KIPÇAK-KUMAN TARİHİ, BOY VE URUKLARI

Kuman-Kıpçaklar, Türkistan içlerinden Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlara doğru yapılan son büyük göç dalgasının öncüsü olan konargöçer bozkır Türk boyudur.
Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlarda yaşayan Türk ve Türk olmayan halkları kontrolleri yönetim oluşturmuşlardır. Hâkimiyet anlayışlarını bozkırla sınırlayıp komşu yerleşik toplumlarla siyasi, askeri ve ekonomik ilişkiler kurmuşlardır. Kuman-Kıpçak kabileleri, bozkır sosyal yaşamı ve hayvancılığa dayalı ekonomik hayatı Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlarda da devam ettirmişlerdir.
Altaylar’dan Büyük Macar Ovası’na (Alföld) kadar uzanan geniş düzlükler, kimi zaman Türk kökenli topluluklar için bir geçiş güzergâhı olurken, kimi zaman da onlara yeni bir yurt olma vazifesi görmüştür. Geniş bozkırlarda İskit hâkimiyetinin başladığı dönemden beri bölgede Hunlar, Bulgarlar, Ogurlar, Suvarlar/Sabirler, Avarlar, Hazarlar, Peçenekler, Uzlar ve Kıpçaklar gibi çeşitli Türk topluluklarının izlerini kesintisiz olarak takip etmek mümkündür.
Herhangi bir Türk boyu ya da devleti, siyasî inkıraza uğradığında tamamen ortadan kalkmamış, çoğu zaman kendisinden sonra bulunduğu coğrafyada egemen olacak kavmin siyasî birliğine –bazen küçük bir bakiye şeklinde de olsa- dâhil olabilmeyi başarmıştır.
Dolayısıyla burada bir etnik süreklilik söz konusudur. Bunun bir sonucu olarak bugünkü Kuzey Türklüğü, adını saydığımız bu Türk boylarının bir mirası olarak günümüze kalmıştır.

Yaklaşık 200 yıl bu topraklarda egemenlik kuran Kuman-Kıpçaklar, bu bozkırlara kendi isimlerini vermişler ve dönemin kaynaklarında bu toprakların Deşt-i Kıpçak ifadesiyle anılmasını sağlamışlardır. Moğol seferleri, Karadeniz’in kuzeyinde Kuman-Kıpçakların yönetimini sona erdirmiştir. Moğol hâkimiyetini kabul etmeyen Kuman-Kıpçaklar, yoğun bir şekilde Balkanlara göç etmişlerdir. Kuman-Kıpçaklar, göç ettikleri ve etkileşim içinde oldukları halkların etkisinde kalarak kadim bozkır kültürünü ve konargöçer yaşantısını bırakmak zorunda kalmışlardır. Zamanla öz benliklerini yitirip bu halkların bir parçası olmuşlardır. Diğer taraftan Kuman-Kıpçaklar, başta askeri alanda olmak üzere ilişki kurdukları toplumları etkilemişlerdir. Kültürel anlamda günümüzde coğrafik yer adları, şahıs isimleriyle göç ettikleri ülkelerde Kuman-Kıpçak mirasını görebilmek mevcuttur.

Kuman-Kıpçaklar, diğer Türk kavimlerinin aksine farklı kaynaklarda değişik isimler altında zikredilmektedirler. Kuman-Kıpçaklara Ruslar “Polovets”,“Polovtsi”, “Polowtz”, “Palawtz”; Almanlar “Pallidi”, “Falones”, “Valani”,“Valwen”, “Valz”, “Walwyn”, “Valo”, “Valus”, “Valtwin”, “Walhen”, “Walben”“Falon”, “Falb”, “Falben”; Bizanslılar “Komani”, “Kommani”, “Kumanos”,“Kumanoi”, “Cumanus”; Macarlar “Kun”, “Kuman”, “Paloç”; Müslüman yazarlar“Kıpçak”, “Kıfşak”, “Khıfşakh”; Ermeniler “Khartes”, “Khardeş”; Moğollar“Kibcag”; Gürcüler “Kivcak”; Fransızlar “Koman” demişlerdir1. Diğer taraftan, Çin kaynaklarında ise bu boy; “Kibcha”, “Kin ch’a” ismiyle anılmaktadır . Kıpçak,Kuman ve Kun isimleri Kuman-Kıpçakların yerli isimleri; Polovets, Pallidi, Valwen ve Khardeş adları ise Kuman–Kıpçakların yabancı adları olarak kabul edilmektedir. Kıpçak adı, tarih sahnesinde ilk defa Tobol ve İşim nehirleri civarında Görülmüştür. Bu ad, Ortaçağ’ın önemli Türk edebi kaynaklarında geçmektedir.

Kaşgarlı Mahmud’un Divan-ı Lügat-it Türk adlı eserinde Kıpçak adı, “kıwçak”,“kıvcak” ifadeleriyle söylenmektedir. Yine Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig’inde de 4 farklı beyitte Kıpçak adı, “kıvcak” olarak zikredilmektedir. Kıpçak isminin kökeni hikâyesi, Türk mitolojisinin şaheserlerinden birisi olan Oğuz Kağan Destanı’nda da geçmektedir. Kıpçak isminin kökeni, Oğuz Destanı’nda şu şekilde anlatılmaktadır: “Oğuz’un askerlerinden birisinin eşi hamile kalmış, kadının eşi savaşta öldürülmüştü. Savaş yerinde doğumu yaklaşan kadın,yakınlarda içi oyulmuş bir ağaca girip çocuğunu doğurdu. Askerler durumu Oğuz’a bildirdiler. Oğuz da çocuğun ismini qıpcaq koydu. Qabuq isminden türeyen Qıpçaq ismi Türk dilinde içi çürümüş ve oyulmuş ağaç anlamına gelmektedir”. Kıpçak adı, tarihte ilk kez eski Türk kitabelerinden Uygur Eletmiş Bilge Kağan’ın kitâbesinde Zikredilmiştir. Bu yazıtta da Kıpçak adı, anlatılan hikâyeye benzer ifadelerle “bahtı kara, işe yaramaz, boş, şanssız, başarısız, kimsesiz, kısmetsiz” anlamlarına gelmektedir.
Kıpçak kelimesinin etimolojisi, kıp köküne güçlendirici çak ekinin verilerek isme dönüştürülmesi şeklindedir. Bu kelime, Divanı Lügat-it Türk ve Kutadgu Bilig’de ağaç oyuğu ve fani hayat anlamlarına gelmektedir. “Boşluk” ve “geçicilik” fikirlerini vurgulamak için kullanılan Kıpçak kelimesi, gerçekte göçebe Kuman-Kıpçak halkının dilinde “boş, ağaçsız, bozkır, çöl” anlamlarını ifade etmektedir10. Yukarıda vurgulandığı gibi Kıpçak adı çocuğun doğduğu yerden ve koşullardan esinlenmiş olup içi çürümüş, yıpranmış, fos ağaç, geçici dünya ile bedbaht, kötü talihli anlamlarını ifade etmektedir. Kıpçak ismi; Türk mitolojisi, yazıt ve edebi kaynaklarda anlatılanlardan yola çıkılarak olumsuz anlamlara gelmektedir.
Kuman adı ise, “ku” köküne “man” ekinin eklenmesiyle oluşmuştur11. Çoğu dilbilimciye göre kelime, “kuba” kelimesinden türemiştir. Kuba; solgun, soluk,sarımtırak anlamlarına gelmektedir. Kuman adı yine boz, gri, açık tenli anlamlarını da ifade etmektedir. Diğer bir deyişle, Kuman adının temeli Kuman-Kıpçakların dış görünüşlerine dayanmaktadır. Kuman-Kıpçakların fiziksel özelliklerinden yola çıkılarak Kuman ismi verilmiştir. Polovets ismi ise Rus kaynaklarında, “ova sakini” anlamına gelmektedir . Bu isim, Kuman–Kıpçakların saç renklerine dayanarak parlak, sarı renkli saman parçasına benzetilerek verilmiş bir addır.

Oğuz Kağan Destanı’na göre; Kıpçakların kökeni, Oğuz Kağan tarafından sahiplenilip Kıpçak ismi verilen yetim bir çocuğa dayanmaktadır . Böylelikle Kıpçak halkının soyu yetim bir çocuktan gelmektedir. Türk mitolojisinden yola çıkarak Kıpçak boyunun menşei tespit edilmiştir
Alman bilim adamı Joseph Marquart tarafından yapıldı. Marquart, 1914’te yayınlanan “Über das Volkstum der Komanen” başlıklıçalışmasında kaynaklarda Arapça “fırka” sözünü kavim adı olarak kabul edip “murqa” diye tercüme etti. Kuman–Kıpçakların Uzak Doğu’da Amur Nehri yakınlarında yaşayan Murqa adlı Moğol kavminin bir kabilesi olduğunu ileri sürdü. Böylelikle Kuman-Kıpçakların kökeninin Moğollara dayandığı tezini ortaya attı. Fakat daha sonraki yıllarda yapılan çalışmalarla Marquart’ın Arapça fırka sözünü yanlış okuduğu ve böyle bir kavmin tarih sahnesinde var olmadığı filolojik ve tarihsel açıdan yürütüldü.
Mervezi’nin Tarih, Reşidüddin’in Cami el-tavarih, İbn Hurdadbih’in El-mesalik ve’l-memalik, İdrisi’nin Nüzhet el-müştak fi ihtirak elafak ve İbn el Fakih’in Kitab el-büldan adlı eserlerinde Kuman–Kıpçakların Türk boylarından birisi olduğu anlatılmaktadır.
Kuman–Kıpçaklar, Batı Göktürk halklarından olan bir Türk boyudur. Bu boyun anayurdu, Altay Dağları ve civar bozkır kuşağıydı. Kuman–Kıpçaklar, siyasi ve ekonomik nedenlerle anayurtlarından göç etmek zorunda kaldılar. Kuman –Kıpçakların göçünü Mervezi eserinde şu şekilde anlatmaktadır: “Kunlar, Kitay Han’dan korkup Kitay topraklarından gelmişlerdir. Bunlar, Nasturi Hıristiyanlardır. Otlakları için baskıya uğradıklarından dolayı kendi yaşam alanlarından göç etmişlerdi.

KIPÇAK – KUMAN URUK VE BOYLARI

1. Ançoğlu/Ençoğlu
2. Badaç 3.
3. Barat/Beret/Barak
4. Bargı
5. Bayavut
6. Burçoğlu
7. B.zanki/B.zangi
8. Cordan
9. Çagrat/Çokrat/İğrak
10. Çenegrepa
11. Çiteyoğlu
12. Durut/Terteroba
13. İleris
14. İlonçuk
15. İtoba/İtoğlu
16. Kangaroğlu.
17. Kanglı
18. Karabaroğlu
19. Karabörklü
20. Kay
21. Kitanopa
22. K.n.n
23. Koloba/Kuloba
24. Konguroğlu 25. Kor
26. Kumangû
27. Küçeba/Küçoba
28. Küçet 30. Mankuroğlu
31. Orungkut
32. Ölberli/Borlu/Barlı
33. Peçenek
34. Tağ Yaşkut
35. Tarev
36. Targıl
37. Toksoba
38. Ulaşoğlu
39. Uran.
40. Urusoba.
41. Yemek
42. Yetioba.
43. Yugur

Kıpçak siyasi organizasyonunun kabile ittifakı temelli karakteri, Karadeniz’in kuzeyindeki çoğu konargöçer yönetimlerin tipik yapısıydı. Başka bir ifadeyle, bazı Türk boyları ve diğer halklarda Karadeniz’in kuzeyinde bu tarz bir yönetim anlayışını benimsemişlerdi. Bu nedenle, Kıpçak siyasi oluşumu Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlarda bu şekilde bir yönetim anlayışının başka örneği olarak kabul edilmektedir 364 . Kuman konfederasyonunda merkezi siyasi otoriteyi destekleyen vergi sistemi, bürokratik düzen gibi bir devletin asli unsurları yoktu365. Bu yüzden Kıpçak kabileleri, devlet sistemine sahip değillerdi. Kuman kabilelerinin yönetim anlayışının devlet sistemi içinde değerlendirilmemesinin temelinde, bu kabilelerin merkezi bir otoriteye sahip olmamaları ile bu otoriteyi destekleyen bürokratik ve vergi sistemlerinden yoksun olmaları yer almaktadır.
Kuman kabilelerinin devlet kurmamalarının en önemli nedenlerinden birisi;kendilerine karşı ciddi bir dış tehdidin olmaması yer almaktadır. Ayrıca yerleşik toplumlu komşu devletlerin çoğu, Kumanlara ciddi bir şekilde saldıracak siyasi birliğe ve askeri güce sahip değildi. Bundan dolayı, Deşt-i Kıpçak’ın çevresinde Kumanları, devlet kurmaya sevk edecek güçlü yerleşik toplumlu bir devlet yoktu.
Kumanlar; kabile liderleri için eski Türklerde yaygın olan başbuğ, reis, han, bey veya tarkan gibi unvanları kullanırlardı. Kendi liderlerinin önderliğinde klan ve kabileler şeklinde örgütlenen Kumanlar, önemli kararları eski Türklerde olduğu gibikurultayda karara bağlarlardı368. Kıpçaklarda sosyo-politik bağlamda en büyük kabile yönetim hakkına sahipti. Kıpçakların ayrı ayrı liderleri vardı ama tüm Kıpçaklarınaynı anda tek bir lideri hiçbir zaman olmadı369. Diğer bir ifadeyle, tüm Kumanlarıyöneten tek bir lider yoktu, birden fazla liderler ve yönetimde öne çıkan kabilelervardı370. Kumanlarda hanlık ya da başbuğluk babadan oğula değil de kardeşe ya dayeğene geçen şekilde irsi yapıdaydı. O nedenle, han öldüğünde kabilenin başınaailenin en yaşlısı geçerdi.

Kumanlar, bozkırda her zaman güçlü olabilmek için kabile reislerinin idaresinde kuvvetli bir askeri teşkilat şeklinde örgütlenip tehlike anlarında birlik olup düşmana saldırıyorlardı377. Kuman ordusunun karakteristik yapısını eski Türklerin ordu düzeni oluşturuyordu 378 . Eski Türklerde olduğu gibi Kuman orduları süvarilerden meydana geliyordu. Ordunun temelini atlı kuvvetler teşkil ediyordu. Kıpçaklar, diğer bozkır Türk boyları gibi savaşlarda basit ve hafif silahlarla savaşırlardı. Savaş meydanlarına sancak ve bayraklarla gelirlerdi. Kıpçak ordusunun büyük bir kısmı atlı okçulardan oluşurdu. Kıpçak savaşçılarının çoğu savaş zamanında zırh yelek, demir ya da tunçtan yapılmış yüz maskesi ve miğfer giyerdi. Kıpçak savaşçılarının savaş aletleri genelde bellerinde asılı bir kuburluk, eğri bir yay, kavisli ok ve kısa mızraktı.

Bozkır kültürüne dayanan Kuman-Kıpçak sosyal yaşamı, Karadeniz’in kuzeyindeki toprakların iklim ve bitki örtüsüyle gayet uyumluydu. Kuman-Kıpçaklar açısından, bu geniş bozkırlar oldukça uygun bir yerdi. Kuman-Kıpçaklar, burada hayvancılık için mükemmel meralara sahiptiler. Kolay bir şekilde de yerleşik toplumların ürünlerine akınlarla veya ticaretle ulaşabiliyorlardı. Ayrıca komşu ülkelerde askerlik yaparak ek gelir de elde ediyorlardı. Kuman-Kıpçaklar, aile bağları ve müttefikliklerle (özellikle Rus knezlikleri, Gürcü ve Macar krallıklarıyla bölgedeki konumlarını esaslı bir şekilde kuvvetlendirdiler388. Bu nedenlerle, Kuman-Kıpçak kabileleri Karadeniz’in kuzeyinde göçebe kırsal yaşamı sürdürdüler.
Göçebe kırsal yaşamı sürdüren Kuman-Kıpçak kabilelerinin temel ekonomik faaliyeti, hayvancılıktı. Karadeniz’in kuzeyindeki geniş düzlükler, kalabalık hayvan sürüleri için oldukça ideal bir yer olduğundan Kuman-Kıpçaklar bu topraklarda asıl ekonomik uğraşlarını rahat bir şekilde yerine getirdiler. Diğer taraftan, Kuman- Kıpçak toplumunun dini hayatının kaynağında öteki konargöçer bozkır Türk halklarında da görülen Şamani âdet ve gelenekler yer alıyordu. Bu gelenek ve göreneklerde kurt ve köpek önemli olan hayvanlardı. Kuman-Kıpçaklar, ölülerini de Şamani âdetlere göre defnediyorlardı. Kuman-Kıpçak toplumunun sosyo-kültürel, ekonomik yapısında bozkır yaşantısı hâkimdi. Eski Türk toplumunda görülen gelenekler, inanç yapısı bu hayat tarzının temelini oluşturuyordu.

Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlarda egemenliklerini kuran Kuman-Kıpçaklar, kendilerinden önceki soydaş konargöçer Türk kavimleri gibi bölgenin Türkleşmesine ve Türk yurdu olarak kalmasına önemli katkı sağladıkları kesindir. Anavatandan bu bölgeye konargöçer Türk halkları tarafından gerçekleştirilen son göç dalgasını başlatan Kuman-Kıpçaklar, demografik anlamda burada Türk nüfusunun artmasını sağladılar. Ayrıca Kuman-Kıpçakların farklı etnik yapıdaki halklarla ilişkiler kurmaları neticesinde bölgede kültürel etkileşim, kaynaşma yaşandı. Bu etkileşimle beraber, bölgede Türk mirası varlığını güçlü bir şekilde devam ettirmektedir. Bu çerçevede Kuman-Kıpçaklar, Doğu Avrupa Türk tarihinin önemli bir kısmını oluşturmaktadır

KAYNAK:
1- Haşim Özel (Türk Tarih Kurumu Yayınları)
2- Asım Yılmaz (TRAKYA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS TEZİ)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder