmayı hedeflemişti. 

Osman Nuri paşa’ya göre ise . aşiret reisi ve şeyhlerin çocukları, babalarından sonra şeyh veya aşiret ağası olmak yerine devlet memuru olup önemli makamlara ulaşacaklardı.Dolayısı ile Osmanlı devletinin buralardaki hâkimiyet ve tesiri daha da artacaktı. Yabancıların The Tribe Schools,Halk arasında Aşiret mektebi ve Osmanlı Kayıtlarında ise  Mekteb-i Aşireti Humayun olarak adlandırdığı bu mektepte  yaşları 14 ile 16 arasında olan ve özellikle farklı aşiret sahipleri arasında nüfuz sahibi olan   ailelerin Sıhhatli ve zihnen kabiliyetli olan çocukları  seçilmişti

21 Eylül 1892 tarihinde açılan okulda öğrenciler iki yönlü eğitime tabi tutuluyorlardı. Kuranı Kerim, Fıkıh, İlmihal gibi din bilgileriyle beraber Fransızca, Türkçe, Coğrafya, Tarih, Edebiyat ve askeri dersler de okutuluyordu.  Uygulamaya göre talebeler yatılı okuyacak, aynı tarz ve şekilde elbise giyecekti. Okul yönetmeliği ve güvenliği Harbiye veya Mülkiye mekteplerine benzer şekilde olmalıydı. Ders yılı sonunda talebelerden isteyenler, memleketlerine gönderilecekti. Böylece onların İstanbul'da padişahtan gördükleri ihsanları anlatması ve mektepte kazandıkları terbiyenin aşiret ve kabileler arasında yayılması sağlanacaktı. Ancak bu uygulama beraberinde bazı sorunlarda getiriyordu. Örneğin . Aşiret Mektebi'nde henüz ilkokul seviyesinde olan ve hiçbir bilgi almamış çocuklar için uygulanan program ağırdı. Uygulamada görülen bu aksaklık yeni şubelerin açılmasını engelledi. Suriye'de bir şube açılmıştı. Ancak daha sonra Aşiret Mektebi açmak isteyen Bağdad Valiliği'ne 'ilkokul tahsili verilmeden, bu tür mekteplerin fayda sağlamadığı, aşiretler için seyyar mekteplerin kurulacağı' cevabı verildi. Aşiret Mektebi programı yeniden düzenlenerek Mekteb-i Harbiye ve Mekteb-i Mülkiye için hazırlık okulu hâline getirildi. 

Kayıt şartları konusunda oldukça sıkı davranılmış, sonradan kayıt şartını taşımadığı -özellikle göçebe aşiretlerden olmadıkları- anlaşılan talebeler okuldan atılmıştı. Ayrıca bunların masrafları talebe seçmekle görevli memurlardan tahsil edilmişti. Sınıfını geçemeyenlerin kayıtları siliniyordu. Talebelere ait masraflar mal sandıklarınca karşılanacak, kendilerine ayrıca maaş tahsis edilecekti. Mülkiye ve Harbiye'den mezun olanlar ayrıca padişahın ihsanlarına nail olmaktaydı. 1897 yılı mezunlarından 45 talebeye onar lira ihsan edilmişti.

BU OKULDA OKUYAN BAZI ÜNLÜ AİLE ÇOCUKLARI

Okula sadece konar-göçer aşiretlerden talebe alınacaktı ve şeyhlerin çocukları öncelikli kayıt hakkına sahipti. Çok sayıda şeyhin çocuğu İstanbul'a getirildi. Birkaç örnek vermek gerekirse; Nablus'dan Şeyh Rıza'nın oğlu Süleyman Efendi, Urban-ı seyyare meşayihi evladından Sa'd b. Hacı Hüseyin, Ebu Mehmed Aşireti Şeyhi Arabi Paşa'nın oğlu Mehmed İzzet, Beni Akabe Şeyhi Mehmed el-Akabi'nin oğlu İbrahim, Beşatveh Arabları Şeyhi Süleyman el-Bekar'ın oğlu Mecli, Karapapak reislerinden Şehabeddin Efendi, Duleym Aşiretlerinden Mehamde Aşireti Reisi Abbasu'l-Avde'nin oğlu Hudayr, Haydaran Aşireti reislerinden Hüseyin Paşa'nın oğlu Salih, Dürzi Şeyhlerinden Halil Givan , Şeyh Halil el-Halebi Efendilerin oğulları .Sipkanlı Halis Bey,Cibranlı Miralay Halit Bey,Ağrılı  Şemskanlı Mehmet Bey, Şemskanlı Arif(Yüzbaşı) ve kardeşi Ali bey ve Şemskanlı Vanlı Abdullah oğlu İzzet Efendi’dir. İzzet Efendi 11.Kolorduya bağlı Süvari sınıfından Kıdemli Yüzbaşı idi 11 Aralık 1912 yılında Kafkas cephesinde şehit düşmüştür.

Aşiret Mektebi kısa sürede bir külliye hâlini aldı. Çevre binalar istimlâk edilmiş, camisi, hastanesi, çamaşırhanesi, dikimhanesi olan büyük bir teşkilât kuruldu. Talebelerin çamaşırları Darü'l-aceze'ye kurulan çamaşır makinesinde yıkanıyordu. Elbiseleri Sultan Ahmed İnas Rüşdiyesi'nde diktiriliyordu. Kendilerine iki yılda bir kat cumalık elbise verilecekti. Her talebe isterse iki yılda bir memleketine gitme hakkına sahipti. İki yıl içinde geri dönmeyenlerin kaydı silindiği gibi masrafları geri alınırdı. Yol harcırahları mektebin yemek tahsisatından artırılan paradan karşılanıyordu..

Çok farklı iklimlerden gelen çocuklar, İstanbul'un havasına birden bire alışamamışlardı. Sağlık problemleri ciddi boyutlara ulaştı. Önce bir doktor görevlendirilmiş, sabah akşam talebelerin muayene edilmesi istenmişti. Daha sonra Aşiret Mektebi Hastanesi adıyla tam teşekküllü bir hastane açıldı. Talebelere konulan teşhis, ekseriyetle 'daü's-sıla' adı da verilen 'sevda-yı vatan' hastalığıydı. Talebeler uçsuz bucaksız kum çöllerini veya şarkın yalçın dağlarını özlüyordu. Bunlardan bir kısmı memleketlerine gönderildi. Cava'dan gelen yedi talebe tebdil-i hava(Hava değişimi) için Midilli'ye gönderildi. 

Başlangıçta Arap aşiretleri için açılan Aşiret Mektebi'ne, Hamidiye Alayları'nda yer alan Kürt aşiret reisleri büyük ilgi gösterdi. Çocuklarını bu mektebe vermekle Sultan Abdülhamid'e yakınlık kazanacak ve bölgelerinde itibarları artacaktı. Bunun için Şakir Paşa'yı aracı koydular. Sultan bu aşırı istekleri geri çeviremedi. Cibranlı, Zeylan, Celali, Şemski ve Saraçlı Kürt aşiretlerinden okula talebe alındı. Şakir Paşa'nın aracı olduğu telgrafların birinde 'her alaya iki çocuk hesabıyla talebe kaydı Asakir-i Hamidiye Kanunu ahkamından bulunduğu cihetle' demesi daha kuruluş aşamasında böyle bir ihtimalin düşünüldüğünü göstermekteydi.

Talebeler izinli olarak memleketlerine gittiklerinde isyan hâlinde bulunan aşiret reislerini ziyaret etmekteydiler. Bu durum hükümetin dikkatinden kaçmamıştı. Son sınıf talebesi San'alı Yahya b. Ahmed, yerli isyancılardan İbn-i Hamidüddin'in yanına gittiği için tutuklandı. Kendi bölgelerinde isyan hâlinde bulunan reislerle mektuplaşmak isteyen talebeler de vardı. Fakat ne yazık ki okul da ders veren  ve  günümüzdeki ulusalcı zihniyetle aynı fikirleri  taşıyan ittihat ve Teraki mensubu  eğitmenlerin  Kendi ulusal  milliyetlerini  ön plana  çıkarıp  aşiret mektebinde okuyan  talebeleri aşağılamaları ve hatta yazı tahtasına bunlar aşiret çocukları değil  “haşaret çocuklarıdır “ gibi aşağılayıcı  tutumlar sergilemeleri  nedeniyle,bu durum  zamanla Arap, Arnavut ve Kürt milliyetçiliğinin yayılmasına vesile oldu. Tıpkı günümüzdeki gibi   öğrenci olaylarını aratmayacak şekilde . Talebeler fırsat bulduklarında toplu kavgalara karışıyorlardı.
Talebelerden Mekteb-i Mülkiye'yi bitirenler kaymakam ve mutasarrıfların yanında maiyet memuru, yaşları müsait olanlar nahiye müdürlüğü, Harbiye lisesini bitirenler jandarma mülazım-ı saniliği ile taşrada görev aldılar.
Osmanlının giderek zayıflaması ve Eğitimin  idamesinde finansman sıkıntısı çekilmesinin yanında Kürt , Arap ve Arnavut  talebeler arasında sık sık kavgalar yaşanması nedeni ile okul için  sıkıntılı bir dönem başlamıştı. Kavgaları önlemek ve güvenliği sağlamak için okul bahçesine geniş bir karakol binası inşa edildi. Belirli sayıda jandarma, polis ve asker yatılı olarak nöbet tutuyordu. Bu projenin başarılı olması durumunda ayrılıkçı hareketlerin esaslı bir darbe yiyeceğini anlayan yabancı ajanlar, okulu karıştırmakta başarılıydılar. Yabancı basın, okul ile yakından ilgileniyor, okulu anarşi kaynağı olarak gösteriyordu. 1903 yılı Mayıs'ında çıkan olayda dört subayın yaralandığı haber konusu olmuştu. Her ne kadar yalanlansa da, Kölnische Zeitung gazetesi, aşiret mektebinde meydana geldiği iddia edilen olayda askerlerin birçok kimseyi yaraladığı veya öldürdüğü haberini yayımlamıştı. Avusturya ve İtalya gazeteleri hâdiseyi sayfalarına taşımış, okul Avrupa'nın gündemine girmişti. Hâdiseler Avrupa'nın yeni bir fitne kapısı açma tehlikesini doğuracak şekilde gelişmekteydi. Beklenen faydanın elde edilemeyeceği görülünce, son yemek boykotu bahane edilerek okul 1907 yılında sessizce kapatıldı. Sonunda mektep liseye çevrilmiş, talebeler de diğer dengi okullara dağıtılmıştı.

Aşiret Mektepleri, üzerinden yüz yıl geçmesine rağmen hala konuşulan Sultan Abdülhamid'in bu çok önemli projesi, ekseriyetle başarısız bir proje olarak lanse edilir. İddiaya göre, okul kavmiyetçi çatışmaların odağı hâline gelmiş ve açılış gayesinin tamamen aksine bir netice verdiği için kapatılmıştır.Kışkırtmacıların marifeti ile  Aşiret mektebinde tartışan Arap, Kürt ve Arnavut talebeler aynı tartışmaları başka okullarda da yapıyorlardı Osmanlı etnik unsurlarının birbiri ile kavgalı hâle gelmesi, İttihatçıların işini daha da kolaylaştırarak iktidarı ele almasını sağladı. 15 yıl içerisinde ortalama 600 öğrenci okula alınmış, bunların 400'ü mezun olmuştur. Aşiret Mekteplerinden ilk beş yılda mezun olan 25 Kürt öğrenciden dokuzu, 'Kürt millî mefkûresi taşıdıkları gerekçesiyle' daha sonraki yıllarda çeşitli sıkıntılar yaşayacaktı, Bunların en ünlüleri Cibranlı Halit olmak üzere, ölümleri bu yolda oldu.

Sonuç olarak İttihatçılar ile batıdan gelen  ırkçı fikirlere karşı henüz bir çözüm üretememiş olmasının da okulun kapatılmasını gerektiren  nedenlerin üzerindeki tesirini her kes biliyor.Bu inkâr edilemez. Sultan 2 Abdulhamit çok istemesine rağmen, modern okullardaki ayrılıkçı fikirlerin önüne geçemedi. Dolayısı ile  Ulusalcı ve ayrılıkçı zihniyetlerin bu günkü çıkmazın sorumluları olduğu hususunda hemen hemen herkes hemfikirdir.



 

 AŞİRET MEKTEBİNE İLİŞKİN  FOTOĞRAFLAR



..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder