AHBAZLAR, ABAZALAR

Güney Kafkasya' nın batı yöresinde dağlarla deniz arasında uzanan, dört mevsimi bağrında barındıran, kıyılarında subtropikal bitki örtüsü, dağlarında bembeyaz karları eksik olmayan bu masal diyarına eskiden beri "Abhazya " ( Apsnı), insanoğlunun yer yüzüne ayak bastığı en eski çağlardan beri insanların yaşadığı bu ülka halkına " Abhaz " ( Apsuva ) derler.
Abhazya 15. yüzyılda bağımsızlığını tekrar kazanmışsa da 1575-1810 arasında Osmanlı hâkimiyetinde yaşamıştır. 16. yüzyılda kendi istekleri ile Müslüman olan Abhazlar, 1810’dan 1864’e kadar Rus-Kafkas mücadelesinde yer almışlar, mücadelenin kaybedilişinin ardından diğer Kafkas halkları ile beraber Osmanlı topraklarına sürülmüşlerdir. Sürgün sonrası bölgeye Ortodoks Gürcüler, Ruslar, Ermeniler, Rumlar ve Estonlar göç ettirilmiştir. 1918’de kurulan Dağlık Kafkas Cumhuriyeti’nin asli unsurlarından biri olan Abhazya, önce Gürcülerin, ardından da 1921 yılında Kızıl Ordu’nun eline geçmiştir. 1922’de Gürcü Abhazlar’dan oluşan “Anlaşmalı Sosyalist Federal Cumhuriyeti” kurulmuş, 1931’de ise Stalin Abhazya’yı özerk cumhuriyet olarak Gürcistan’a bağlamıştır. 1931-53 Stalin dönemi, Abhazya için soykırım ve asimilasyon yıllarını muhteva etmiştir. 1967 ve 1978’de bölgede Gürcü-Abhaz çatışmaları meydana gelmiş, bunun üzerine 1978’de Abhazya’nın durumunu bir nebze düzelten anayasa kabul edilmiştir. Abhaz-Gürcü Savaşı öncesi Abhazya’nın 560.000’lik nüfusunun %44’ünü Gürcüler oluştururken; %17’sini Abhazlar oluşturmaktaydı. 1989’da Gamsakhurdia’nın Gürcistan’ın başına geçişi, olayların seyrini değiştirmiş, milliyetçi politikalar gerginliği tırmandırmıştır. 1991 yılına gelindiğinde Gürcistan, 1921-1988 seneleri arası Abhazya ile alakalı bütün hukuki karar ve yasaları kaldırmış, 1921 anayasasına döndüğünü ilan etmiştir. Bu gelişme üzerine Abhaz yönetimi de 1925 anayasasına döndüğünü açıklamıştır.
Bu anayasaya göre Abhazya egemen bir devlet olarak Gürcistan ile ittifak bazında “birlik” oluşturmaktaydı. 14 Ağustos 1992’de Abhaz parlamentosu Gürcistan ile nasıl bir birlik oluşturulması gerektiğini görüşmek üzere toplanacaktı. Bu tarihte, Gürcü askeri birlikleri de Abhazya’ya girmiştir. Gürcistan birlikleri Gali, Oçamçira, Gagra ve başkent Sohum’u ele geçirmiştir. Abhaz direnişi, Kuzey Kafkas Cumhuriyetleri’nden (Adigey, Kabartey-Balkar, Kuzey Osetya, Çeçenistan ve Dağıstan) ve Abhaz diasporasından gelen gönüllülerin de desteği ile şiddetlenmiştir. Savaşta teçhizat ve lojistik noktasında Rusya Abhazya’yı desteklemiştir. 23 Temmuz 1992’de Abhazya bağımsızlığını ilan etmiş, ancak diğer devletlerce tanınmamıştır. 27 Eylül 1993’e gelindiğinde bütün Abhazya, Gürcü işgalinden kurtulmuştur. Savaşta 7.000 insan ölürken 220.000 Gürcü mülteci konumuna düşmüştür.
Küçük Asya' da yaşamış Hititlerle, Kuzey Kafkasya' daki Adigeler' in akrabası olan Abhazlar' ın adına ilk kez Prinç Dönemi' ne ait yazılı kaynaklarda " Abeşla " olarak rastlanır. Asıl atalarının " Apsil, Snig ve Abazg " denen antik dönem Abhaz boyları olduğunu bildiğimiz bu halklar Kafkasya' nın Karadeniz kıyılarında feodal beylikler kurdular. Bu beylikler kültürel olarak Bizans ve Roma uygarlıklarına yakın yaşadı. Bizanslılar o döneme kadar Diyoskurya ve Pitunt adında ticari merkezler kurdular. İsa' nın doğumuna dört- beş yüzyıl kala oluşan bu merkezlerde yerleşen kolonistler miladi yılların başlangıcında Roma lejyonerleri tarafında püskürtüldü. Diyoskurya harabelerinin üzerine Sebastopolis adıyla askeri bir kale inşa ettiler. " En büyük " dedikleri İmparatorOktavya' nın anısına buraya Avgust-Sebastos adını koydular. VI. Yüzyılda Abhazya, Bizans Kolonisi oldu. Aynı zamanda da bir Hristiyan ülkesi haline geldi. İşte ozaman yukarıda adını saydığımız Abhaz feodal beylikleri konsolidasyona geçti. VIII. Yüzyılda Abhazlar, tüm Kafkasya' yı titretecek Abhaz Krallığı' nı kurmuş oldular.
X. yüzyılın sonunda Feodisi adındaki Abhaz Kralı' nın çocuksuz oluşu, varis bırakamaması, onu; tahtına kızkardeşinin oğlunu oturtmak zorunda bıraktı. O III. Bagrat adıyla tarihe geçen kraldı. Babası Gürcü, annesi Abhaz olan bu kral dayıları tarafından yetiştirilmiş olduğundan uzun süre bu krallığa Abhaz Krallığı dendi.
Babasının Gürcü olmasına rağmen Bagrat hanedanlığının kurduğu krallığa " Abhaz Krallığı" denmesinin nedeni, bu krallığın temelinin Abhaz kralları tarafından atılmış ve desteklenmiş olmasıdır. XV. Ve XVI. Yüzyıllarda Abhazlar tekrar kendi krallıklarını kurup Abhaz-Gürcü Birleşik Krallığından ayırdılar. Ama bu kez Osmanlı İmparatorlığu' nun gölgesinde yaşamak zorunda kaldılar. Yüzlerce yıl Hıristiyan din kültürünü alan Abhazlar' ın önemli bir kısmı Müslüman oldu.
1810 yılında Abhaz Krallığı, Rusya' nın himayesine girdi. Çok geçmeden Kafkasya' da ulusal bilinçlenme güçlendi. Abhazlar da bu bilinç içindeydi. 47 yıl süren Kafkas Savaşları bitene dek silahlarını teslim etmediler. O yıllarda, yani 1864 yılından itibaren Rus Çarlığı Abhazya' nın batısında yaşayan Abhazlar' ı, Adigeler' le birlikte anayurtlarından sürdü. Abhaz Krallığı' na da son verdi. Abhazya bir uçtan öbür uca Kazak çizmesi altında ezildi. Halk nüfus kaybına uğradı.
1866 yılında Abhazlar bağımsızlık uğruna tekrar silaha sarıldı. Adeta intihar savaşına giriştiler. Ama ne yazıkki buna güçleri yetmedi. Ertesi yıl Ruslar silah zoruyla, kalan Abhazlar' ı da sürdü. Ülke boşaldı. On yıl sonra Abhazlar tekrar silaha sarıldı. Ulusal bağımsızlık adına verdikleri her savaşın ardından bir kez daha sürüldüler. Bu kez ulus tamamıyla yok olma tehlikesi geçirdi. 1918 yılında anayurdunda kalmayı başarabilen Abhazlar kaybettikleri " ulusal devlet " yaşamın dizginlerini yeniden elegeçirdiler. Ama demokratların başındaki Gürcü Menşevikler, dizginlerin yeniden elden kaymasına, ülkenin karanlığa gömülmesine neden oldu. 1921 yılında Abhaz gençleri, Rus Bolşevikleri' nden de destek alarak Abhazya' yı, can yurtlarını bağımsız kıldı. Abhazya, " Sovyet Sosyalist Cumhuriyet " oldu. Bağımsız devlet statüsüne kavuştur. Abhaz ulusu yeniden canlandı. Ama neyazıkki zamanla Abhazya' nın devlet olma konusundaki başarısı engelnmeye, hakları kısıtlanmaya başlandı. 1922 yılında Abhazya, Gürcistan S.S. Cumhuriyeti' ne yalapçalap bağlandı. On yılda böyle geçti.1931 yılında otonom cumhuriyet olarak Gürcistan' a bağlandı. Lakoba' yı öldürdükten sonra Abhazya sadece görüntüde bir otonom cumhuriyet haline geldi. Gerçekte bir otonomi hakkı bile kalmamıştı. Artık Abhazya Gürcistan' ın bir rayonu ( bölgesi ) gibi görülüyordu. 30' lu yılların sonunda Abhazlar' ın derdine tercüman olabilecek tüm Abhaz aydınlarını, gençlerini yok ettiler. Latin alfabesine dayalı Abhaz yazı dilini kaldırıp, Gürcü alfabesini ve dilini yerleştirmeye çalıştılar. Gürcistan' ın doğu bölgesinden insanları getirip Abhazya' ya yerleştirdiler. Savaş yıllarıydı, Sovyet halkının başı tutusa söndürecek hali ve vakti yoktu. Herkes kendi derdindeydi, Abhazlar' ın problemleriyler uğraşacak tek bir merci yoktu.
1944 yılında Abhaz okullarını kapatmaya, Abhaz çocuklarına ana dillerini unutturup, Gürcüce öğretmeye başladılar. Gürcü faşistleri, Abhaz yer adlarını ( toponim ) değiştirmeyi de ihmal etmediler. 1948 yılından 1951 yılına kadar Abhazya' da 147 yer ve köy ismi değiştirilip Gürcüleştirildi. Gürcüler asimilasyonu hızlandırmak, halkı yok etmek için akıl almaz yöntemler uyguluyorlardı. Bu asimilasyonun ötesinde bir şeydi, adeta bir soykırım, bir uluısu yaşarken yok etme yöntemiydi. Abhaz ulusunun kökünü Abhazya' dan tamamen kazımak istiyorlardı. Abir grup Abhaz' ı II. Dünya Savaşı' nda Almanlar' a yardım etti diye karalayıp imha ettiler. " Abhazya, Sovyetlerden ayrılmak istiyor." , şeklinde provakasyonlar yaparak Abhaz tarihini saptırmaya çalıştılar. İşte, Pavle İngorakva gibi fanatik teorisyenler " Antik Abhaz boyları olan Abasglar ve Apsiller Abhaz kökenli değil, Gürcü kökenlidir. AbkazlAr' ın bunlarla hiçbir ilgisi yoktur. Abhazlar Abhazya' ya iki üç yüzyıl önce kuzeyden geldiler" gibi düzmece tarihlerle Abhazlar' ı yeniden yok etme teorileri üretmeye başladılar. Abhazya 70 yıl Sovyet egemenliği altındaydı. Ama değişen bir şey yoktu. Her seferinde yeni bir ulusal sorun yaşıyorlardı. Sovyet döneminde Abhazlar, Abhazya' da nüfusun ' ini teşkil edecek duruma düşürüldü. Her an başlarına kakılan nüfus azlığının nedeninin kendileri olduğunu, bir an olsun akıllarına bile getirmediler.
XIX. yüzyılda tüm Kafkas uluslarının kökünü kurutan sürgün dramını Abhazlar da ziyadesiyle yaşadı. Bu yüzden boşalan Abhaz toprakları yabancı uluslar tarafından yağmalandı. Bütün olumsuzluklara rağmen 1866 yılında Abhazya' da kalan Abhaz sayısı nüfusun % 60' ını teşkil ediyordu. Gürsüler ve Mingreller durmadan gelip yerleştiği halde onlarınsayısı o tarihlerde 26.000' i geçmiyordu. Daha sonra Abhazya' da yaşayan Gürcü, Mingrel nüfusu 240.000' e ulaştı. Abhaz nüfusu ise kendi anayurdunda 100.000' e düştü. Bu yüzden Abhazlar demografik anlamda çok sıkıntılar çektiler. Her an karşılarına bir koz olarak çıkarılan bu problemin müsebbibleri, bunu ileri sürenlerden başkası değildi.
1-Doç. Dr. Valeri Beygua
2-İnsamer.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder