NUSEYRİ, NUSYERİ AŞİRETİ

 

         Suriye’nin Lazkiye şehri ile Türkiye de Hatay ile Çukurova civarında yaşayan bu aşiretlerin tümüne birden Nusayri aşiretleri denilmektedir. Bu ismin neden onlara verildiği hususu birçok tarihçinin ileri sürdüğü fikirler ile bir muamma haline gelmiştir.

Bu konuda genel olarak tarihçilerin ittifak ettiği bir şey vardır ki o da bu aşiretlerin Muhammed Bin Nuseyr isimli birine istinaden isimlendirildikleridir.

         Bu zat tarihte Muhammed Bin Nuseyr El Nemiri olarak tanınmıştır. Nemiri aşiretindendir. Muhammed Bin Nuseyr Miladi 873 yılında vefat etmiştir. Bazı yazarlar bu ismin Lazkiye şehri civarında bulunan bir dağdan kaynaklandığını söylemektedir.Fakat dağın ismi niçin Nusayri olarak belirlenmiş meçhuldür. Bazı 19. yüzyıl yazarları tüm Alevi kesiminin başlangıçta Nuseyri olarak bilindiğini daha sonra Alevi isminin çok geç ortaya atıldığını söylemektedirler.  Şeyh Yusuf Bedi’i ise Antakya şehrinde büyük bir kütüphanenin bulunduğunu ve kütüphane görevlisinin bir Alevi olduğunu söylemektedir.Dolayısıyla bu aşiretlerin İlk defa Alevi olarak mı adlandırıldıkları Yoksa Nuseyri olarak mı kesin bilinmemektedir. Tarihi eserlerin naklettiği tüm bilgiler incelendiğinde bu aşiretlerin İlk çağlarda Alevi olarak adlandırıldıkları, Nuseyri isminin sonradan söylenmeye başlandığı görülmektedir.        Nuseyri aşiretler kendi aralarında dört kısma ayrılmışlardır. Bu kısımlar genelde inanç kuralları çerçevesinde isimlendirilmişlerdir.

            1-Haydariler

            2-Şemsiye -Şimaliler

            3-Kelaziye-Kameriler 

            4- Gaybiye

         1916 yılında Paris’te yayınlanan Mustakbel isimli bir dergide Nuseyriler 2 ana grup olarak isimlendirilmiştir. Bunlar Şimali ve Kelazilerdir. Şimaliler Hatay bölgesinde yaşayan grup Kelaziler ise güneydeki Suriye Lazkiye dağlık bölgesinde yaşayan grup olarak adlandırılmıştır. 7 Şubat 1966 yılında Muhammed Ali Zaibi kalemi ile yayınlanan Arafan isimli gazetede Nusayrilerin yapılan araştırma sonucunda üç kısma ayrıldıkları ve bu kısımların Ceblaniye, Mahosiye, Mürşidiye olarak bilindiği söylenmektedir. Tarihte bu aşiretin aleyhine veya lehine birçok düşünce ileri sürülmüştür. Kimilerine göre yanlış fikirler taşıyan bir gruptur. Kimilerine göre ise Şia mezhebi içinde yerini bulan bir tarikattır.

          Bu aşiretin en belirgin ve ana çizgisiyle sivrilen kabullerinden biri Tenasuh (Reenkarnasyon) yani ruhun ölümden sonra geri dönerek başka mahlûkatlara geçip tekrar yaşadığına dair fikirleridir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu aşiretin ilk kurucusu Muhammed Bin Nuseyr El Nemiri kendisinin bağlı olduğu kişinin Hz. Hüseyin evlatlarından İmam Hasan El Askeri olduğunu söyler. Muhammed Bin Nusayrın

vefatından sonra aşiret reisliğine Ebu Muhammed Abdullah Bin Muhammed El Cenbelani geçmiştir. Cenbelani İran Fars kökenli olarak bilinir. Bu şahıs Mısır’da çeşitli çalışmalar yapmış, Hüseyin bin Ali Bin Hüseyin Bin Hamdan El Hasibi ile görüşerek onu fikirlerine inanmaya ikna etmiştir.

         Cenbelani’nin vefatından sonra bu şahıs aşiretin başkanlığını devam ettirmiştir. 875 miladi tarihinde Halep civarında Hamdanilerin hâkimiyetinde uzun bir mücadeleye girişmiş birçok Arap aşiretini ikna etmiş, kendisine inandırmıştır. Bu şahıs genellikle reenkarnasyona (Tenasuh: Ruh göçü) inanmakla meşhur olmuştur. Kabri Halep’tedir. Daha sonra aşiretin merkezi Lazkiye şehri olarak belirlenmiş ve Şengal Dağları’ndan göç ederek gelen Hasan El Mekzun ile bu aşiretin bölgedeki fikri mücadelesi devam etmiştir.(Ölümü Miladi 1241) Daha sonraları Hasan Acran isimli şahıs aşiretin önderliğini yapmaya devam etmiş 1432’de vefat etmiştir. Onun ardından Muhammed Bin Yunus El Kelazi başkanlığı yüklenmiş bu zat da 1602 yılında Antakya yakınlarında bu dünyadan bir daha dönmemek üzere ebediyen göçmüştür.

            Fransızların Suriye’yi işgali sırasında beyliklerini ilan eden Nuseyriler bu beyliği 1920-1936 yılları arasında yaşatmayı başarmışlardır. Bu dönemin meşhur şahsiyetlerinden Tarihi Aleviyun isimli eserin sahibi Muhammed Emin Galib Tavvil aşiretin önderliğini üstlenmeye çalışmıştır.

               Daha sonra Süleyman Murşid tarafından yüklenilen reislik onun vefatıyla Oğlu Mucip Vad’i’ye geçmiş ancak bu şahıs 1951 yılında Suriye istihbarat örgütü tarafından öldürülmüştür. Başkanlığı ikinci kardeş Muğis yüklenmiş 12 Mart 1971 tarihi ile beraber Suriye’de etkin olmayı başarmışlardır.

İnançları: Ortaçağ tarihçileri bu aşiretin inanç ve inanışlarını muhtelif şekillerde anlatmaktadırlar. Haşim Osman bu aşiret federasyonunun inançlarını anlatırken der ki: Bunların inandıkları kurallar o kadar karışık ki bu karmakarışıklık içinde inançları ile ilgili tespitler yapmak çok güçtür. Hatta günümüz Nusayrilerin inançları Ortaçağ Nusyari inancına göre çok değişikliğe uğramıştır. İnsan öyle zannediyor ki her asırda bu aşiretlerin inançlarında sürekli bir değişim ve başkalaşım vardır.

              Hatta bu aşiretin birçok bireyi ile görüşüldüğü zaman birinin dediğini öbürü dememekte ve daha değişiğini anlatmaktadır.  Ortaçağda bu aşiretin inançları ile ilgili ilk kitap yazan Hamza Bin Ali’dir.(Ölm.1042) Bu şahıs aynı zamanda Duruzi mezhebinin de kurucusudur. Bir mektup şeklinde yazdığı eserinde kendi devrindeki Nusayrilerin inançlarını aktarmakta ve bu inançları kendi dili ile reddetmektedir. Hamza Bin Ali bu risalesini Nusayri bir alimin kaleme aldığı  ‘’El Hakaiku ve Keşful Mahcub’’ isimli esere reddiye olarak yazmıştır. Bu risalenin aslı Tokyo Üniversitesi Kütüphanesi’nde 153 numara ile kayıtlıdır.

              Yine bir kopyası da Berlin’de şehir kütüphanesinde 4325 numara ile kayıtlıdır. Risalenin tamamı 13 sayfadan ibarettir. Hamza Bin Ali El Amiri risalesinde şöyle demektedir. “Nusayriler Şeytana hurmet (ubudiyet) ederler. Tenasuha (Reenkarnasyon) inanırlar. Yalanın günah olmadığını kabul ederler.Şehristani (Ölm. 548) bu aşiretin inançları ile ilgili şu izahatı

Vermektedir: “Nusayrilere göre Allah insan suretine girerek yeryüzünde tezahür etmiştir. Hz. Ali de Allah’tan bir cüz mevcuttur. Allah insanlara onun suretinde görünmüştür. O yer ve gök yaratılmadan önce mevcuttu. Diğer inançlarını maddeler halinde şu şekilde sayabiliriz:

            1-Hz. Ali ilahtır veya onda ilahlık tezahür etmiştir. O şimdi bulutların arasında oturmaktadır. Yıldırm sesi onun sesidir. 

            2-  Selmani Farisi Ali’nin gönderdiği peygamberdir.

            3- İçki mukaddestir ve nurdur. Bu nedenle üzüm ağaçları muhafaza edilmelidir. Zira Mukaddestir.

            4- Hz. Ali’yi öldüren ibni Mülcim isimli şahsa hürmet ederler. Ona lanet okuyanları nefretle kınarlar. İbni Mülcim’in Lâhutu Nasut’tan kurtardığını kabul ederler.

            5- Beş vakit namaz beş İnsan adıdır ve onların bedelidir. Ali, Hasan, Hüseyin, Fatima beş vakit namaz demektir. Yine bu aşiretin ikinci bir inancına göre sabah namazından maksat Hz. Ali’nin oğlu Muhsin’dir. Öğle Muhammed demektir. İkindi namazı Fatima demektir. Akşam namazı Hasan demektir. Yatsı namazından maksat ise Hüseyin’dir. 

            6- Ali rab (Allah) Muhammed hicab (örtü), Salman ise babdır.(kapı)

Bayram ve Dini Günler

            Ğadir bayramı: Arabî aylardan zilhicenin 18. günü olarak kutlanır. Resulullah (Allahın selamı üzerine olsun) Ali’ye vekâlet ve imamlık verdiği gün olarak kabul edilir. Kurbanlar kesilir o gün ve gece ibadet yapılır.

            Oruç bayramı: Ramazan orucu haricinde kendilerince kabul edilen ve tutulan bir oruçtan sonra kutlanır. Arabî aylardan şevval ayında tutmaktadırlar.

            Kurban bayramı: Müslümanlar ile beraber kutlarlar. Gün olarak bir fark gözetmezler.

            Yatak bayramı: Hz Muhammed Rasulullahın Medine’ye hicreti sırasında Ali’nin onun yatağına girerek yatması ve Kureyş aşiretine karşı bu şekilde direnişi olan gecedir.

            Aşure bayramı: Hüseyin (Allah ondan razı olsun ) Kerbela’da şehit edildiği gün olarak bilinir ve matem bayramı olarak kabul edilir. Fakat Şia’nın diğer mezhepleri ile Nusayri aşiretleri arasında bu konuda farklar bulunmaktadır. Zira Nusayriler Hüseyin’in öldürülmediğini ve İsa Peygamber (Allahın selamı üzerine olsun) gibi göğe kaldırıldığını kabul ederler.

            Nevroz bayramı: Baharın ilk haftasında kutlarlar. Baharın müjdecisi olarak kabul ederler. Nevroz Fars halkının bayramıdır. Derler ki bu bayramı ilk kutlayan Fars kralı Cemşid’dir. Sebebini ise şöyle izah ederler. Kral Cemşid’den önce Farsların inandığı din hâkimiyetini kaybetmiş ve toplum nerede ise dini bırakmıştı. Cemşid’in kral (M.Ö 8. yüzyıl) olması ile birlikte Fars dini yeniden dirildi. Ve halk tamamen din kurallarına döndü. Bu yüzden Cemşid’in tahta geçiş günü bayram olarak kabul edildi. O gece Mecusilerin kutsal kabul ettiği ateşe tapılır ve etrafında dönülerek ibadet edilir. Yine Farslıların inancına göre Allah bu günde Nuru yarattı. Bu nedenle Kral Cemşid’den önce de bu bayram kutlanıyordu.  İlk defa

Müslümanlar arasında bu bayramı kutlayan veya milleti kutlamaya zorlayan Haccac Bin Yusuftur. (Ölümü Miladi 714) Haccaci zalim olarak meşhur olmuştur.     

         Nuseyrilere Ait Mecmu’ul A’yad ( Bayramlar ) isimli eserin sahibi Taberani Nevruz bayramı hakkında şu fikirleri ileri sürer:  “Nevroz Fars milletinin sene başı bayramıdır. Muazzam ve mübarek bir gündür. Allah o günde Fars melikinin cesedinde tezahür etti. Bu tecelliyat sonucunda Allah’ın güzel isimleri, dostları ve nuru peyda oldu. Üstadımız Hasibi bu bayram üzerine bir risale yazdı. Bu risalenin ismi Siyaka’dır. O risalede üstat dedi ki Âdem (Allahın selamı üzerine olsun) vefat edince onun ruhu Anuş isimli oğluna geçti. (Şit) Ondan sonra âdemin ruhu İskender’i Zülkarneyn’e geçti. O da (peygamber) Danyal’dır.  Sonra Âdem’in ruhu Erdeşir Bin Babek’e geçti. O Fars milletinin ilk kralıdır. Sonra Âdem’in ruhu Sabur Bir Erdeşir’e geçti. Sonra Âdem’in ruhu Arapların atası Levi Bin Kelb’e geçti.

         Teberani daha sonra silsileyi tamamlayarak Nevruz’u Caferi Sadık’a ulaştırır. Ve nevroz o’dur der. 

            Mihrican Bayramı: Nusayriler Mihrican bayramını kutlarlar. Bu gün genelde Nevroz bayramından 167 gün sonra Farslarca kutlanan bir bayramdır. Mesudi der ki:  “Irak’ta oturan Acemler (Fars ve diğerleri) bu bayramı kutlarlar. Hatta bu bayramda kış yaklaştığı için yatak, yorgan, elbise vs. eşyalarını yeniler ve hazırlık yaparlar. Tıpkı Hıristiyanlarda olduğu gibi sene başı olarak kabul edilir.

            Nuseyri Öğretisi:

            Hacmi küçük bir kitap İsmi: ‘’Kitabu Ta’limi Diyanete Nuseyriye (Nuseyri Dini Öğretme Kitabı).Yazma nüshalarından biri Paris’te Halk kütüphanesinde 6182 numara ile kayıtlı. Yine diğer bir yazma nüshası Almanya’da Wolf Rotweil’in kitap haline getirilmiş makalelerinde 302-309’cu sayfalarını kapsayacak şekilde 1849’da yayınlandı. Nuseyrilere ait bu küçük risale soru cevap halinde hazırlanmış. 101 sual ve 101 cevabı kapsamaktadır. Dikkat çeken bazı sual ve cevaplar şöyle

            Kim bizi yarattı?

            Cevap: Ali bin ebu talip Mü’minlerin başkanı

             Ali’nin Allah olduğunu nereden biliyoruz?

            Cevap: O kendisi Minberde beyan etti. Dedi ki: Ben sırların sırrıyım. Nurların ağacıyım. Gökyüzünün rehberiyim… Ben hem evvelim hem ahirim. Ben batınım Zahirim. Kayıpların anahtarıyım. Kalplerin lambasıyım... Ruhların nuruyum. Sırların hazinesiyim.

            Kim bize Allah’ımızı tanımayı öğretti?

            Cevap: Muhammed öğretti. O son hutbesinde dedi ki: O (Yani Ali) bizim ve sizin rabbinizdir.

             O Allah ise Nasıl İnsan suretinde göründü?

            Cevap: O insan değildi. Muhammed onun için bir perde oldu ve Ali şahsında tecelli etti.

            Allah’ımız Ali kaç defa insan suretine büründü?

            Cevap: Yedi defa Fakat örtülü (hicablı) olarak.

            1 - Âdem cesedine girdi Habil ismi ile

            2-  Nuh’un cesedine girdi Şit ismi ile

            3-  Yakup cesedine girdi Yusuf ismi ile

            4-  Musa cesedine girdi Yuşa ismi ile

5-  İsa’nın cesedine girdi Batire ismi ile

            6-  Süleyman cesedine girdi Asaf ismi ile

            7-  Muhammed cesedine girdi Ali ismi ile

           Nasıl olurda böyle gizlenir, sonra ortaya çıkar?

            Cevap: Bu bir sırdır. Nasıl cesetten cesede geçtiğini Allah bilir. Allah ın Kur’an’da ve Tevratta dediği gibi ( Burada bazı ayetleri aktarılıyor).

            Bir daha İnsan suretine ortaya çıkacak mı?

Cevap: Evet fakat bu sefer hiçbir cesede geçmeden kendi yapısı ve azameti ile...

            Kabri nerededir?

            Cevap: Küfede ( Irak Necef) !!!              

 

             Soru ve cevaplar bu şekilde devam eder. Nuseyrilere ait El Mec’mu isimli kitapta dikkati çeken bir cümle şöyledir. “Nuseyrilerin şahadet kelimesi;‘’Şahadet ederim ki Ali Bin Ebu Talipten başka ilah yoktur. O birdir doğmamıştır doğurmamış tır.”

 

KAYNAK:RUHAVİ

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder